Hz. Aişe’ye yapılan iftiraların açıklaması nedir?

Tarih: 08.03.2015 - 00:43 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazı Şia internet sitelerinde Hz. Aişe’ye yapılan iftiralar ehlisünnet kaynaklarından örneklerle anlatılmış (özelikle Buhari), nasıl açıklarsınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu tür açıklamaların bir kısmı zayıf kaynaklarda yer almıştır, iltifat edilmez. Bir kısmı da doğrudur. Hz. Aişe Resulullah’ın yanında en nazlı eşidir. Onun için bazı tutumlar ondan kaynaklanmış olabilir.

- Mesela: “Bir defasında, Resul-i Ekrem'e (asm): "Allah'ın peygamberi olduğunu iddia eden sen misin?!" demişti. (Gazali, İhya-u Ulum'id-Din, c. 2, s. 65, Edeb'ün-Nikah Kitabı)

- Mesela: Hz. Aişe ile Peygamber Efendimiz (asm) arasında bir münakaşa olmuş, Hz. Ebu Bekir’i hakem olarak çağırmışlar. Peygamberimiz Hz. Aişe’ye: “Önce sen mi konuşursun, yoksa ben mi?” diye sormuş. Hz. Aişe “Önce sen konuş, fakat hakkı söyle!” demiştir. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir ona tokat atmış ve “Ey nefsinin düşmanı! Resulullah hakkı söylemezse, kim söyler!” demiştir. Hz. Aişe de babasından kaçarak Peygamberimiz (asm)'in arkasında saklanmaya çalışmıştır. Efendimiz, Ebu Bekir’e hitaben: “Biz seni bunun için çağırmadık ve böyle bir şeyi de senden beklemiyorduk.” diye hoşnutsuzluğunu bildirmiştir. (İhya, 2/43)

Hz. Aişe söz konusu ifadeyi, bir insan olarak, sinirlenmiş bir eş olarak Peygambere değil, kocasına söylemiş, tabir yerindeyse düşünmeden “ağzından kaçırmıştı.”

- Bununla beraber, bu hadis rivayeti zayıftır. (bk. el-Irakî, Tahricu Ahadisi’l-İhya,1/481)

- Rivayete göre, Hz. Aişe, bir defasında kızgınlığına yenik düşmüş ve “Şimdi sen misin peygamberliği iddia eden!” deyivermiştir. Peygamberimiz (asm) -hiçbir şey demeden- yalnız tebessüm etmiştir.” (İhya, 2/43)

Bununla beraber bu rivayetin senedinde “müdellis”(Sattığı malın kusur ve ayıbını müşteriden saklıyan) olarak bilinen bir ravi vardır. (Irakî, a.g.y) Bu da rivayetin zayıflığını göstermektedir.

- Peygamberimiz (asm) bizzat en sevdiği eşi olan Aişen’nin bu gibi bazı çıkışlarına tahammül etmiş ve gücenmemiştir. Şimdi bu işi sorgulamak bir rafiziye mi düşmüş?

- Peygamberimiz (asm)'in Hz. Aişe’ye olan sevgisi herkes tarafından kabul edilmiştir. Onun bu sevgisinin en büyük sebebi, onun en çok hadis rivayet edenler arasında yer alacağını bilmesidir.

Raşit halifeler devrinde bir nevi şeyhulislamlık yapmış bu müminlerin annesine laf atmak, ancak habis bir rafizinin küstahlığı olabilir.

- Efendimiz (asm)'in ona verdiği değeri gösteren birçok sahih hadis vardır. Bunlardan biri de şu rivayettir: Peygamberimiz:

“Ya Aişe! Ben senin benden ne zaman hoşnut ne zaman gücendiğini biliyorum.” deyince, Hz. Aişe:

“Nereden bunu biliyorsun?” diye sormuş. Efendimiz:

"Sen benden hoşnut olduğunu zaman, konuşurken: 'Muhammed’in rabbine yemin ederim ki…' diyorsun. Ancak gücendiğin zaman, benim ismimi anmıyorsun; 'İbrahim’n Rabbine yemin ederim ki...' diyorsun." Bunun üzerine Hz. Aişe,

 “Doğru söylüyorsunuz. Fakat ben (seni değil) sadece ismini terk ediyorum.” demiş.” Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir. (bk. Zeynu’l-Iraki, a.g.e, 1/482)

- Hz. Aişe anlatıyor:

"Ben Resulullah’ın önünde/ön tarafında (kıble tarafında bulunan yatakta) uyuyordum. Ayaklarım (doğal olarak) onun kıblesinin cihetine düşüyordu. Bu sebeple secde ettiği zaman bana dokunuyordu, ben de ayaklarımı topluyordum. Ayağa kalkınca tekrar ayaklarımı uzatırdım. O günlerde/devirde evlerde lamba yoktu.” (Buhari, Salat, 22, 104;  Müslim, Salat, 272)

- O devirdeki evlerin küçüklüğü bilinmektedir. Yatağın kıble tarafına serilmesi, yatarken sağ taraf üzerine kıble tarafına yatmanın sünnet olduğu da bilinmektedir. Bu gerçeklerden anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber (asm) gece teheccüd namazını kılarken, yatağın arka tarafında bir yerde durmak zorunda idi.

Dolayısıyla, Hz. Aişe’nin ifade ettiği manzara, bu zorluktan kaynaklanıyordu. Ve Hz. Peygamber (asm) de zaten bunu görüyor ve belki de her gece aynı durumla karşılaşıyordu. Çünkü, eşinin gidecek başka yeri yoktur ve yatak da kıble tarafında idi.

Hz. Aişe “o günlerde/devirde evlerde lamba/aydınlatıcı bir şey yoktu” derken de harika bir nezaket dersini veriyordu. Demek istiyordu ki, “Eğer lamba olsaydı, oda aydınlık olurdu; ben de Resulullah’ın secdeye varacağı zaman onu görürdüm ve (onun beni ikaz etmesine fırsat vermeden) ayaklarımı toplardım.”

Hadislerde bu olay bu tarzda anlatıldığı halde, habis bir Rafizi konuyu çarpıtarak Hz. Aişe’yi saygısızlıkla suçluyor ve şöyle diyor:

“Ekrem'in (s.a.a.) huzurunda Aişe'nin saygısızlığı öyle bir hadde varmıştı ki, Resulullah (s.a.a.) namaz kılarken karşısına geçmiş, ayaklarını Resulullah'ın secde yerine uzatmıştı. Resulullah işaret edince ayaklarını topluyor, başını secdeden kaldırınca yine ayaklarını uzatıyordu.”

Üstelik verdiğimiz aynı kaynakları göstermekten utanmadan: [Sahih-i Buhari, c. 5, s. 48-49, Peygamber'in Haticeyle Evlenmesi Babı...]

- Son olarak şunu belirtelim ki:

Allah, Hz. Aişe hakkında vahiy indirmiştir. (Nur, 24/11-17) Bundan daha büyük bir mazhariyet olabilir mi?

Hz. Peygamber (asm) hayatı boyunca, Hz. Aişe’yi sevmiş, bunu yerine göre açıktan ifade etmiştir. Ve onun odasında ve onun kucağında vefat etmiştir. Bu da onun, Resulullah (asm)’ın yanında olan değerini göstermektedir.

Rafiziler, yalnız Hz. Aişe’ye değil, Hz. Ali ve bir kaç sahabe dışında binlerce sahabeyi mürtet sayarlar.

“Zalimler için yaşasın cehennem!”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun