Hangi nefis kafirdir, hangisi değildir?

Tarih: 19.02.2025 - 08:53 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kâfir kelimesi, iman etmeyen anlamına geldiği gibi, bir manası da nankör anlamına gelir. Bu açıdan inanmış bir mümin için kâfir nefis deyimi kullanılırsa, bunun anlamı, mümin olduğu hâlde, nimetlerin kıymetini bilmeyen ve şükretmeyen nefis anlamındadır. Sanki nankör denilmiş sayılır. 

Yoksa mümin olan bir kimsenin nefsi için imansız anlamında kâfir nefis denilmez.

Bir insan ya mümin ya da kâfirdir. İmanın mahalli kalptir. Bir kimsenin kalbi ve aklı iman etmiş ise, nefsinin tereddüt göstermesi, kişinin kâfir olmasını gerektirmez.

Bazen, “Nefsin iman etmemesi” ifadesine, mecazî ve tasavvufî bir anlam yüklenmiş olabilir. Yani bir insanın aklı ve kalbi tam bir teslimiyet içerisinde olduğu hâlde, nefs-i emmaresi bazı vesveseler geçirebilir. Şeytanın telkinleri karşısında, şüphe gibi görünen bazı haller meydana gelebilir. Fakat, iman aklın ve kalbin ürünü olduğundan, nefsin bu konuda lakayt kalması, imana zarar vermez, demektir.

Nitekim yüce Allah Kuran-ı Kerim'de Hz. Yusuf (a.s)'ın dilinden nefsin kötülükleri işlemeyi, heva ve hevesi doğrultusunda Allah'ın emirlerine muhalefet etmeyi arzuladığını ve sahibini buna yöneltmek için zorladığını bildirmektedir:

"Nefsimi temize çıkaramam. Çünkü Rabbimin acıyıp koruduğu hariç, nefis aşırı şekilde kötülüğü emredicidir..." (Yusuf, 12/53)

Demek ki dini hükümler açısından nefsin veya aklın veya kalbin tek başına “kâfir” olmasından söz edilemez. Fakat güçlü iman ile zayıf iman açısından bir muvazene yapılabilir.

Özet bir ifadeyle, imanın değişik mertebeleri vardır. Bunların en önemlisi kalbin her yönüyle tatmin olmasıdır. Hz. İbrahim’in Kuran’daki “...kalbimin tatmin olmasını isterim.” (bk. Bakara, 2/260) mealindeki ifadesi de bunu göstermektedir.

İşte nefsin tereddüt göstermesi, tam tatmin olmaması imanın bu zayıf mertebesine bakar.

İmanla ilgili konuyu çağrıştıracak, amelle ilgili bir örnek vermekte fayda mülahaza ediyoruz;

Örneğin, aklımız ve kalbimizdeki imanımızla günde beş vakit namaz kılmamız gerektiğine inandığımız hâlde, nefsimiz, şeytanın telkinleriyle ve tembellik kulağıyla vicdanın derinliklerinden kopup gelen bu kulluk sesini duymak istemeyebilir ve onu gereksiz görebilir.

İşte insanın kalbinde iman olduğu zaman, nefsin bu safsatası, onu imandan çıkarmaz. Bununla beraber, genel olarak insanların akıl midesini bulandıracağı için, bu tür ifadelerin ulu orta kullanılması isabetli değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun