Günahlar asrında, kalp ve ruhu nasıl inkişaf ettirebiliriz?

Tarih: 12.07.2018 - 12:29 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Çoğu insanın maddeye daldığı, dünya zevklerinde boğulduğu ve ruhanî zevklerden uzak kaldığı asrımızda, kalb ve ruhun inkişaf ederek cismaniyete galip gelmesi konusunda neler yapılmalıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Şu üç cümle bu hedefe ulaştıran üç adım gibidir:

“Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun.” (bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a, On Dördüncü Nota)

İnsan, ana rahminde, toprağa atılan bir çekirdek misali, rahim duvarına yapışarak bitki gibi büyümeye başlar. O noktada başlayan, dokuz ay devam eden, dünyaya gelişinden sonra da devam eden bu büyüme, kemale erme, zevale meyletme ve sonunda kabirde parçalanıp yeniden elementlere dönüşme safhalarının tümü insanın nebatî ve cismanî yönüdür.

Görmesi, işitmesi, hareket etmesi, evlilik yoluyla çoğalması ise insanın hayvanî yönünü teşkil eder.  

İnsanlık akılla başlar. İnsan bu yönüyle bütün hayvanlardan ayrılır. Bu düşünme nimetini yerinde kullanan insan, “insaniyet-i kübra olan İslamiyetle” müşerref olur.

İman etmiş bir insanda, hayvaniyet ve cismaniyet cihetleri çok aşağılarda kalır.

Ruhun tekamül esasları her zaman aynıdır, değişmez. Bunlar “iman, salih amel, takva ve güzel ahlak” olarak özetlenebilir.

Ancak, bu asrın dehşeti, çok büyük günahların bile rahatça ve aleni olarak işlenebilmesi, ahlaksızlığın çeşitli mihraklarca kasıtlı olarak teşvik edilmesi, medyanın bu konuda büyük bir yıkım aracı olarak kullanılması cihetinde, bu asırda takvanın yani büyük günahlar başta olmak üzere bütün günahlardan sakınmanın “üssü’l-esas” olup öncelik kazandığını söyleyebiliriz.

Zaten takvada başarılı olamayan insan, salih amelleri de işleyemez olur.

Bunların her ikisi de imana dayanırlar. Yani imanın kemale ermesi nisbetinde salih amel de, takva da inkişaf eder.

İman denilince altı rüknü birlikte düşünmek gerekiyor.

Allah’a tahkiki bir surette iman eden kişi, O’nun huzurunda O’na isyan edemez.

Meleklere tahkiki iman eden kişi onların her an bütün amellerini kaydettiğini bilir ve günahlardan hassasiyetle çekinir.

Kitaplara ve peygamberlere tahkiki iman eden kişi, Kur'an'ın bildirdiği ve Allah Resulünün (asm.) tarif ve talim ettiği salih amelleri, bütün ibadetleri uygulamaya azamî derecede dikkat eder, günah ve isyanlardan da uzak durur.

Ahirete tahkiki iman eden kişi dünyaya dünya kadar, ahirete de onun kadar önem verir ve mesailerini bu şuurla tanzim eder.

Kadere tahkiki iman eden kişi, Cenab-ı Hakk’ın ehl-i cennet olmak için takdir ettiği yolda hassasiyetle yürür, cehennem ehlinin yolundan da uzak durmaya çalışır.

İman hakikatlerinden tam ders alan bir insan, kalb ve ruhunun tekemmülünü en büyük gaye olarak benimser, hayvanî zevklere fazla iltifat etmez.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun