Gel... Gel.... Ama nasıl ?
Resmi ağızlar, Hz. Mevlana`yı kendi keyifleri doğrultusunda konuştururken, Müslümanla kafiri, Mecusiyi, putperesti aynı kefeye koyup; "Gel, gel, kim olursan ol gel... İster kafir, ister Mecusi, ister putperest ol yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tövbeni bin defa bozmuş olsan bile yine gel... " diyor, yerli ve yabancı bütün insanlar da Mevlana`yı adeta sadece bu sözüyle (!) tanıyorlardı. Bu arada daha ileri derecede hükümler verip, Mevlana`nın inancını, felsefesini Eski Yunan filozoflarına kadar götürüp dayandıranlar bile oluyordu.
Kader bizi Konya Postası Gazetesi yazarlarından ve "Gönülden" adlı şiir kitabının sahibi Aşık Kul Sadi ile tanıştırdı. Mevlana Hazretlerine karşı büyük bir sevgisi vardı. Hatta, kendisini Mevlana yoluna adamışlardandı. Konu açılınca büyük üzüntüyle: "Hazret-i Mevlana çarpıtılıyor, dünya efkar-ı umumiyesi yanıltılıyor; bu anlatılan Mevlana değildir, olamaz" dedi. Kul Sadi, vaktiyle Konya turizm ve tanıtma Derneğinin içinde bulunmuş, Mevlana seminerlerini yakından izlemişti. Şimdi, "sahte"sinden nefretle söz ettiği Mevlevi dervişlerinin "hakiki"leriyle de iç içeydi. Resmi ağızların Mevlana`yı istismar ettiklerini, ticari meta haline getirdiklerini söylerken; Derviş Ahmet adlı bir hocadan, bir tarikat ehlinden bahsediyordu. Hemen, görüşmek istedim. Kendisiyle irtibat kurup görüşmemizi sağladı.
Derviş Ahmet, Mevlana Hazretlerinin bir mürşit, bir Müslüman olduğunu söylüyordu. "Binaenaleyh, Müslümanla kafiri aynı kefeye koyup gel, gel... demiş olamaz. Bugün Hazret-i Mevlana adına söylenenler sahte, yapılanlar taklittir" diyordu.
Başka kime, ne sorabiliriz derken, Konya Yüksek İslam Enstitüsü hocalarından sayın Kamil Yaylalı`nın adı geçti. Telefonla arayıp randevu istedik. Sağ olsunlar, lütfedip bizimle görüştüler. Kamil Hoca`ya bazı sorular yönelttik. Mevlana Hazretleri gerçekten hümanist midir? Bugüne kadar yazılıp çizilenlerin, anlatılıp söylenenlerin pek çoğunun odak noktası durumunda bulunan meşhur "Gel, Gel" rubaisi O`nun mudur, değil midir? Bu ve benzeri konularda görüşlerini almak istedim... Kamil Hoca içini çeke çeke: "Mevlana`nın kesinlikle hümanist olmadığını; Allah`a, Kur`an`a sıkı bağlılığı bulunan ve bunu ısrarla ifade eden birinin Allah`ı inkar ve ilhada izin veren bir icazetçi olamayacağını" belirtip; sorularımızın cevaplarını daha geniş ve düzenli bir biçimde "Mevlana`da İnanç Sistemi" adlı kitabında bulabileceğimizi söyledi.
Kamil Hoca`nın adı geçen eserinde "Gel, Gel" rubaisinin Mevlana Hazretlerine ait olmadığını belirtip, "Ziya Paşa (Harabatında) bu rubainin sahibinin Baba Efzal Kaşi olduğunu yazmaktadır" deniliyordu. Sayfanın dipnotunda ise, şu bilgiler yer alıyordu:
"Bu rubai, Hazreti Mevlana`nın eserlerini yayınlamayı, Mevlana ve eserleri hakkında etütler yapmayı kendisine gaye edinen Tahran Üniversitesi`nin değerli Profesörü merhum Bediuzzeman Firuzanfer`in en eski yazma nüshalarından faydalanarak, gayet nefis bir şekilde nüsha farklarını da göstererek neşretmiş olduğu ve tamamladığı ‘Divan-ı Kebir`in yalnız rubailere tahsis ettiği yedinci cildindeki 1983 rubai arasında bulunmadığı gibi... Mevlana`nın rubailerinin asıllarını Türkiye`de ilk defa olarak 1896 yılında İstanbul`da Ahter matbaasında basılan ve Mevlana`nın torunlarından merhum Veled Çelebi İzbudak tarafından neşredilen; 1642 rubaiyi ihtiva eden ve Rubaiyyat-ı Hazret-i Mevlana adlı eserde de yoktur. Yine bu rubai 1944 yılında merhum Asaf Haled Çelebi tarafından Mevlana`nın Rubaileri adı altında asılları ile beraber tercümeleri de neşredilen 276 rubai arasında da bulunmamaktadır."
YİNE GEL Mİ, VAZGEÇ Mİ?
Meşhur "Baza, Baza..." diye başlayan rubainin Hz. Mevlana değil de, bir başka şair tarafından söylendiği ilmi araştırmalarla ortaya konmuştur. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi her türlü tartışmayı bir tarafa bırakarak, bir an için bu rubainin de Hazret tarafından söylendiğini varsayarsak bile, yine iddia edildiği gibi bu sözler onun dinler üstü bir anlayışa sahip olduğunu göstermez. Günümüz Mevlana uzmanlarından Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölüm Başkanı Sayın Prof.Dr. Erkan Türkmen, adı geçen rubaideki "Baza" emrinin Farsça`da "Baz ameden" fiilinden yapıldığını, bunun da pek çoklarının zannettiği gibi "yine gel" manasından çok “vazgeç, bırak terk et” manalarına geldiğini ifade etmektedir. Semantik açıdan Hz. Mevlana döneminde "baz ameden" fiilinin zikredilen manada kullanıldığını da ilmi yönden ispat etmektedir.
Evet Mevlana, insanı her türlü eğitim ve olgunluğun odak noktası olarak görmektedir. Fakat o, hiçbir zaman kendisini Mevlana yapan İslami değer ve ölçülere sırt çevirmiş değildir.
BENZER SORULAR
- Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü!- Prof. Dr. Şadi Eren
- Mevlana ve Sems-i Tebrizi ilk karşılaştığında Sems-i Tebrizi’nin sorusunun hikmeti nedir?
- EBÛ ZERR-İ GIFARÎ`NİN İSLÂMLA ŞEREFLENMESİ
- Peygamberimizin ölüleri diriltmekle ilgili mucizesi var mıdır?
- Ebû Zerr-i Gıfari'nin İslâmla şereflenmesi nasıl olmuştur?
- "Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı." (Müslim, Tevbe, 9) Bu hadisi nasıl anlamak gerekir?
- Mevlana, Moğollara yönelik neden cihad etmemiştir?
- Hz. Mevlana sema yapmış mıdır?
- KUR'AN IŞIĞINDA EVRİMCİ YARATILIŞ GÖRÜŞÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ
- Mevlana, Mesnevi için Tanrı vahyidir demiş mi?