İfk / itira olayında Peygamberimizin tavrı da ayet ile eleştirilmiş olabilir mi?
- İfk hadisesinden sonra Hz. Peygamber, Hz Aişe'ye
"Ey Aişe! Hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti. Eğer sen bu isnadlardan uzak isen, yakında Allah, seni onlardan beri ve uzak tuttuğunu açıklar. Yok eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah`tan af dile ve Ona tövbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra da tövbe edince, Allah da ona afv ile muamele buyurur."
demiş. (Bunu sitenizin şu linkindeki sayfada okudum; http://www.sorularlaislamiyet.com/article/14331/peygamberimiz-asv-in-ifk-iftira-hadisesi-ile-alakali-hz-aise-r-anha-validemize-eger-boyle-bir-gunaha-yaklastinsa-allah-dan-af-dile-ve-ona-tovbe-et-sozunu-nasil-anlamaliyiz.html)
- Hadise üzerine gelen ayetlerde "O iftirâyı işittiğinizde, mü`min erkeklerin ve mü`min kadınların, kendileri hakkında hayır düşündükleri gibi mü`min kardeşleri hakkında da hayır düşünerek, `Bu apaçık bir iftirâdır.' demeleri gerekmez miydi?"
ifadeleriyle yapılan kınamanın kapsamında Hz. Peygamber (asm) de yer almıyor mu?
Değerli kardeşimiz,
Hz. Peygamber (asm) elbette bu kınamaların muhatabı değildir. Onun o ifadeleri, -gıyabında yapılan dedikodular değil- doğrudan Hz. Aişe’ye karşı -bir eş olarak- yapılması gereken en nazik ifadelerdir. Büyük bir teselli barındırmaktadır: “Eğer böyle bir şey yoksa Allah mutlaka seni temize çıkarır.” sözü kadar, “eğer böyle bir şey varsa tövbe et!” sözü de -Hz. Peygamberin tavrını göstermesi açısından- o kadar teselli vericidir.
a) Hz. Peygamber (asm) eşinin masum olduğunu düşünüyordu ve buna kesin kanaati de vardı. Bu işin bir iftira kampanyası ve bir bühtan olduğunu da biliyor olabilirdi. Nitekim Hz. Aişe’ye söylediği “Eğer böyle bir şey yoksa Allah mutlaka seni temize çıkarır.” şeklindeki sözleri onun bu kanaatinin bir tezahürü gibi görünmektedir.
Ancak insanları tatmin etmek için olduğu kadar, ilahî hikmet ve hüküm açısından da elle tutulur bir kanıtın olmasını bekliyordu. Hz. Aişe’ye söylediği ikinci cümlesi olan “eğer böyle bir şey varsa tövbe et!” manasına gelen ifadesi ise, bu delili beklemesinin zorunluluğundan kaynaklanıyordu.
Bir eşin, hele peygamber olan, şanı dünyaya yayılan maddi-manevi bir reis olan bir eşin, böyle ayyuka çıkmış bir hadise karşısında eşine karşı bu kadar nezaket göstermesi ayrıca onun bir peygamber olduğunun göstergesidir.
b) Allah bu hadiseden dolayı Hz. Peygamberi (asm) de Hz. Aişe’yi de imtihan etmiştir. Hz. Peygamber uzun sayılacak bir süre boyunca eşi karşısında nezaketini bozmamıştır. Hz. Aişe ise masum olmasına rağmen kendisini anlatacak durumda değildir, elinde -herkese anlatarak masumiyetini ispat edecek- kanıtları yoktur, zaten olamaz da...
Bu açıdan bakıldığı zaman, şayet Hz. Aişe’ye Efendimiz (asm)'in bazı sözleri veya tavırları ağır gelmişse, bu da onun kendi imtihanıdır. Bu imtihandan ikisinin de -konunun çok ağır olmasına rağmen- tertemiz bir şekilde çıkmaları, Allah’ın özel bir lütfudur.
c) Şunu da açıkça belirtelim ki, Hz. Peygamber (asm)'in eşinin masumiyeti hakkında bir kanaate sahip olması, onun imtihan olmadığı anlamına da gelmez. Çünkü;
1) Kanaatler yüzde yüz değil, galib-i zan denilen yüzde 90-99 da olabilir. Geriye kalan yüzde bir de olsa imtihan için yeterli bir durumdur.
2) Hz. Peygamber (asm)'in Hz. Ali ve ardından da evin hizmetçisine bu konuyu sorması, yüzde bir de olsa böyle bir tereddüdün söz konusu olduğunu gösterir. Ancak cariyenin Hz. Aişe hakkında çok olumlu şeyler söylemesi, Hz. Peygamber (asm)'in kanaatini müspet anlamda -yüzde 99 nispetinde- pekiştirmiş olabilir.
3) Hz. Peygamber (asm)'in bu kanaati yüzde yüz dahi olsa -ki kuvvete muhtemeldir- yine de işin imtihan boyutunu ortadan kaldırmaz. Çünkü Kendisinin, bu işin yüzde yüz iftira olduğunu bilmesi, dışarıdaki insanlara gözle görülen somut bir delil bulması anlamına gelmez. İnsanlara somut bir delil sunamamaktan kaynaklanan bir imtihan, bir keder, bir sıkıntı ve bir sabır testi, hem kendisi hem de Hz. Aişe için söz konusudur.
4) “Siz ey müminler, bu dedikoduyu daha işitir işitmez, mümin erkekler ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında iyi zan besleyip: ‘Hâşa, bu besbelli bir iftiradan başka bir şey değildir!’ demeniz gerekmez miydi?” (Nur, 24/12) mealindeki ayette kullanılan sözcükler dikkatle seçilmiş, Hz. Peygamberi (asm) dışarıda bırakacak bir misyona sahiptir. Çünkü;
- “Mümin erkekler”, tabiri Hz. Peygamberi (asm) kapsamaz. Kur’an’da Hz. Peygambere (asm) değil, ona iman edenlere mümin denilir.
- “Mümin erkekler ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında iyi zan besleyip...” ifadesinde yer alan “birbiriniz hakkında” ifadesi de Resulullah’ı dışlamaktadır. Çünkü, “birbiriniz” ifadesi müminlerin kendi aralarındaki dedikodularına işaret etmektedir. Hz. Peygamberin böyle bir şey yapmadığı bilinmektedir.
- “İyi zan beslemek” ifadesinde de Hz. Peygamber (asm) dahil olmaz. Çünkü, yukarıda ifade edildiği gibi, o, zaten böyle bir zanna sahipti. Fakat unutmayalım ki, “zann”ın kapsam alanı “yüzde yüz”ün altındadır.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Peygamberimizin ifk (iftira) hadisesi ile alakalı Hz. Aişe'ya söylediğini nasıl anlamalıyız?
- Allah Teala'nın, hakkında ayet indirerek masum olduğunu bildirdiği olay nasıl olmuştur?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Peygamber Efendimiz'in, "Vahiy bana Aişe’nin yanındayken geliyor." sözünü nasıl anlamalıyız, bu işin hikmeti nedir?
- Peygamberimiz'in Kuran-ı Kerimde Bahsedilen Mucizeleri
- Hz. İbn Abbas ve Hz. Aişe hadislere inanmıyorlar mı?
- Peygamberimiz kızına, ey Fâtıma, seni ben bile kurtaramam, dediği halde, bazı hadislerde şefaatten bahsedilmesi nasıl açıklanabilir?
- Efendimiz Hz. Muhammed'in kronolojik hayatı kısaca nasıldır?
- Peygamberimiz'in ifk (iftira) hadisesi ile alakalı Hz. Aişe validemize "Eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah'dan af dile ve Ona tövbe et." sözünü nasıl anlamalıyız?
- Uhud Sonrası
- Son Gün
- “Mısırlı kadınlar, Peygamberimizi görselerdi o bıçakları kalplerine saplarlardı.” sözü kimindir?
- Allah'ın kitabında olmayan şartlar ileri sürüyorlar, sözüne göre hadislere gerek yok mu?