İhlas sahibi bir kişinin cennet ve cehennem ile ilişkisi nasıl olmalı?

Tarih: 09.09.2020 - 14:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cenneti heves etmek, cehennemden korkmak, ibadetlerden sevap beklemek ihlasa zarar verir mi?
- Üstad Bediüzzaman, ibadet yaparak ahiretin için çalışmış olursun diyor. Ama bir hadiste ise Peygamberimiz (asm) "Cennete ibadetleriniz ile değil Allah’ın lütfu ile gidersiniz." diyor.
- Bu konudan ne anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ahiretle alakalı karşılık beklemek, cehennemden korkmak, cenneti istemek, ihlasa aykırı değildir. Tabii ki ihlasın dereceleri vardır. Ahass-ı havassa mahsus olan bir ihlası normal halk kesiminden istenilmez.

Zaten kimse, örneğin namaz kılarken “Allah’ım! Ben sana namaz kılıyorum, buna mukabil senden cennet istiyorum.” demez.

Bununla beraber, namaz kılma anından önce, namazın cehennemden koruyacağını cennete gitmeye vesile olacağını düşünmekte bir beis yoktur. Çünkü Kur'an’da yapılan salih amellerin karşılığı uhrevi mükafat olduğu, buna mukabil işlenen suçlardan ötürü azabın olacağı defalarca vurgulanmıştır. 

Bediüzzaman Hazretlerinin dediği husus, ayetlerde zikredilen hususlardır. Bu konuda yalnız “ASR” suresini düşünmek bile yeterlidir.

Şu noktayı unutmamak gerekir ki, Kur'an’da ve birçok hadiste uhrevi mükafat veya cezadan söz edilirken, bunların sevap veya günahın karşılığı olarak zikredilmesi, “vesilelik” bakımından bir değerlendirmedir.

Sorudaki hadiste yer alan “Hiç kimse ameliyle cennete giremez...” ifadesi ise vesileliğin ötesinde bir hakikattir. O da Allah gerçek anlamda kullarının hesabını görürse hiç kimse cenneti hak edemez demektir.

Bediüzzan Hazretlerinin şu ifadeleri, bu hadis-i şerifin bir nevi açıklamasıdır:

“İbadet ve duanın sebebi ve neticesi, emir ve rıza-i İlahîdir; faidesi, uhrevîdir.” (Emirdağ Lahikası-I, s. 32 )

“Ey nefis! Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sabıkadır (İbadet etmek ve kulluğu yerine getirmek, cenneti elde etmek veya cehennemden kurtulmak gibi gelecekte verilecek bir mükâfatın mukaddimesi değildir. Bilakis, daha önce bize verilmiş nimetlerin bir neticesidir). Evet, biz ücretimizi almışız. Ona göre hizmetle ve ubudiyetle muvazzafız.” (bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, s. 360)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun