Çoklu kişilik bozukluğu (dissosiyatif kimlik bozukluğu) Kuran ile çelişmez mi?
- Çoklu kişilik bozukluğu olan insanlar da birden fazla kişilik var, o yüzden birden fazla şeyi aynı anda kabul edebiliyorlar. Yani aynı insan hem Tanrıya inanabilir, hem de inanmayabilir. Bir yandan cesurken bir yandan korkak olabilir veya Allah’ı seviyorken sevmiyor olabilir, bir kişiliği eşcinselken diğeri dindar olabilir. Yani birden fazla kişilik, karakter barındırıyor. Mesela Billy Milligan diye bir adam var araştırırsanız 24 tane farklı kişiliği içerisinde barındırıyor.
- Bu durum Ahzab suresi 4. ayete aykırı değil mi? Allah bir kimsede iki kalp yaratmadık diyor. Eğer buradaki kalp manevi anlamda ise, DKB bu ayetle çelişmiyor mu?
- Ayrıca bu adamın günahı sevabı nasıl tartılacak? Hangi kişiliğine göre?
- Eğer iki kalp konusu gerçek anlamda ise iki kalpli olan George Lippert'ın iki kalbi var ve bu ayetle çelişmez mi?
- Sitenizde şu cevabı vermişsiniz "Evet, Allah insanda tek kişilik, tek vicdan ve tek akıl yaratmıştır." Ama görüldüğü üzere DKB hastalarında birden fazla kişilik var. Bu soruma detaylı cevap verir misiniz?
- Sitenizi taradım DKB ile ilgili bir bilgi yok. Bence çok kafa karıştırıcı bir konu. Lütfen iki kelimeyle geçiştirmeyin. Hz. İbrahim gibi kalbimin mutmain olmasını istiyorum.
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle ifade edelim ki, kalp ya da kişi tektir, ancak farklı yansımaları vardır veya olmadığı halde var zannettiği şeyler olabilir.
Örneğin:
Ruhumuz tektir, ancak gören de duyan da anlayan da aynı ruhtur, birden fazla ruhumuz yoktur.
Aklımız tektir, anlayan da düşünen de tefekkür eden de aynı akıldır, birden fazla akıl yoktur.
Dilimiz tektir, bütün dilleri, konuşabiliriz veya her tadı alabiliriz, ama konuştuğumuz diller veya aldığımız tad kadar dilimiz yoktur.
Güneş tektir, ama renkleri ve yansımaları da çoktur, renkleri veya yankılamaları sayısınca güneş vardır denilmez.
Yer çekimi kanunu tektir, çektiği şeyler sayısınca yer çekimi kanunu vardır diyemeyiz.
Çoklu kişilik denen şey de buna benzer. Kişi tektir, farklı yansımaları olabilir.
Literatürde ve medyada “Çoklu Kişilik Bozukluğu”, “Zihin Bölünmesi” “Dissosiyatif Kimlik bozukluğu (DKB)” vb, gibi farklı adlarla tanımlanan rahatsızlığın medyada dile getiriliş biçiminin kafaları karıştırmış olması gayet normaldir. Bu konuda siz yalnız değilsiniz. Çünkü konu ilk defa gerçek hayattan alındığı ifade edilen tamamen kurgudan oluşan bir filimle kamuoyunun gündemine geldi.
Dolayısıyla gerçek ve kurgu birbirine karıştığı gibi, münferit olaylarda genelleştirildi. Bunun için önce isterseniz biraz bu rahatsızlığı tanıyalım.
İnsan ahsen-i takvimde, yani en mükemmel şekilde yaratılmış ve buna uygun bir donanımla dünyaya gönderilmiştir. Bu yapı içinde bilimin sırlarını henüz tam olarak çözemediği şeylerden birisi de beynimiz ve zihin yapımızdır.
Zihin; benlik ve kimlik algımızı üreten, düşünmemizi, anlamamızı, konuşmamızı organize eden çok mükemmel bir sistemdir.
Zihnimiz tekil ve bütüncül bir yapıya sahiptir. Bu yüzden de tek bir kişiliğe sahibiz ve yine bu yüzden de kendi adımıza karar veriyor, muhakeme ediyor, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebiliyoruz.
Ancak çocukluk döneminde ağır travmatik olaylara maruz kalan çocukların zihni, ruhsal acılardan kurtulmak için bir savunma sistemi olarak ayrı beyinlere bölünebiliyor.
“Böylece zihnin bir parçası (alter) sanki bu zorlukları yaşamıyormuş gibi olur, acılar ayrışan zihinde tutulur. Bilincin bütünlüğünden uzaklaştırılan zihin parçacığı da zihnin özelliklerini taşıdığı için (zeka, benlik, düşünebilme, konuşabilme) zamanla ayrı bir kimlik haline gelip, diğer zihinle iletişime girip bedeni kontrol edebilir hale geliyor. Böylece geçmişte işe yarayan ve kişiyi rahatlatan mekanizma, zamanla kendisi sorun hale gelebiliyor.”
“İşte bu ayrı zihinler kendi aralarında konuşabilir, bedeni kontrol edebilir, kendi hafızası ve varoluş fonksiyonunu gündelik hayata yansıtabilir. Bu sebeple de DKB’si olan kişiler, kafalarının içinde kendileriyle konuşan sesler duyarlar. Farklı zihinlerin aktivasyonuna bağlı olarak ruh halleri arasında hızlı geçişler olur.” (bk. Prof. Dr. Medaim Yanık, Çocukluktaki Travmatik Yaşantılar Zihnimizi Böler, Gönül Dergisi, 28 Mart 2019.)
Görüldüğü gibi, Çoklu Kişilik Bozukluğu denilen şey çocuğun acılarla baş edebilmesi için kullandığı bir tedbirdir, bir ilaçtır. İşkence ve tacize karşı, masum çocukların hayatta kalabilmelerini sağlayan bir savunma sistemidir ve geçicidir.
Nitekim bilimsel araştırmalara göre zihnin bölünmesinin 11-13 yaşları arasında kaybolması ve kişinin tekrar bütüncül bir beyne sahip olması beklenir. Çünkü zihin öyle kolay bölünmüyor, bölününce de görevi bittikten sonra tekrar düzeliyor. Ancak düşük bir orandan da olsa çok ağır travma geçiren ve travmaya neden olan olayın (taciz, şiddet, çok huzursuz aile ortamı, devamlı kavga eden, şiddet uygulayan anne-baba davranışları) süreklilik kazandığı durumlarda bu bölünme erişkinlik dönemine kadar devam eder. Bu durum, en hafif derecesinden en ağır derecesine kadar geniş bir skalada kendisini gösterir.
Görüldüğü gibi, Çoklu Kişilik Bozukluğuna sahip kişilerin oranı medyanın ve filim sektörünün yansıttığı kadar da çok değildir.
Nitekim ne zaman DKB’den söz edilse sadece, sizin de sözünü ettiğiniz, Billy Milligan adlı Amerika vatandaşından söz edilir. Bu konuda çekilen filmlerin neredeyse tümünün de ilham kaynağı bu kişidir.
Bilimsel araştırmalara göre, normalde insanların %97-99’nun zihninin tekil ve bütüncül, sadece %1-3 kişinin zihni ise bölünmüş ve çoğul olması da bunu ispatlıyor.
Buraya kadar olan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, Allah insanları çoklu kişilikler olarak yaratmamıştır. Yani yaratılışta bir kusur yoktur ki Kur'an’ın ayetlerine ters bir durum oluşsun. Çünkü ayet şöyle buyurmaktadır:
“Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, annelerinize benzeterek haram olsun dediğiniz eşlerinizi anneleriniz kılmamış, evlatlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir.” (Ahzab, 33/4)
Oysaki DKB, suistimalattan, fıtratın bozulmasından, Allah korkusunun yok olmasından kaynaklanan ve ebeveyn davranışlarının neden olduğu bir ruhsal dengesizlik halidir, fıtratın bozulmasıdır. Yani burada, Kur'an-ı Kerim'in sözünü ettiği gibi, yaşanan bir hiç kişilik “gerçek” değildir, bir sanrıdan ibarettir.
Mesela kadın kişiliğinden erkek kişiliğine geçen kişin, kadına dönüşmemiştir, sadece içindeki sesin yönlendirmesiyle belirli bir süre kadın rolü oynamaktadır. Kişi bu durumda kendi bilincinde olmadığı için yaptıklarından da sorumlu değildir.
Bunun yanında sanıldığı gibi DKB olan kişi fıtratını, cinsiyetini, inancını vb. değiştirmez, sadece geçici bir süre halüsinasyonlar görerek içindeki sese kulak verir ve onun gibi davranır. O durum geçtikten sonra da zaten kendi öz kişiliği ile bağdaşmayan davranış ve sözleri hatırlamaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah, makamını yükseltmek için kişiye belalar, musibetler verir, hadisi ne demektir?
- Gayri müslim kadınla nikâh ve şahitlik konusunda bilgi verir misiniz?
- Şeair-i İslâmiyeye ve siyaset-i İslâmiyeye darbe vuranlar kimlerdir?
- Peygamberimiz'in "Ya Rabbi eşyanın hakikatını bana göster." diye dua etmesini nasıl anlamalıyız, eşyanın hakikati nedir?
- Sabah namazına kalkan kişi gusletmesi gerekirse ve vakit dar ise ne yapar?
- Ruh, nefs, ego, kimlik,.. kavramlarını açıklayabilir misiniz?
- Çocukların ruh ve ahlak gelişimi için anne babaya düşen vazifeler nelerdir?
- ilim öğrenmek herkese farzdır, hadisinin kaynağı nedir?
- Tüm ayetleri Cebrail'in indirmemesinin hikmeti nedir?
- Kişilerin yüzüne bakarak karakteri bilinebilir mi?
Yorumlar
Allah cc razı olsun, içimin ferahlamasına vesile oldunuz. Allah cc da sizi ferahlatsın.