"Eğer Allah'ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı." hadisini açıklar mısınız?

Tarih: 24.01.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Eğer siz Allah'tan hakkıyla korksaydınız, kendisiyle birlikte cehaletin yeri olmayan ilmi elbette ki tahsil ederdiniz. Şayet, siz Allah'ı layıkıyla bilmiş olsaydınız, anlasaydınız, dualarınızla dağlar yerinden oynardı.” (Suyuti, Cami’u’s-Sağir 5:319, Hadis No:7448)

Havf (Allah'tan korkmak) büyük makamlardandır. Fazileti, sebeb ve neticelerine bağlıdır. Sebebi hadiste anlatıldığı gibi ilim ve marifettir. Bunun için Allah Tealâ: “Allah'tan ancak, âlim kulları korkar.” (Fatır, 35/28) bu­yuruyor. Allah'tan hakkıyla korkan insanların duaları da geri çevrilmez.

Resûlullah (asm), “Hikmet ve ilmin ba­şı Allah korkusudur.” (el-Münavi, Feyzu'l-Kadir, 3/574)  buyuruyor. Neticesi ise, iffet, verâ' ve takva­dır. Bunların hepsi de saadetin anahtarıdır. Çünkü şehvet ve arzular terkedilmedikçe ve bu yolda sabredilmedikçe, saadet yolu bulunamaz. Şeh­vet ve arzuları korku gibi hiç bir şey yakıp yok edemez.

İnsan ilim vasıtasıyla Rabbini tanıdıkça, O'na olan sevgisi ve saygısı artmaktadır. Zira bütün kemâl mertebelerinin üzerindeki sonsuz bir kemâl, elbette ki sonsuz bir hürmete lâyıktır. Üstün vakarıyla ve eşsiz şahsiyetiyle erişilmez bir mertebeye sahip bir maneviyat büyüğünün huzurunda nasıl içimizi sevinçle karışık bir ürperti kaplıyorsa, onun sayısız defa üstünde bir kemâlin sahibi olan Cenab-ı Hak katında nasıl bir ruh hali içine gireceğimizi düşünelim.

Allah sonsuz rahmet ve şefkat sahibi olduğu gibi, sonsuz derecede gayret ve izzet sahibidir aynı zamanda. Pekçok Kur’ân âyetinde tekrarlandığı üzere, Allah hem Rahîm’dir, hem Azîz’dir. Rahîm isminin gereği olarak bütün varlık âlemini sonsuz şefkat ve rahmetiyle kucaklarken, Azîz ismiyle de, kanunlarına isyan edenleri ve bu isyanlarıyla izzetine dokunanları cezalandırmaktadır.

Bu itibarla, Cenab-ı Hakk'ın huzurunda olan bir kul, bir taraftan o sonsuz rahmetin câzibesiyle kendisinden geçmiş, diğer taraftan da gazabının dehşeti karşısında kalbi titrer bir vaziyettedir. Böyle bir insanın Allah’ın emirlerine isyan edip yasaklarını çiğnemesi mümkün müdür?

Bu korku da, tıpkı sevgi gibi, insanı Allah’a götürür. Bediüzzaman’ın izah ettiği gibi,

“Halik-ı Zülce-lâlinden havf etmek (korkmak), Onun rahmetinin şefkatine yol bulup iltica etmek demektir. Havf (korku) bir kamçıdır, Onun rahmetinin kucağına atar. Mâlûmdur ki, bir vâlide, meselâ bir yavruyu korkutup sînesine celb ediyor. O korku, o yavruya gayet lezzetlidir. Çünkü şefkat sinesine celb ediyor. Halbuki, bütün vâlidelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem’asıdır (parıltısıdır.) Demek, havfullahta (Allah korkusunda) bir azîm (büyük) lezzet vardır.” (bk. Sözler, s. 331)

Hz. Peygamber (a.s.m), ölüm döşeğinde olan bir genci ziyaret etti ve ona “Kendini nasıl buluyorsun?” diye sordu. O da “Ey Allah’ın Resulü! Vallahi, ben Allah’ın rahmetini ümit ediyorum, ama günahlarımdan da korkuyorum.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.m), "Böyle bir konumda olan bir kulun kalbinde bu iki husus birlikte yer almışsa, muhakkak ki Allah, ona ümit ettiği şeyi verir, korktuğu şeyden de emin kılar.” buyurdu.” (Tirmizî, cenaiz, 11; İbn Mace, Zühd, 31).

İlave bilgi için tıklayınız:

Kalpte Allah sevgisi ve korkusu dengesi nasıl kurulmalıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun