Dürüst tüccar peygamberle beraber mi?

Tarih: 27.04.2024 - 15:14 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili bir hadis-i şerif şöyledir:

التَّاجِرُ الصَّدُوقُ الأَمِينُ، مَعَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ

Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tacir, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir. (1)

Sözünde ve işinde doğru tüccarın cennetteki yerini anlatan eden bu hadis, verdiği müjdeye nail kılan işin pek de kolay bir şey olmadığını düşündürmektedir. Gerçekten de namuslu iş yapan, doğru, dürüst ve güvenilir esnaf ve tüccar, sayı bakımından her zaman azınlıkta kalmaktadır.

Bu yüzden Resul-i Ekrem, nefsini aşan, toplumla paylaşılması gereken maddi-manevi değerleri ayakta tutan güvenilir tacirin, Allah nezdindeki itibarının ve ahiretteki makamının büyük olacağını vurgulamıştır. Bu vurgu, ilhamını belki şu ayet-i kerimeden almıştır:

“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! Bu lütuf Allah’tandır. Bilen olarak Allah yete.”(2)

Hz. Ömer şöyle der:

“Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.”(3)

Demek oluyor ki, iş, meslek ve ticaret hayatında yalan söylediğinden, maddî-manevî emanete riayet etmediğinden itibarını yitirmiş olan bir insan, namaz ve oruç ibadetinin hakkını verememiş ve semeresini görememiştir. Böyle bir insan tövbe ve istiğfar ederek, ibadetin tezahürlerini fert ve toplum hayatında göstermek suretiyle güven yenilemek zorundadır.

Bu yüzden Resul-i Ekrem (asm),

“Ey tüccar topluluğu! Alışveriş esnasında boş laf ve yemin edilir. Bu sebeple onu zekat ve sadaka ile telafi ediniz!”(4)

uyarısıyla, insanın hem Hak hem de halk nezdinde güven yenilemesi gerektiğini öğretir.

Zira çarşı ve pazarda çok yemin edilir. Emanete hıyanet edilerek yalan, hile, aldatma ve kandırma yollarına başvurulur. Haksız rekabet, karaborsacılık, faizcilik, tefecilik gibi günahlar sıkça işlenir. Görünen ve görünmeyen (insi ve cinni) şeytanlar, oralarda cirit atarak insanları iğva ve tahrik eder.

Hz. Ömer’in oğlu Abdullah diyor ki: Bir adam Peygamber (asm) Efendimize gelerek “Alışverişlerde ben aldatılıyorum!” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (asm), “Alışveriş yaparken aldatmaca yok de!” buyurdu. Artık adam hep onu söylerdi.(5)

Bu hadîs-i şerif, Hz. Ömer’in hilafet döneminde teşkilatlı bir yapıya kavuşan hisbe müessesesine temel teşkil eder. Çarşı ve pazarda piyasayı denetlemek, Resul-i Ekrem(asm) tarafından ortaya konulan iktisadi malî hükümlerin ne ölçüde uygulandığını kontrol etmek, yanlış davranış ve gayr-i meşru muamelelerde bulunanlara hemen müdahale ederek onlara olması gereken ticaret şeklini göstermek, sözü edilen hisbe müessesesinin başta gelen vazifelerindendir.

Nitekim Hz. Ömer, Kureyş kabilesine mensup yetenekli kadın bir sahibi olan Şifa bint Abdillah’ın (r.anha) görüşlerine önem vermiş, ona hürmet etmiş ve onu çarşı-pazarda görevlendirmişti.(6)

Ayrıca, “Ücretli olarak istihdam ettiklerinin en hayırlısı kuvvetli ve güvenilir olanıdır.”(7) ayetinden, iş ve ticaret hayatında işverene güven telkin etmenin ve bunu fiilen göstermenin, yapılması gereken bir vazife olduğu anlaşılır.

Şu hâlde sosyal hayatta istikamet, doğruluk ve dürüstlük, gerçek mümin olmanın göstergesidir.

Hayatın içinde bu temel ilkeyi gözeterek muhatap olduğu insanları memnun eden bir mümin, güçlü ve dinamik iman taşıyor demektir. Ancak yalan söyleyerek veya hile yaparak müşterisini aldatan bir insan zayıf iman taşıyor demektir.

Resul-i Ekrem (asm) aldatma, haksızlık, düşmanlık ve sömürüye yol açan her türlü alımsatım işini yadırgamış ve yasaklamıştır. O, insanlık tarihi kadar eski olan ticari muameleleri olması gereken erdemli noktaya getirmiştir.

Bu itibarla Müslüman, sosyal hayatın akışı içinde farklı kisvelere bürünebilen her türlü yalan ve sahtekârlıktan uzak durmalı, hangi şartlarda olursa olsun dürüst olmalı ve takva ölçüsüne riayet etmelidir.

Takva, hesap günü insanı zor durumda bırakacak ve onu mahcup edecek her türlü eylem, tutum ve davranıştan sakınmak demektir.

Kaynaklar:

1) Tirmizî, Büyû, 4; İbn Mâce, Ticârât, 1; Dârimî, Büyû, 8.
2) Nisa 4/69-70.
3) Kenzul-Ummal, h. no: 8435.
4) bk. Ebu Davud, Buyû’, 1; Tirmizi, buyû’, 4; Nesaî, Eyman, 22-23.
5) Buhârî, İstikrâz, 19; Müslim, Büyû, 33; Ebû Dâvud, Büyû, 65; Nesâî, Büyû, 57.
6) Kettânî, Hz. Peygamber’in Yönetimi: et-Terâtîbu’l-idâriyye, I, 195, 449.
7) Kasas 28/26.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 67
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun