Bir veli kulun alametleri nelerdir?

Tarih: 20.02.2024 - 10:52 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Veli kulun illa keramet göstermesi şart mı?
- Veli olduğumuzun işareti ne olabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Veli, Allah dostu demektir, çoğulu evliyadır.

Keramet, veliye Allah’ın bir ikramıdır. Kuran’da Hz. Meryem’e sunulan nimetlerden bahsedilmesi, Hz. Musa ve Hızır arasında yaşananlar, Belkıs’ın tahtını getiren Asaf, Ashab-ı Kehf ve Zülkarneyn kıssaları kerametin hak olduğunun delillerindendir. Zira bu kıssalarda kendisine kerametler verilen kişiler peygamber değildir. Şu hâlde peygamber olmayanlarda da -Allah’ın izniyle- bazı harika haller görülebilir, bunlara keramet denilmektedir.

Bununla beraber, her ne kadar velilerin kerametleri hak olsa da Allah dostları kerametlere tevessül edilmemesi gerektiğini ısrarla vurgulamışlardır.

Nitekim Ebu Hafs el-Haddad, velinin tanımını “kerametler ile desteklendiği hâlde onlara tevessül etmeyen kişi” olarak verir.(1)

Benzer şekilde Bayezid-i Bistami, kendisine “falanca su üstünde yürüyor, filanca havada uçuyor” denildiğinde; “kuşlar da uçar, balıklar da yüzer” şeklinde cevap vermiş, bir başka yerde ise; bir kişinin havada oturup bağdaş kurduğu görülse bile Allah’ın emirlerine uyduğu ve şeriata riayet ettiği görülene kadar kendisine aldanılmaması gerektiğini belirterek kerametlere değer verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.(2)

Sehl-i Tüsteri ise bu anlamda, “Kerametin en büyüğü kötü bir huyunu değiştirmendir.” demektedir.(3)

Aynı dönemde yaşamış Ebu Ali el-Cüzcani, nefsin keramet isteğine karşı istikameti vurgulayarak “İstikamet sahibi ol, keramet sahibi olma. Zira nefsin kerameti talep hususunda hareket halindedir.” demiştir.(4)

Ebü’l-Hüseyin en-Nuri ile Cüneyd-i Bağdadi arasında geçen şu menkıbe de bu konuda dikkat çekicidir.

Nüri’nin; “Keramet sahibi olduğumu hissediyordum. Çocuklardan bir kamış alarak kendi kendime 'Eğer bunun içerisinden bir balık çıkmazsa nefsimi boğacağıma yemin ederim.' dedim. İstediğim uzunlukta bir balık çıktı!” dediği haberi Cüneyd’e ulaşınca o; 'Bir yılanın çıkıp kendisini sokmasını istemiş.' diyerek, Nuri’nin kerametlere tevessülünü olumsuz bir şekilde karşılamıştır.(5)

Demek ki, keramet haktır, Allah’ın bazı kullarına bir ikramdır, ancak esas olan keramet değil istikamettir.

Bir kimsenin Allah’ın sevdiği kişi olmasının bazı alametleri vardır. Örneğin, Ebu Nuaym el-İsfahani evliyanın ayırt edici niteliklerinden bahseder. Buna göre;

- Kendisiyle karşılaşıldığında Allah’ı hatırlatan,
- Zorluklara ve musibetlere katlanan,
- Az yiyecekle yetinen,
- Giyimine önem vermeyen,
- Dünya ziynetine aldanmayan,
- Hakk’ın yarattığı varlıklar üzerinde tefekküre dalıp ibret alan,
- Allah ile olan ahdine sadık kalan,
- Allah'a sevgiyle bağlanan,
- İbadetlerini eksiksiz yapan,
- Kul hakkını gözeten,
- İnsanların ihtiyaçlarına yardım eden,
- İhlaslı, faziletli ve adaletli, içi hüzünlü, yüzü mütebessim

kimseler evliyadır.(6)

Velilerin diğer bir özelliği de dualarının makbul olmasıdır. Allah dostu bütün manevi gücüyle Hakk’a yönelip ondan bir şey talep etmesine “himmet” denir. Bir hadiste, “Üstü başı perişan, hor ve hakir görülen bazı insanlar vardır ki onlar yemin ederek, ‘Allah'ım, şunu şöyle yap!’ diye bir talepte bulunsalar talepleri gerçekleşir” buyurulmuştur.(7)

Velinin bedduası da aynı derecede etkilidir.

Hayatta iken yaptığı dualarla ve himmetiyle insanlara faydalı olan evliyanın bu özelliği tasavvuf inancına göre vefatından sonra da devam edebilir, buna “tasarruf” adı verilir.

Firaset, basiret ve keşf sahibi olmak evliyanın en önemli özelliklerinden kabul edilir.

Firaset sahibi olabilmek için gözü haramdan, nefsi şehvetten korumak, kalbi murakabe ile bedeni sünnete sarılmakla sağlamlaştırmak ve haram lokmadan kaçınmak şarttır.(8)

Özetle söylemek gerekirse, keramet, Allah’ın lütfuyla evliyadan zuhur eden olağanüstü hâllerdir, ancak keramete gereğinden fazla önem verilmesi sakıncalı görülmüştür. İstikamet (ahlaki dürüstlük) kerametten üstündür. Zira keramet nefsin, istikamet Allah’ın istediği şeydir.(9)

Bir müminin veli olduğunu kendisinin bilip bilemeyeceği konusunda çeşitli görüşler vardır. Bazılarına göre veli mütevazı kimsedir. Kendisinden bir keramet zuhur etse bile bunun Allah’ın mekri olabileceğinden korkar, sonundan da endişe eder.(10)

Bazılarına göre ise bir müminin kendisinin veli olduğunu bilmesi mümkündür. Âlemde Allah’tan başkasının bilemeyeceği veliler de vardır. “Velîlerim kubbelerimin altındadır, onları benden başkası bilemez.” rivayeti uyarınca Allah bu velileri mahremiyet kubbelerinin altında gizlemiştir.(11)

Bir velinin hâlinin daha sonra değişip değişmeyeceği, velâyetini kaybedip etmeyeceği hususunda da farklı görüşler ileri sürülmüştür.  

Velayette istikamet üzere bulunmak esastır. Bazı sahabîlerin daha sonra irtidad etmeleri ve Belam b. Baura’nın durumu velayetin kaybedilebileceğine örnek gösterilir.(12)

Kaynaklar:

1) Sülemî, İlk Zahid ve Sûfîler, s. 65.
2) Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyrîyye, s. 129.
3) Kuşeyrî, s. 718.
4) Kuşeyrî, s. 473.
5) Kuşeyrî, s. 715.
6) Ebu Nuaym el-İsfahanî, Hilye, 1/5-10.
7) Müslim, Birr, 138; Tirmizî, Menâḳıb, 54.
8) Kuşeyrî, s. 483.
9) Kuşeyri, s. 441.
10) Kuşeyri, s. 502.
11) Necmeddîn-i Daye, Mirsadü’l-ibad, s. 226, 242, 379, 543.
12) bk. Kuşeyrî, s. 666.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun