Fil suresinde, "Rabbinin Ashab-ı file ettiklerini görmedin mi?" buyuruluyor. Bunun gibi maziye ait durumlardan bahisleri nasıl anlamalıyız?..

Tarih: 08.01.2007 - 22:58 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Ne yaptığını görmedin mi?" şeklindeki soru, bahsedilen olayın hayreti gerektir­diğini anlatmaya yöneliktir. "Görmedin mi?" "Bilmedin mi?" Hitap Rasulullah (asm)'adır. O hadiseyi görmemekle beraber izlerini görmüş, mütevatir haberlerini duymuştur. Dolayısıyla görmüş gibidir.

"Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?" Olaya şahid ol­muş gibi Azim, Kadir Rabbinin Fil ashabına ne yaptığına dair kesin bilgin yok mu? Elbette var. Allah onları helak etmiş ve Ka'be'sini korumuştu. O halde kavminin Allah'a iman etmesi gerekmez mi? Onlardan bazıları olayı görmüşlerdi.

Allah (c.c) "Elem tera" derken, bir de şunu ifade ediyor: 1. Bu Peygamberimize bir hitaptır. 2. Mekke'de bu ayeti duyan herkese hitaptır. Bu sure nazil olduğunda, Mekke'de Ebrehe olayını bilen insanlar yaşıyordu. Hatta çocukların doğumu bile ona göre ayarlanmıştı. Mesela "Fil yılından beş sene sonra dünyaya geldi." deniyordu. Yani Mekke'deki müşrikler bu olayı gayet iyi bildiklerinden, sure nazil olunca hiç itiraz eden olmamıştır.

"Görmedin mi?" Hitap, Peygamber (asn)'edir. Rü'yet (görmek), kalp gözüyle görmeden istiare olarak kalbe ait görme, yani gözünle görmüş gibi muhakkak bilmiyor musun ey Muhammed? Çünkü söylenecek olan "fil sahipleri olayı", o zaman onu gözleriyle gören şahitleri henüz dünyada çoğunlukla mevcut, hatta o zamana yetişmiş "Muallakat-ı Seb'a" (yedi askı) şairlerinden olup, yüz altmış sene kadar yaşamış olan meşhur Lebid gibi kimseler hayatta oldukları gibi, aynı zamanda bir tarih başlangıcı olarak herkesçe de mütevatir olarak bilinen bir olay idi. Hatta "Fili çekenlerden iki kişinin kötürüm, kör olarak kalıp Mekke'de dilendiklerini gördüm." diye Hz. Aişe'den rivayet de vardır. Bu sebeple o zaman vakayı görmüş olan herhangi bir kimseye veya hitabın genel olması da mümkün ise de Peygamber (asm)'e hitap olması daha açıktır. Zira bu olay Peygamber 8asm)'in doğumuna başlangıç olan ilâhî alâmetlerden olduğu ve Kur'ân'a ilk muhatap olan da Hz. Peygamber (asm) olduğu için özellikle hitabı da ona karine (ipucu) dir.

"Görmedin mi? Nasıl yaptı Rabbin?" Dikkate şayandır ki, "ne yaptı?" diye fiilin mahiyetinden değil, nasıl, "ne keyfiyette yaptı" diye niteliğinden sorulmuştur. Çünkü bu soru acaibliği haber vermek içindir. Hadisenin şaşırtıcı, fevkalade garib bir harika olan yönü de niteliğidir. Fiilin kendisi, mahiyeti itibarıyla sadece bir yok etme ve öldürme fiili diye düşünülecek olursa, Allah'ın fiillerinde de diriltme gibi öldürme ve yok etmenin de âdet üzere tabiî denilen şekilde cereyan edegelen kısımları çok olduğundan, bu itibar ile mahiyetine şaşılmayabilir. Halbuki aynı fiil niteliği, cereyan şekli itibarıyla düşünüldüğü zaman normal mi, yoksa şaşırtıcı mı olduğu görülür. Mesela bir insandan bir insan yaratmak haddizatında pek büyük bir kudret ve sanat olduğu halde, alışılmış bulunulduğu için şaşırtıcı görülmez. Hiç insan yokken, bir insan yaratmak, şaşırtıcı görülür. Çünkü tecrübede aynına bitişik şekilde tesadüf edilmemiştir.

İşte burada da hadisenin şaşırtıcılığı özellikle niteliğinin düşünülmesinden anlaşılacağı gibi murad da garip bir harika, şaşırtıcı bir engel olan bu ilâhî fiilin acaibliğini hatırlatmak olduğu cihetle niteliğine dikkat çekilmiştir. Ki kelâmcılar buna "vech-i delil" tabir etmişler ve övülmeyi hak etmiş zatları görmekte değil, böyle nitelikleri görmekte ve onların delaletiyle gerçek kıymeti anlamakta olduğunu söylemişlerdir. Zira niteliklerin inceliğinden gafil olanlar mahiyetin zatını hakkıyle anlayamazlar. Onun için bu fiilin de niteliğini iyi düşünemeyenler, onu normal bir şeymiş gibi farzetmekle hakikati anlayıverdik zannederek aldanırlar.

İşte Allah Teâlâ böyle gafletlere düşülmemek ve bu fiilin şaşırtıcılığını göstermek üzere bilhassa keyfiyetine dikkat nazarını celbetmekle buyuruyor ki: "Görmedin mi nasıl yaptı Rabbin? Fil sahiplerine?" O olayı malum ve görülmüş olan belli fil sahiplerine. Bu ad ile bilinen Ebrehe ordusuna ki, Yemen'i istila etmiş, Habeş valisi iken emrindeki Habeş ve diğerlerinden mühim bir ordu ile Mahmud (Mamud) denilen fiillerine güvenerek ve karşılarına çıkanı çiğneyip tepeleyerek Kâbeyi yıkmak için gelmişlerdi de başarılı olamadan perişan olup gitmişlerdi. Bundan dolayı kendilerine "Fil ashabı" denilmiş ve bu sene Araplar arasında "fil yılı" diye bilinerek bir tarih başlangıcı edinilmişti. "Filan şey fil yılında, yahut fil yılından şu kadar sene önce veya sonra oldu." diye anlatırlardı. Bu şekilde Hz. Peygamber (asm)'in de bu fil yılında doğmuş olduğu biliniyordu ki, en sağlam rivayete göre Hz. Peygamber (asm) bu olaydan elli gün sonra doğmuştu.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun