Hz. Aişe’yi aldattılar mı?
Haveb suyu başında köpeklerin havlamasından dolayı Hz. Aişe'nin geri dönmek isteyince Abdullah bin Zübeyr'in engel olup Haveb'de değiliz dediği doğru mu? Cemel vakasında Basra'ya doğru gidilirken Hz. Aişe'nin Haveb suyu başında köpeklerin havlaması üzerine geri dönmek istediği ifade ediliyor. Fakat Abdullah bin Zübeyir radıyallahu anh'ın yemin ederek vallahi Haveb’de değiliz dediği ve Hz. Aişe'yi ikna ettiği hatta ertesi gün Muhammed bin Ebubekir ile birlikte yaklaşık 40 kişinin yalan yere yemin ederek o bölgenin Haveb olmadığına dair Hz. Aişe'nin yanına girerek şahitlik ettikleri doğru mudur? Yani sahabe ve tabiinden kişiler yalan yere yemin etmiş midir?
Değerli kardeşimiz,
Hayır, asla bir aldatma, yalan yere yemin etme gibi bir durum yoktur. Aişe annemiz oranın Haveb olduğunu anlamış ve bazı tavsiyeler üzerine gitmeye karar vermiştir.
Hz. Aişe neden gitti?
Hz. Aişe validemiz, Hz. Osman’ın evinde muhasara edildiği sırada haccetmek üzere Medine’den ayrılıp Mekke’ye gitti. Başta Mervan b. Hakem olmak üzere bazı kimseler böyle kritik bir dönemde onun Medine’de kalmasını istediler; ancak o bu istekleri reddetti.
Halifenin şehid edildiğini, yerine Hz. Ali’nin halife olduğunu Medine’ye dönerken yolda Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’den öğrendi. Onlar Hz. Ali’ye istemeyerek biat ettiklerini, fakat daha sonra bu biattan vazgeçtiklerini söylediler.
Bunun üzerine Hz. Aişe onlarla birlikte Mekke’ye döndü. Hz. Osman’ın öldürülmesine karşı çıkanlar ile bilhassa Ümeyyeoğulları’nın bazı mensupları onun etrafında toplanarak halifenin intikamını almak ve Müslümanlar arasındaki ihtilâflara son vermek üzere, Medine veya Şam yerine Basra’ya gitmeye onu ikna ettiler. O da etrafına toplananlarla birlikte, iddia edildiğinin aksine, Hz. Ali’ye karşı hiçbir kırgınlığı olmadığı halde Hz. Osman’ın katillerini cezalandırmak ve Müslümanları içinde bulundukları fitneden kurtarmak için Basra’ya hareket etti.
Nitekim Haveb’den geri dönmek isteyince başta Zübeyir olmak üzere hemen herkes ondan geri dönmemesini rica etmiş ve belki de Allah Teâlâ’nın onun sayesinde Müslümanlar arasında barış ve huzuru temin edeceğini söylemişlerdi.
Yine Amre bint Abdurrahman’ın rivayetine göre Hz. Aişe, iki mümin grup arasında savaş çıkarsa saldırgan taraf Allah’ın emrine dönünceye kadar onlarla savaşmayı ve sonunda tarafların arasını bulup adalet dairesinde uzlaştırmayı emreden ayet-i kerimenin (Hucurât 49/9) hükmüne uyarak olaylar karşısında ilgisiz kalmamış ve sadece iç savaşa son vererek Müslüman kanının haksız yere akıtılmasını önlemek gayesiyle yola çıkmıştır.
Hz. Aişe ve maiyetindekiler Basra’ya varınca Hz. Ali’nin valisi Osman b. Huneyf’i küçük bir çatışmadan sonra bertaraf edip şehre hakim oldular.
Suriye’ye Muaviye üzerine yürümek için hazırlık yapmakta olan Hz. Ali bu gelişmeleri öğrenince Medine’den Irak’a hareket etti. Hz. Aişe ile Hz. Ali arasında çeşitli mektuplaşmalar ve müzakereler olmuşsa da 36 yılı Cemaziyelâhirinde (Aralık 656) Müslümanlar arasındaki ilk kanlı çarpışma engellenemedi.
Bu olay, Hz. Aişe’nin savaşı devesinin üzerinde idare etmesinden dolayı Cemel Vakası diye meşhur oldu. Sonunda Hz. Aişe tarafı savaşı kaybetti. Hz. Ali kendisine esir muamelesi yapılmasına izin vermedi. Kardeşi Muhammed b. Ebû Bekir’in nezaretinde onu önce Basra’ya, kendisine 12.000 dirhem verdikten sonra, oradan yanına kattığı Basralı kırk kadınla birlikte Medine’ye gönderdi.
Sadece Allah'ın emrini yerine getirmek gayesiyle katılmış olmasına rağmen. Hz. Osman'ın halifeliğinin son yıllarında başlayıp Cemel Vak'ası'yla sona eren siyasî faaliyetleri, sonraları Hz. Aişe'yi çok üzmüştür. Bir çok Müslümanın ölümüne sebep olan bu acı olayları yaşamaktansa daha önce ölmeyi tercih ettiğini söylemiş. Peygamber hanımlarının evlerinde oturmalarını emreden ayeti (Ahzab, 33/33) her okudukça baş örtüsü ıslanıncaya kadar ağlamıştır.
Hz. Aişe bu olaydan sonra Medine'de sakin bir hayat sürmüş, bir daha siyasete karışmamış ve Hz. Ali ile barışmıştır.
Haveb olayı nedir?
Bir gün Hz. Peygamber (asm) Efendimiz: "Ya Ali ileride seninle Aişe arasında bir ihtilaf çıkacaktır.” diye buyurdu. Hz. Ali -hayretler içerisinde- “Ben mi?” diye sordu. Efendimiz: “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine, Hz. Ali: “Haksız taraf ben miyim?” diye sordu. Efendimiz: “Hayır! Ancak aranızda bu olay gerçekleştiğinde Aişe’yi iyice gözetip güvenliğinin sağlandığı yere gönder.” buyurdu. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 13/55)
İşte bu rivayete ve Haveb denilen yerde geçen olaylara “Haveb olayı” denir.
Hz. Aişe validemiz aldatıldı mı?
Hadis kaynaklarında geçen bir rivayet, şöyledir:
“Hz. Aişe, gece vakti Beni Amir’e ait su kuyularından birinin yanına geldiği zaman köpekler ona havladı. Bunun üzerine bulundukları yerin neresi olduğunu sordu. “Hav’eb” olduğu kendisine söylenince: ‘Zannedersem döneceğim. Zira Resulullah bize: ‘Haveb köpekleri sizden hanginize havlayacak’ demişti’ dedi. Talha ve Zübeyr (r.anhüma): ‘Allah sana rahmet etsin, biraz bekle. İlerle. Müslümanlar, senin aralarını düzelteceğini düşünüyorlar’ dedi.” (1)
Hadis kaynaklarında, başka rivayetlerin nakledildiğine de rastlanmaktadır. Ancak muhteva olarak hepsi aynıdır. (2)
Hadis kaynaklarından geçen bu rivayetlere göre, Hz. Aişe’nin bulunduğu yerin “haveb” olduğunu anladığı ve geri dönmek istediği, ancak Talha b. Ubeydullah ile Zübeyr b. Avvam’ın ve diğerlerinin Hz. Aişe’den geri dönmemesini istedikleri ve Müslümanlar arasındaki fitneye engel olmasının daha hayırlı olacağını söyledikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu iki sahabinin yalan söylediklerine veya yalancı şahitler getirdiklerine dair bir ifade bulunmamaktadır.
İslam tarihi kaynaklarında ise, olayın yansıtılması noktasında, hadis kaynaklarında geçmeyen Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam ya da Abdullah b. Zübeyr vurgusu öne çıkarılmaktadır.
Makdisi kitabında, Hz. Aişe’nin, yemin edilmek suretiyle yanındakiler tarafından kandırıldığını belirterek, bu kişilerin isimleri hakkında bilgi vermemektedir. (3)
Aynı üslûbu benimseyen Makrizi de şerh bağlamında açıklama yaparken, Hz. Aişe’nin Haveb mevkiinde olduklarını öğrendikten sonra geri dönmek istediğini belirtmesi üzerine -herhangi bir isim vermeksizin- onun, burasının Haveb mevkii olmadığına dair yemin edilerek yanındakiler tarafından kandırıldığını ifade etmektedir. (4)
Fakat bazı kaynaklarda, yemin etmek suretiyle Hz. Aişe’yi kandıran kişilerin kimliği hususunda farklılıklar sergilenmekte ve Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvâm ve Abdullah b. Zübeyr isimleri zikredilmektedir. Buna göre bazı kaynaklar, yemin etmek suretiyle –hatta 50 kişinin getirilerek yemin ettirildiği söylenmektir- Hz. Aişe’yi kandıran kişilerin Zübeyr b. Avvam ile Talha b. Ubeydullah olduğunu zikrederken (5) bazı kaynaklar da bu noktada Abdullah b. Zübeyr’in adını zikretmektedir. (6)
Ekrem Ziya Umeri ve Ali Muhammed Sallabi’nin kanaatimizce tutarlı yorumları da bu görüşü tamamlayıcı ifadeler içermektedir.
Buna göre Umerî, Haveb isimli yerde köpeklerin kavlamasıyla ilgili rivayetin, Hz. Peygamber’in peygamberlik alameti olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve böylece onun önceden bildirmiş olduğu gaybî bir haberin gerçekleşmiş olduğunu ifade etmiştir. Buna ilave olarak, söz konusu hadis sebebiyle Hz. Aişe’nin yaşadığı tereddütü ve muhaliflerin, Hz. Osman’ın katillerine kısas uygulanması noktasında kararlı olmalarına rağmen insanların arasını düzeltmeyi arzuluyor olmalarını da yorumuna eklemiştir. (7)
Ali Muhammed Sallâbî ise hadislerde geçen sahih rivayetler ile İslâm tarihi kaynaklarında geçen bilgiler arasında ayrım yaparak sahabenin şanına yakışmayan yalan şahitlik ve aldatmak gibi hususları ihtiva eden tarih kaynaklı bilgilere itiraz ermektedir. Ayrıca hadis kaynaklarında geçen rivayetlerin dikkatli bir şekilde incelenmesi durumunda, Hz. Peygamber’in Hz. Aişe’ye karşı ifadesinde yasaklama ya da emir durumunun söz konusu olmadığını ve buradan anlaşılması gereken hususun, Hz. Peygamber’in, hanımlarından hangisinin Haveb suyuna gideceğini sorgulaması olduğunu belirtmektedir.
Burada Hz. Aişe’nin önünde içtihat için bir alan olduğunu ve böylesine zayıf rivayetlerle onun içtihat hakkının da elinden alınmaya çalışıldığını yorumlarına eklemiştir. (8)
Birçok yönü olan ve bir çok farklı yönü de olan bu tür olayları ve ilgili rivayetleri değerlendirirken toptancı bir yaklaşımla tamamen ret ya da tamamen kabul gibi tavırlar sergilemekten kaçınmak gerekmektedir. Zira bazen temelde doğru olan rivayetler farklı gerekçelerle sonradan bazı değişikliklere maruz kalabilmektedir. Bu gibi durumlarda yapılması gereken şey ise rivayeti tamamen reddetme kolaycılığına kaçmak yerine, yanlış olan hususları bulup elemek olmalıdır.
Bu açıdan konuya baktığımızda, öncelikle hadis kaynaklarında geçen bilgileri esas almak gerekir. Bu rivayetlerde yalan veya aldatma gibi bir durum söz konusu değildir, Aişe validemiz oranın haveb olduğunu anlamış ama Müslümanlar arasındaki fitneye engel olabileceği tavsiyeleri üzerine geri dönmemiş ve devam etmiştir.
Eğer tarih kaynaklarında geçen bilgiler doğruysa, bu durumda, iki farklı yerin olması söz konusu olabilir.
Hz. Aişe validemiz, köpeklerin havladığı ilk yerin Haveb olabileceğini düşünmüş ancak orasının haveb olmadığına dair şahitler getirilmiştir. Bu durumda bir yalan ve hile söz konusu değildir. Yapılan yorumlar ve açıklamalar da doğru değildir.
Hz. Aişe validemiz köpeklerin havladığı ikinci yerin Haveb olduğunu anlamış ve tavsiyeler üzerine yoluna devam etmiştir.
Özetle, Hz. Aişe validemiz Haveb isimli yere geldiğinde oranın neresi olduunu anlamış ve yanındakilerin Müslümanlar arasındaki fitneye engel olabileceği tavsiyesi üzerine yoluna devam etmiştir. Hz. Peygamber (asm) Efendimizin Haveb ile ilgili açıklamalarını ise, bir yasak olarak değil, gelecekten verdiği bir bilgi olarak anladığı söylenebilir.
Kaynak:
1) Nuaym b. Hammâd, Kitabu’l-fiten, thk. Semîr Emin ez-Züheyrî (Kahire: Mektebetü’t-Tevhîd, 1412), 1/83; Ebû Bekir b. Ebû Şeybe Absî, Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman b. Havâstî el-, el-Kitabu’l-musannef fi’l-ehâdîs ve’l-âsâr, thk. Kemal Yusuf el-Hût (Riyâd: Mektebetü’r-Rüşd, 1409), 7/536; Ebû Ya‘kūb İshâk b. İbrâhîm b. Mahled et-Temîmî el-Hanzalî el-Mervezî İbn Râheveyh, Müsnedü İshâk b. Raheveyh (Medine: Mektebetü’l-İman, 1991), 3/891; Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilâl b. Esed eş-Şeybânî, Müsnedü'l-İmam Ahmed b. Han bel, thk. Şuayb el-Arnaût vd. (Beyrut: Müessesetü'r-Risâle, 2001), 40/298.
2) Ebû Ya‘lâ Ahmed b. Alî b. el-Müsennâ et-Temîmî el-Mevsılî, Müsnedü Ebû Yaʻlâ, thk. Hüseyin Selim Esed (Dımaşk: Dâru’l-Me’mûn li’t-Turâs, 1984), 8/282; Muhammed b. Hibbân b. Ahmed b. Hibbân b. Muâz b. Maʻbed İbn Hibbân, el-İhsân fî takrîbi sahîhi İbni Hibbân, thk. Şuayb el-Arnaût (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1988), 15/126; Nureddin Ali b. Ebû Bekr b. Süleyman el-Heysemî, Mevâridu’z-zem’ân ila zevâidi İbn Hibbân, thk. Muhammed Abdurrezzâk Hamza (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts.), 453.
3) Makdisî, el-Bed’ü ve’t-tarih, 5/212.
4) Makrîzî, İmtâu’l-esmâʻ, 13/227.
5) Muhammed b. Abdullah b. Abdulmunʻim el-Himyerî, er-Ravdu’l-miʻtâr fî haberi’l-aktâr, thk. İhsan Abbâs (Beyrut: Müessesetü Nâsır li’s-Sekâfe, 1980), 206; Halebî, es-Sîretü’l-halebiyye, 3/401; Asâmî, Semtu’n-nücûm, 2/559.
6) Ebû Caʻfer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Tarihu’l-ümem ve’l-mülûk (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1407), 3/18; İbn Asem el-Kûfî, el-Fütûh, 2/457; Semʻânî, el-Ensâb, 4/299; Ebü’l-Hasen İzzüddîn Alî bMuhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-tarih, thk. Ömer Abdusselam Tedmürî (Beyrut: Dâru’l-Kitabi’l-Arabî, 1997), 2/573; İmadüddin İsmail b. Ali b. Mahmud b. Muhammed b. Ömer b. Şahinşah, el-Muhtasar fî ahbâri’l-beşer (Mısır: el-Matbaatu’l-Hüseyniyye, ts.), 1/173; İbnü’l-Verdî, Tarihu İbni’l-Verdî, 1/148.
7) Ekrem Ziya Umerî, Sahih rivayetlere göre dört halife dönemi, çev. Kasım Koç (İstanbul: Beka Yayıncı lık, 2018), 362.
8) Ali Muhammed Sallâbî, Dördüncü halife Hz. Ali (Hayatı, şahsiyeti ve dönemi), çev. Şerafettin Şenaslan (İstanbul: Ravza Yayınları, 2008), 523-524. bk. Mücahit Yüksel,Hav’eb Köpeklerinin Havlaması Olayıyla İlgili Rivâyetlerin Sened ve Muhteva Değerlendirmesine Dâir Bazı Tespitler, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi-Cumhuriyet Theology Journal 25/1 (Haziran 2021): 5-21.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- “Ya Ali, ileride Aişe ile savaşacaksın. Sen haklısın, fakat ona iyi davran.” anlamında bir hadis rivayeti var mıdır?
- Humeyra kim?
- Hz. Ayşe 6 yaşında mı evlendi?
- Hz. Ayşe Resulullah’tan önce Cübeyr b. Mutim ile nişanlı mıydı?
- Dininizin yarısını Aişe'den öğreniniz hadisi sahih mi?
- Hz. Aişe yalan mı söyledi?
- Hz. Aişe, Hz Ali şehid olduğunda şükür secdesi mi etti?
- Sahabiler, dünyanın hangi ülkelerine ulaşmışlardır?
- Hz. Ayşe, hicret hazırlıklarına katıldı mı?
- Hz. Peygamberin hanımları iki gruba mı ayrılmıştı?