İnsanın yüzü, Rahmanın yüzünün şeklindedir hadisi sahih mi, ne demek?

Tarih: 21.10.2018 - 20:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İbni Ebi Asım’ın rivayet ettiği bu hadisler sahih midir?
“Mukatele eden kimse yüzden (hasmının yüzüne vurmaktan) sakınsın. Zira insanın yüzünün şekli, Rahman’ın yüzünün şeklindedir.”(İbn Ebî Âsim, “Kitâbu's-Sunne”, 230)
“Mukâtele eden kimse yüzden (hasmının yüzüne vurmaktan) sakınsın. Zira Allah Teâlâ onu, kendi yüzünün suretinde yaratmıştır”(İbn Ebî Âsim, “Kitâbu's-Sunne”, 227 - 228)
“Yüzü kötülemeyin. Zira Âdemoğlu, Rahman azze ve celle'nin suretinde yaratılmıştır.” (İbn Ebî Âsim, “Kitâbu's-Sunne”, 227 - 229; el-Âcurrî, “eş-Şerî'a”, 315)
Soru 1: Bu hadislerin tercümesi doğru mudur, değilse doğru tercümeleri nasıldır?
Soru 2: Sıhhat dereceleri nedir?
Soru 3: Üç hadisi de nasıl anlamak gerekir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Hadisin tercümesi (örneğin: kendi yüzünün suretinde...) doğru değildir.

Doğrusu şudur: “Allah Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır.” (bk. Buhârî, “İstiʾẕân”, 1; Müslim, “Birr”, 115, “Cennet”, 28)

Cevap 2:

Hadis sahihtir. Görüldüğü üzere Buhari ve Müslim’de zikredilmiştir.

Cevap 3:

Bu hadisin yorumu konusunda alimlerin farklı görüşleri vardır:

Bazılarına göre, burada “kendi suretinde” anlamındaki “ala suretihi” kelimesindeki “hi” zamiri, Hz. Âdem’e racidir. Buna göre hadisin manası: “Allah Âdem’i (Âdem’in) kendi suretinde yaratmıştır.” şeklinde olur.

Bu yorumu yapanlar, “Allah’ın sureti denildiği takdirde, teşbih meydana gelir, endişesini taşımaktadır. Çünkü, “Allah’ın benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şura, 42/11) mealindeki ayette ifade edildiği gibi, Allah’a benzer yakıştırmak caiz değildir, hatta küfre bile götürebilir.

İbn Huzeyme gibi büyük bir hadis otoritesi bile, bu endişeden dolayı ilgili zamirin Allah’a ait olmadığını savunmuştur.

Ancak, İmam Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuye, İbn Teymiye, İbn Kayyım ve daha birçok büyük muhakkikler, buradaki zamirin Allah’a raci olduğunu ve bundan dolayı bir teşbihin de söz konusu olmadığını belirtmişlerdir. Çünkü, buradaki “suret”ten maksat, “siret”tir. Yani, Allah insanı kendisi gibi gören, işiten, konuşan, irade sahibi bir varlık olarak yaratmıştır.

Râgıb el-İsfahânî’ye göre ise bu hadis Allah ile suret arasında bütün-parça (ba‘zıyyet) ilişkisini ve benzerliği değil mülkiyet ilişkisini ifade eder. (Müfredât, “ṣvr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “ṣvr” md.)

Diğer bazı kaynaklarda ise bu hadise iki farklı açıklama getirilmiştir:

Demek ki, burada ya özel olarak Âdem’in sureti kastedilmiş, onun düzgün ve hilkati kamil bir beşer olarak yaratıldığı anlatılmış veya -suret kelimesi “sıfat” anlamında da kullanıldığına göre- hadiste Allah’ın Âdem’i kendi zatında olan hayat, ilim, görme, işitme gibi sıfatlarla donattığı belirtilmiştir.

Ayrıca, Âdem’in sureti Allah’ın ismine izafe edilerek, Âdem’in şahsında insan türüne şeref bahşedilmiştir. (bk. İbn Hacer, Bedreddin el-Aynî, ilgili hadisin şerhi)

“Allah Adem’i Rahman suretinde yaratmıştır” mealindeki hadisin ifadesinden de daha önceki hadiste zikredilen zamirin Allah’a ait olduğunu anlamak mümkündür. Bu hadis de sahihtir. İmam Ahmed, İshak b. Rahuye de bu hadisin sahih olduğunu bildirmişlerdir. İbn Hacer, bu rivayetin zayıf olduğunu iddia edenlere karşı çıkmış ve İbn Ebî Asım’ın “es-Sünnet” adlı eserinde ve Taberanî sahih bir senetle bunu İbn Ömer’den rivayet ettiğini belirtmiştir. (bk. İbn Hacer, 5/183)

“Allah insanı Rahman suretinde yarattı.” demek, insanı Rahman isminin gösterdiği şefkat, merhamet gibi vasıfları yansıtan bir mahiyette yaratıldığı demektir. Kaldı ki, “İster Allah deyin İster Rahman...” mealindeki ayette de bu iki ism-i celilin aynı Zat-ı Akdes’i gösterdiğine vurgu yapılmıştır.

Buna göre, “Allah insanı Rahman suretinde yarattı.” ifadesi ile “İnsanı kendi suretinde yarattı. ifadesi arasında bir fark yoktur.

Son olarak Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki görüşünü paylaşmakta fayda vardır:

Bir hadîs-i şerifte vârid olmuş ki: اِنَّ اللّهَ خَلَقَ اْلاِنْسَانَ عَلَى صُورَةِ الرَّحْمنِ -ev kema kal- Bu hadîs-i şerifi, bir kısım ehl-i tarîkat, akaid-i imaniyeye münasib düşmeyen acib bir tarzda tefsir etmişler. Hattâ onlardan bir kısım ehl-i aşk, insanın sîma-yı manevîsine bir suret-i Rahman nazarıyla bakmışlar. Ehl-i tarîkatın bir kısm-ı ekserinde sekr ve ehl-i aşkın çoğunda istiğrak ve iltibas olduğundan, hakikata muhalif telakkilerinde belki mazurdurlar. Fakat, aklı başında olanlar, fikren onların esas-ı akaide münafî olan manalarını kabul edemez. Etse hata eder.

Evet, bütün kâinatı bir saray, bir ev gibi muntazam idare eden ve yıldızları zerreler gibi hikmetli ve kolay çeviren ve gezdiren ve zerratı muntazam memurlar gibi istihdam eden Zât-ı Akdes-i İlahî'nin şeriki, naziri, zıddı, niddi olmadığı gibi, لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ sırrıyla sureti, misli, misali, şebihi dahi olamaz. Fakat, وَلَهُ الْمَثَلُ اْلاَعْلَى فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَك sırrıyla, mesel ve temsil ile, şuunatına ve sıfât ve esmasına bakılır. Demek mesel ve temsil, şuunat nokta-i nazarında vardır.

Şu mezkûr hadîs-i şerifin çok makasıdından birisi şudur ki: İnsan, ism-i Rahman'ı tamamıyla gösterir bir surettedir.

Evet, sâbıkan beyan ettiğimiz gibi, kâinatın sîmasında binbir ismin şualarından tezahür eden ism-i Rahman göründüğü gibi, zemin yüzünün sîmasında rububiyet-i mutlaka-i İlahiyenin hadsiz cilveleriyle tezahür eden ism-i Rahman gösterildiği gibi, insanın suret-i câmiasında küçük bir mikyasta zeminin sîması ve kâinatın sîması gibi yine o ism-i Rahman'ın cilve-i etemmini gösterir demektir.

Hem işarettir ki: Zât-ı Rahmanurrahîm'in delilleri ve âyineleri olan zîhayat ve insan gibi mazharlar, o kadar o Zât-ı Vâcib-ül Vücud'a delaletleri kat'î ve vâzıh ve zahirdir ki, Güneş'in timsalini ve aksini tutan parlak bir âyine parlaklığına ve delaletinin vuzuhuna işareten "O âyine Güneş'tir" denildiği gibi, "İnsanda suret-i Rahman var" vuzuh-u delaletine ve kemal-i münasebetine işareten denilmiş ve denilir. Ve ehl-i Vahdet-ül Vücud'un mutedil kısmı "Lâ Mevcude illâ Hu" bu sırra binaen, bu delaletin vuzuhuna ve bu münasebetin kemaline bir ünvan olarak demişler.” (bk. Lem'alar, s. 100-101)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun