Cebrail'in Peygamber Efendimizi sıkmasının hikmeti nedir?
- Bazı alaycılar "sizin peygamberinizin ne kadar saçma hikayesi var; neymiş Cebrail gelip canı çıkıncaya kadar sıkmış." Bunun cevabı nedir?
- Bilirim; söylesem bile inanmazlar... çok inatçıdırlar.
- Fakat bunlar benim imanımı da zayıflatır... arada sırada şüpheye kapılır dururum.
Değerli kardeşimiz,
- Bir müminin bu gibi şeylerden dolayı inancında olumsuz etkilenmesi, akılla izah edilecek bir şey değildir. Bu şuna benzer, siz Güneşi günün ortasında yedi renkli ışıklarıyla her tarafı aydınlattığını gördüğünüz halde, birilerinin "Bu gördüğün Güneş değil, Güneş olsaydı, bulutlarla perdelenmezdi...” gibi fantastik sözlerinden ötürü Güneş'in varlığında şüpheye düşmenizde hiçbir haklı gerekçe bulamazsınız.
- Sarsılmaz bir imanı elde etmek için Risale-i Nur Külliyatını bütün kalbimizle tavsiye ederiz. Bu konuda şunları oradan nakletmekte fayda görüyoruz:
“Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez."
"İşte hakaik-i imaniye o saraydır. Her bir delil, bir anahtardır, isbat ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. 'İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde bir şey yoktur.' der kandırır."
"İşte ey şeytanın desiselerine mübtela olan bîçare insan! Hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin selâmetini dilersen ve sıhhat-ı fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalb istersen; muhkemat-ı Kur'aniyenin mizanlarıyla ve Sünnet-i Seniyenin terazileriyle a'mal ve hatıratını tart ve Kur'anı ve Sünnet-i Seniyeyi daima rehber yap ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ de Cenab-ı Hakk'a ilticada bulun.” (bk. Lem'alar, s. 89)
- Aynen bunun gibi, Hz. Muhammed (asm)’in binden fazla mucize ve peygamberliğin belgelerini ortaya koyduğuna dair, binlerce İslam aliminin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir. Özellikle yaklaşık 15 asırdan beri, bütün insanlara ve cinlere meydan okuyan ve herkesi aciz bırakıp susturan ve kırk yönden mucize olduğunu gösteren Kur'an-ı Hakim gibi bir kitabı ortaya koyan ve bunun Allah’ın söz olduğunu, Hz. Cebrail’in kendisine vahiy olarak getirdiğini bildiren Hz. Muhammed (asm) gibi manevi bir Güneş'in varlığında tereddüt etmek, gerçekten çok garip ve pek çirkindir.
(Başta Allah’a iman olarak bütün iman esaslarının ispatı ve Nebevi mucizeler konusunda sitemizde epey bilgi var, oraya bakılabilir).
Bu makamda, meşhur Şair Mütenebbi’nin bir şiirinin tercümesine yer vermemek haksızlık olacağını düşünüyoruz.
“Eğer gündüzün varlığı da bir delile muhtaç ise,
Zihinlerde / akıllarda hiçbir sağlam ölçü yok demektir.”
- Bununla beraber, Hz. Cebrail’in Hz. Muhammed (asm)’i sıkmasında onlarca hikmet vardır. Birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz:
a) İlk defa böyle bir olayı yaşayan Hz. Muhammed (asm), bir insan olarak mahiyetini bilmediği bu olay karşısında tereddüt geçirmiş ve hayatından endişe etmeye başlamıştır (Bu konuya işaret eden sahih hadisler var).
İşte Hz. Cebrail’in onu sıkıp bırakması, bu olayın kendisine zarar verecek bir konumda olmadığını göstermiş, tereddütlerini az da olsa hafifletmiştir.
b) İnsan ile melek arasında büyük farklılıklar vardır. Mahiyetleri itibariyle birbirinden çok farklı olan bir insanın bir melekle 23 yıl boyunca karşılaşmasını kolaylaştıracak bir ortamın sağlanması, iki şekilde olabilir:
Birincisi: Hz. Peygamber (asm)’in manevi bir feyizle melekî bir meleke kazanmasıdır. Hz. Cebrail’in bu ilk karşılaşmada, onu iki-üç defa sıkması, Allah’ın inayetiyle manen bu farklılığı azaltan bir baypas hükmüne geçmiştir.
İkincisi: Meleğin insan şeklinde temessül ederek bu ortamı sağlamasıdır. Hz. Cebrail’in birçok defa bir insan şeklinde, özellikle yakışıklı bir genç olan "Dihyetu’l-Kelbi" simasında temessül etmesi bunun canlı örneğidir.
c) Nimeti, zahmetten sonra; kolaylığı, zorluktan sonra; ferahı, sıkıntıdan sonra ortaya koymak, ilahi bir prensip olarak görünmektedir. İnsan, zorluktan sonra kolaylığı gördüğünde ondaki nimetin büyüklüğünü daha iyi anlar. Mesela;
Kâinatın varlığı -Big Bang olayında olduğu gibi- bir sıkışmadan sonra gerçekleşmiştir.
Çocuk anne rahminden sıkışarak dünyaya gelir. Doğum sancıları, annenin göz aydınlığının mukaddimesidir.
Bir nutfe / sperm üç karanlık içinde sıkıştıktan sonra, insan olma sevinciyle uyanır.
Çekirdekler, tohumlar, toprağın altında, tomurcuklar, bir sıkışmadan sonra hayata göz açıp filizlenir.
Bu konuyu daha da uzatmak mümkün...
İşte, insanları sıkıştıkları cehalet girdabından ilim sahasına; inkâr karanlığından iman nuruna; dar düşünce kalıbından, geniş bir zihin ve akıl sahnesine çıkaran; türlü türlü sebeplere, nesnelere tapmaktan ileri gelen manevi nefes darlığından, tevhid fezasında seyran etmesine imkân veren yolları açan Hz. Muhammed (asm)’in bizzat kendisinin de Hz. Cebrail tarafından sıkıştırıldıktan sonra, vahiy ile kendisini geniş cadde-i Kur'aniyeye çıkarıp ferahlandırması da söz konusu sünnetullahın bir tezahürüdür.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kur’an-ı Kerim indirilirken Cebrail’e ne ihtiyaç vardı?
- Cebrail bir insandı Kuran’ı o uydurdu, iddiasına ne dersiniz?
- Hz. Cebrail’in, Peygamberimize asli suretinde görünmesinin hikmeti nedir?
- Hz. Dıhye’nin çok gezerek oradan öğrendikleri şeyleri Peygamberimize öğrettiği ve Kur'an-ı Kerim´in böyle yazıldığı düşüncesine ne dersiniz?
- Cebrail, vahyi bizzat Allah’tan mı, yoksa Lehvi Mahfuzdan mı alır?
- Melekleri görmek neden imtihan sırrına aykırı olmaktadır?
- Hz. Cebrail meleklerin meliki midir?
- Bazı hadisler Necm suresi 3. ve 4. ayetler ile çelişmiyor mu?
- Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e nerelerde vasıtasız (direkt) vahiy etmiştir?
- Peygamberimize gelen vahyi yanındakiler de işitiyorlar mıydı?