Dünyanın cenneti Allah’ı tanımaktır, sözü hadis mi?

Tarih: 13.02.2023 - 20:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Dünyada bir cennet vardır, onu bulan kimsede cennet arzusu kalmaz, o cennet mârifetullahtır.
- Böyle bir hadis var mı ve sahih mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hadis kaynaklarında böyle bir bilgiye rastlayamadık. Bu ifade daha çok tasavvuf erbabında mecaz olarak görülebilir. Bu mana doğrudur. Fakat “Hadiste var” deme imkânımız yoktur.

Marifetullah, Allah'ı bilme, tanıma, onu bütün sıfatlarıyla ve isimleriyle öğrenme, hakkında bilgi sahibi olma gibi anlamlara gelir.

Marifetullah, iki kelimeden meydana gelen bir tamlamadır. Bunlar "marifet" ve "Allah" kelimeleridir.

Marifet; lügatte herkesin yapamadığı ustalık, ustalıkta yapılmış olan şey, bilme, biliş, vasıta, hoşa gitmeyen şey, tuhaflık manalarına gelmektedir. Bununla birlikte marifet, Allah'ı, onun isimlerini ve sıfatlarını, kudret ve iradesinin geçerliğini bilmek; alçak gönüllü olmak manasını ifade ettiği gibi, bilginler arasında ilim manasına da gelmektedir, ki onlara göre, her ilim bir marifettir, her marifet de bir ilimdir. Allah'ı âlim (bilen) herkes ariftir, her arif de âlimdir. (Abdülkerim Kuşeyrî, Kuşeyri Risâlesi, s. 427)

Bediüzzaman o manevi cenneti şöyle tarif ediyor:

“Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.” (Mektûbat, Yirminci Mektup)

“Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve ziynetleri, Halıkımızı, Malikimizi ve Mevlamızı bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir. Evet, öyle gördüm ve öyle de zevk ettim. Bilhassa, şefkatin ateşini söndürecek marifetullahtan başka bir şey var mıdır? Evet, marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi, cennete bile iştiyak geri kalır.” (Mesnevi, Hubab)

Her insan iman fıtratı üzere doğar. Her kalp Allah’ı tanıma, onu bilme, ona bağlanma üzeredir. Her kalp onu anmak ister. Bedenden daha fazla kalp ve gönül beslenmeli ki, insanı insan eden değerler baskın gelsin. Akıl ve şuur açılsın, insan mutmain olsun.

İnsanın Allah’a olan imanı arttıkça, sevgi gücü de artar. Kalp, içine bütün dünyanın sevgisini sığdırabilecek kadar geniş yaratılmıştır. Bu, Allah’ın Vedûd isminin, insandaki tecellisinin sonucudur. Kalpte çok güçlü bir sevgi potansiyeli vardır. Bu sevgi ancak iman vesilesiyle geçici şeyleri terk edip, kalıcı ve sonsuz olana yönlenir. İnsan ancak o zaman hayatından lezzet alır.

O hâlde Rabbini bilmek, tanımak ve sevmek, insanı sonsuz mutluluğa götürür. Dünyanın yaratılış amacı budur; insanın hayatının amacı da budur. Bütün hakikî saadet, mutluluk, nimet ve lezzet marifetullah ve muhabbetullahtadır. Aksi ise insanı sonsuz elemlere, üzüntülere, korku ve endişelere sevk eder. İnsan, kalbindeki sevgi nurunu ve sevgi gücünü yitirir; hem dünya, hem ahiret hayatının lezzetinden mahrum kalır.

Nitekim Peygamber (asm) Efendimiz şöyle buyurur:

“İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki, o et parçası kalptir.” (Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107)

İlave bilgi için tıklayınız:

Zikir halkaları cennet bahçeleri mi?.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun