İnsan ne uğrunda canını riske atabilir ya da kesin ölüme gidebilir?
- Birini kurtarmak için ya da başka bir sebeple kesin ölüme sebep olacak bir şey yapmak caiz mi?
- Ölüm riskine girmek için şartlar nedir?
Değerli kardeşimiz,
Bu konuda,
“Sakın kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195),
“Kendinizi öldürmeyin / kendi canınıza kıymayın.” (Nisa, 4/29)
mealindeki ayetlerin ifadesi çok açıktır.
İslam âlimleri bu ve benzeri ayet ve hadislere dayanarak, cihadın farz olduğu durumlar dışında insanların kendilerini ölüme götürecek eylemlerde bulunmalarının caiz olmadığı belirtmişlerdir.
Burada önce birkaç fıkhi kurala bakmakta fayda vardır:
a) “Kişinin kendi hayatı, başkasının hayatından önce gelir.”
Buna göre açlıktan ölmek üzere olan kimselerden biri, bulduğu yiyeceklerden önce kendisi (hayatını devam ettirecek kadar) yer, sonra geri kalanı arkadaşlarına verir. (bk. el-Mevsuatu’l-Fıkhıyetu’l-Kuveytiye, 3/239)
Bu kaidenin bir gereği olarak, fakihler tarafından, “yolcuların ağırlığı sebebiyle batmak üzere olan bir gemiden -başkalarının kurtulması adına- denize atlayıp ölümü tercih etmenin” caiz olmadığına hükmedilmiştir. (bk. a.g.e, 6/286)
b) “Ehvenu’ş-Şerreyn” (iki kötüden birini tercih etmek) durumu hasıl olduğunda, daha kolay ölümü tercih etmek intihar sayılmaz.
Mesela: Bir insan, içinde bulunduğu geminin yandığını görse, “gemide durup yanarak veya denize atlayıp boğularak ölmekten başka çaresi yoksa, kendisi için en hafif gördüğü ölüm şeklini” tercih etmesi caizdir. Bu görüş âlimlerin cumhuruna / büyük çoğunluğuna aittir. (bk. a.g.e, 6/284)
Bununla beraber, yalnız bir tarafta kurtuluş ihtimali varsa o tarafı tercih etmesi vaciptir, aksi caiz değildir.
Yok, eğer gemide de denize atlamakta da bir kurtuluş ümidi varsa, bu takdirde hangi tarafı tercih etse caizidir. İmam Azam ve EbuYusuf’un görüşü de böyledir.
Fakat İmam Muhammed’e göre, bu durumda da denize atlaması caiz değildir. Çünkü gemide yanarak ölmesi düşmanın eliyle olur. Denize atlaması ise kendi eliyle olduğu için caiz değildir. (bk. Serahsi, el-Mebsut, 10/77)
c) Cihad sırasında bir kişi tek başına düşmanın ordusuna saldırmasının caiz olup olmadığı konusunda fakihler arasında ihtilaf vardır.
- Malikilere göre, “i’la-yı kelimetullah” için, düşmana zarar verebileceğini düşünen bir kimsenin -ölümü göze alarak- tek başına düşmanın bir askeri birliğine saldırması caizidir, intihar sayılmaz.
- İmam Şafii de “Elindeki hurmaları atıp düşmana saldıran sahabinin durumunu” nakleden hadise dayanarak bunun caiz olduğunu belirtmiştir.
- İbnu’l-Arabi de bu hücumda, şehitlik talebi, düşmana zarar vermek, Müslümanlara cesaret vermek ve düşmanlara korku vermek söz konusu olduğu için caiz olduğunu bildirmiştir.
- Hanefilere göre, bir kimse, düşmanla savaştığı takdirde öldürüleceği, savaşmadığı durumda ise esir edileceğini bilse, savaşması gerekmez. Fakat düşmana zarar vereceğini bilmesi şartıyla savaşması da caizdir. (bk. a.g.e, 6/285-286; Serahsi, el-Mebsut,10/76)
d) İslam’ın ön gördüğü cihad esnasında “yüz kişinin (düşmanlardan) iki yüz kişinin karşısında durma zorunluluğu” (Enfal, 8/65) olması, kesin ölüm ihtimali de olsa ölümü göğüslemesi sadece caiz değil, aynı zamanda farzdır.
e) Bu konuda önemli bir mesele de kişinin malını, ırzını / namusunu, canını savunması durumudur.
İmam Şafii’ye göre, kanına, malına veya namusuna saldırılması durumunda kişinin bu saldırganlara karşı dövüşmeye hakkı vardır. Hadiste: “Kim malını savunurken öldürülse şehit olur.” şeklindeki hükmü bunu gösteriyor. (bk. Maverdi, el-Havi’l-Kebir, 13/140)
İmam Maverdi, bu konuyu şöyle detaylandırmıştır:
Bir insan, saldırıya uğrayan canı, malı ve namusu için -hayatına mal olsa da- savaşma hakkı vardır. Çünkü bu durumda kendisi şehit olur. “Malını savunurken öldürülen kimse şehittir, canını savunurken öldürülen kimse şehittir, harimini / namusunu savunurken öldürülen kimse şehittir.” manasındaki hadisin hükmü budur.
Bu üç konuda, yani canı, malı ve namusu konusunda saldırıya uğrayan kimse, saldırganı öldürmeden bir sığınağa sığınarak veya kaçarak kurtulması mümkün olmadığı takdirde, saldırganı öldürebilir ve onun kanı da hederdir.
Eğer, saldırıya uğrayan kişi bir kurtuluş yolunu bulmuşsa, savaşıp savaşmaması konusunda, İmam Şafi’den “hem caiz hem caiz olmadığına” dair farklı iki rivayet söz konusu olduğu için, mezhep âlimleri İmamın bu farklı fetvalarını farklı konuma göre değerlendirmişlerdir. Buna göre, kişinin saldırganlara karşı savaşmasının caiz olması, canı, malı ve namusu için herhangi bir kurtuluş yolunu bulamadığı duruma aittir. Caiz olmaması ise, bir kurtuluş yolunu bulduğu ortam içindir. (bk. el-Havi, a.g.y)
- Şafi âlimleri, can, mal ve harim / namusu savunma konusunu ayrı ayrı değerlendirmişlerdir:
a) Yalnız mala saldıranlarla savaşmak -vacip değil- caizidir. Kişi dilerse malını kurtarmak için savaşır, dilerse savaşmaz, malını teslim eder.
b) Eğer saldırı kişinin harimine/ailesine tecavüz yönünde ise, bu durumda sonuna kadar savaşmak vaciptir.
c) Saldırı kişinin canına yönelik olduğu durumda, savaşmanın vacip olup olmadığı hususunda iki görüş vardır:
1) Bu durumda da kişinin kendini savunmak için savaşması vaciptir. Çünkü bu konuda savaşmak, “Sakın kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195), “Kendinizi öldürmeyin / kendi canınıza kıymayın.” (Nisa, 4/29) mealindeki ayetlerin emridir.
2) Bu durumda kişinin savaşması vacip değil, caizdir. Dilerse canını korumak için savaşır. Dilerse, şehadet şerbetini içmek için müdafaayı bırakır.
Nitekim, Hz. Âdem’in oğlu da bu seçeneği tercih etmiştir. (Maide, 5/28)
Keza Hz. Osman da kendisini müdafaa etmek üzere savaşmak istedikleri zaman, Hz. Osman buna izin vermemiş ve “Kim kılıcını kınına koyarsa o azat edilmiş ve hürriyetine kavuşturulmuş olur.” demiştir.
Bu görüş Ebu İshak el-Mervezi’ye aittir. (bk. el-Havi, 3/141)
- Özetlersek, bütün bu açıklamalardan anlaşılan şudur:
İslam’da cihad ortamında, Müslümanların yararına, düşmanların zararına bir sonuç meydana getirmesi kuvvetle muhtemel olan durumlarda, kişinin, ölümü göze alarak bir eylemde bulunması caizdir.
Bir de can, mal ve namusu koruma adına -ölümüne- savaşmak vacip, yerine göre caizidir.
Bunun dışında hiçbir surette kişinin kendisini ölüme terk emesi caiz değildir. Çünkü insan hayatı da Allah’ın mülküdür, tasarruf hakkı da yalnız ona aittir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Midye satmak caiz midir?
- Meşru müdafaa nedir? Meşru müdafaa hâlinde adam öldürmenin hükmü nedir?
- Erkeğin platin yüzük takması caiz mi? Gümüş dışında hiçbir madde kullanılamaz mı? Hangi maddeden yapılan yüzük kullanabilirim?
- Nasıl cesur olabilirim?
- Kıyâmet günü, insanlar arasında hükmedilecek ilk şey kandır, hadisini açıklar mısınız?
- ZARÛRET
- “Denizin suyu temiz, içindekiler helaldir.” hadisini nasıl anlamalıyız?
- Cenaze namazı, cenazenin olmadığı yerde kılınabilir mi?
- Cihad nasıl olmalıdır; bombalı saldırılar cihad ile açıklanabilir mi?
- Taif’ten Mekke’ye, her zaman ihramlı mı gitmem lazım?