Bu dünyada tatmış olduğumuz -meşru gayrimeşru- nimetlerin ahiret nimetlerini noksanlaştırması doğru mudur?..

Tarih: 27.11.2006 - 09:35 | Güncelleme:

Soru Detayı
Bir hoca kitabında, "Dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcayıp tükettiniz, onların zevkini sürdünüz." ayetinin açıklamasını şöyle yapıyor. Dünyada tadılan meşru, gayri meşru her nimet ve lezzet, ahiretin lezzet ve nimetlerinden bir şeyler noksanlaştırır. İnsan meşru dairede aldığı lezzetlerden ahirette sorguya çekilmez fakat burada tattığı lezzet ve faydalandığı nimetler ölçüsünce ahiretteki mükafat ve tadacağı lezzetlerden eksilme olur diyor. Bu ne kadar doğrudur?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

"İnkâr edenler ateşe sunuldukları gün, (onlara şöyle denir:) 'Dünyadaki hayatınızda güzelliklerinizi bitirdiniz, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.' ” (Ahkaf, 46/20)

İki kısımdan cennetliklerle hüsrana düşenlerden hirbir kısım için amellerinden dereceler var, işledikleri hayır veya şer amellere göre çeşitli dereceleri vardır. Cennetliklerin de dereceleri farklıdır. Kendilerine azap hak olanların da. Çünkü gerek mahiyet, gerekse şekil itibarıyla amelleri farklıdır. Onun cezası olan dereceleri de ona göre farklıdır. Bunun için buyuruluyor ki: Bu da onlara hiçbir zulüm edilmeksizin amellerinin kendilerine tamamen ödenmesi içindir.

Onun için kimininki dünyada tamamlanır, kimininki ahirette. Bu şekilde kâfirler sırf dünya için çalıştıkları ve yaptıkları iyi amellerin mükâfatını hemen dünyada alacakları için O küfredenler ateşe arz olunacağı günde -ki kıyamet günüdür- şöyle denecektir:

"Siz bütün iyiliklerinizi dünya hayatınızda giderdiniz."

Hz. Ömer (r.a)'de rivayet edilmiştir.

"İstesem ben sizin en hoş yemekliniz en güzel giyimliniz olurdum. Fakat gördüm ki Allah Teâlâ bir kavme iyiliklerinin yok olduğu haberini vermiş. "Siz bütün iyiliklerinizi dünya hayatında giderdiniz." buyurmuştur. Ben iyiliklerimi geriye bırakmak isterim demiştir.

Yine rivayet olunur ki Şam'a geldiği vakit ona misli görülmemiş bir yemek yapılmıştı. Buyurdu ki: Bu bizim, fakat vefat etmiş olan Müslüman fakirler için ne var, onlar arpa ekmeğinden doymuyorlardı. Halid b. Velid, onlara cennet var, dedi. Deyince Ömer'in gözleri doluktu da vallahi bizim nasibimiz bu dünyanın geçici menfaatlerinde olup da onlar gittiler ise!.. Dedi ki: Allah daha iyi bilir ama, cennette aramız ne kadar uzak olur demektir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bir gün suffe ehlinin yanlarına girdi. Elbiselerine yamalık bulamadıklarından deri ile yapıyorlardı.

Buyurdu ki siz bugün mü daha hayırlısınız yoksa her biriniz sabah süslü bir elbise, akşam süslü bir elbise giyeceğiniz ve sofranızda tabakların biri gidip biri geleceği ve evi Kâbe örtülür gibi örtüleceği gün mü? Biz bugün daha hayırlıyız dediler, evet buyurdu, bu gün daha hayırlısınız.

İbnü Zeyd bu âyetin tefsirinde şu âyetleri okumuş:

"Kim dünya hayatını ve zinetini isterse biz onlara amellerinin karşılığını burada tamamen öderiz, bu hususta onlara cimrilik yapılmaz." (Hud, 11/15) ve

"Her kim ahiret sevabını isterse onun sevabını artırırız. Ve her kim dünya menfaatini isterse ona da dünyalık veririz. Fakat ahirette ona hiçbir nasip yoktur." (Şura, 42/20),

"Her kim acele geçen dünyayı isterse dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar dünyalık peşin veririz. Sonra da ona cehennemi tahsis ederiz." (İsrâ, 17/18)

Ve demiştir ki, işte dünya hayatında iyiliklerini giderenler bunlardır.

İnsan meşru daire içerisinde tattığı nimetlerden dolayı hesaba çekilmez. Ancak bu dünyanın nimetleri insanı bir nebze dahi olsa gaflete götürmektedir. Buda o insanın cennetteki makamını etkileyecektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun