Keramet örnekleri var mı?

Tarih: 26.04.2023 - 12:19 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bizlere sahih bir şekilde ulaşan sahabe ve evliya kerametlerinden bazılarını söyleyebilir misiniz?
- Keramet nedir?
- Mucize ile kerametin farkı var mı?
- Keramet sahibinin tavrı ne olmalı?
- Kerametin çeşitleri var mı?
- Kafirlerde görülen harika haller olabilir mi?
- Kuran’da keramet örnekleri var mı?
- Hadislerde keramet örnekleri var mı?
- Sahabilerde keramet örnekleri var mı?
- Kerametin hikmeti ve amacı nedir?
- Kerameti göstermek mi hayırlı göstermemek mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Keramet Nedir?

Keramet, Allah’ın salih, takva sahibi, veli kullarından zuhur eden olağanüstü hâl diye tanımlanır.

Mucize ile Kerametin Farkı Var mı?

Keramet, tıpkı mucize gibi tabiat kanunlarıyla açıklanamayan olağanüstü ve sıra dışı bir olay olup mahiyeti itibariyle mucizeden farklı değildir; aralarındaki fark meydana geliş şekliyle ilgilidir. Mucize peygamberlerden, keramet tam olarak ona bağlı olan velilerden zuhur eder.

Ancak peygamber peygamberliğini iddia eder ve bunu ispat için mucize gösterir. Gösterdiği mucize ile inanmayanlara meydan okur. Peygamberi örnek alan veli ise velilik iddiasında bulunmadığı gibi kimseye meydan da okumaz. Birinde mucizenin izharı, diğerinde kerametin zuhuru söz konusudur. Mucize gibi kerametin de yaratıcısı ve hakiki sahibi Allah’tır.

Keramet Sahibinin Tavrı Ne Olmalı?

Keramet, Allah Teala’nın veli kuluna bir ikramı ve lütfudur. Allah kendisine itaat eden ve ona yaklaşmaya çalışan velilere bunu ihsan eder. İlahi bir lütuf olmakla beraber, keramete mazhar olan bir veli kendisinden böyle bir hâl zuhur ettiği için bu hâlin bir mekr, istidrac ve ibtila olmasından korkar.

Bu ihtimali dikkate alan veli kerametle denenmek istendiğini düşünerek endişe eder. Bir yandan Allah’ın lütfuna nail olduğu için ona şükreder, daha çok bağlanır, öte yandan da bunun sorumluluğundan ve getireceği sonuçlardan kaygılanır. Bundan dolayı kendisinden zuhur eden hâli ifşa etmez ve bu hâl sebebiyle insanların gösterdiği teveccühün nefsini şımartabileceğini hesaba kadar.

Kerametin Çeşitleri Var mı?

Kaynaklarda kerametin birçok türünden bahsedilmiştir. Mesela Sübki yirmi beş çeşit keramet sayar.(1)

Bununla birlikte kerametler keşif ve ilhamla ilgili olanlar, insanın gücünü aşan birtakım şeylerin yapılması (az zamanda uzun mesafe almak [tayy-i mekân], havada uçmak, besin maddelerini bereketlendirmek, darda kalan birinin yardımına yetişmek, hastaları şifaya kavuşturmak vb.), meleklerin görülmesi veya seslerinin işitilmesi şeklinde üç gruba ayrılabilir.

Kâfirlerde ve Günahkârlarda Görülen Harika Hâller Olabilir mi?

Harikulade hâller mümin-kâfir, dindar-günahkâr herkeste görülebilir. Kâfir ve günahkârlarda zuhur eden bu hâllere mekr, ihanet ve istidrâc gibi isimler verilir.(2)

İnançsız ve fasık kişilerde böyle olağan dışı hâllerin görülmesi onların buna bakıp büyüklenmeleri, şımarmaları, azgınlıklarını arttırmaları, sonuçta daha büyük ve daha şiddetli bir azaba maruz kalmalarıyla izah edilir.

Diğer olağanüstü hâller de üçe ayrılır:

Peygamberde tebliğ görevine başlamadan önce görülen harikulâde hâllere irhas, tebliğe başladıktan sonra görülenlere mucize; dinine bağlı, ahlaklı ve iyi hâl sahibi müminlerde görülen harikulâde hâllere keramet, sıradan müminlerde görülen bu tür hâllere maunet (ilâhî yardım) denir.

Kuran’da Keramet Örnekleri Var mı?

Evet, Kuran’da bazı peygamberlerden başka bazı kimselerle ilgili olarak harikulade hâllerden örnekleri vardır. Örneğin:

- Adı belirtilmeyen bir zatın Sebe melikesinin tahtını bir anda Hz. Süleyman’ın yanına getirmesi(3),
- Meryem’e Allah katından rızık gelmesi(4),
- Ashab-ı Kehf’in köpekleriyle birlikte bir mağarada uzun süre uyuyup kalmaları(5),
- Hz. Musa’nın annesine bebeğinin geri verilmesi(6),
- Hızır ve Zülkarneyn olayları(7)

Kuran-ı Kerîm’de geçen keramet örnekleri olarak görülmüştür.

Bu ayetlerde sözü edilen kişiler peygamber olmamasına rağmen kendilerinden harikulâde hâller zuhur etmiştir.

Hadislerde Keramet Örnekleri Var mı?

Sahih hadislerde de birtakım keramet örnekleri nakledilir. Örneğin:

- Cüreyc isminde bir velinin beşikteki bir bebeği konuşturması(8),
- Mağarada mahsur kalan üç kişinin olağanüstü bir şekilde bu durumdan kurtulması(9),
- Bir sığırın, üzerine yük yükleyen kişiye, “Ben bunun için yaratılmadım” demesi(10) gibi.

Sahabilerde Keramet Örnekleri Var mı?

Hz. Peygamber (asm) hayatta iken bazı sahabilerde görülen kerametler hadis kitaplarında rivayet edilmiştir. Örneğin:

- Bir bedevî şekline girerek Resûl-i Ekrem’le konuşan Cebrâil’i sahabenin görmesi, bazen da Cebrâil’in Dihye b. Halîfe el-Kelbî şeklinde görünmesi(11),
- Hz. Ebû Bekir’in üç kişi için hazırladığı yemeğin bereketlenmesi, birçok kişinin bu yemekten yemesi ve yine de yemeğin artması(12),
- Üseyd b. Hudayr’ın bir gece Kur’an okurken meleklerin kendisini dinlemeye geldiklerini görmesi(13),
- Abbâd b. Bişr ile Üseyd b. Hudayr’ın bir gece Hz. Peygamber’in sohbetinden ayrılıp evlerine giderken bir ışığın önlerini aydınlatması(14),
- Hanzale b. Ebû Âmir şehid düştüğünde melekler tarafından yıkandığından “Gasîlü’l-melâike” şeklinde anılması(15)
hadislerde geçen keramet örnekleri olarak zikredilebilir.

Kaynaklarda sahabeye, tabiine ve tebeu’t-tabiine ait çeşitli kerametler nakledilmektedir(16).

Kerametin Hikmeti ve Amacı Nedir?

Ehl-i sünnet sadece evliyadan değil sıradan bir müminden de harikulâde bir hâlin zuhur edeceğini kabul eder ve buna maunet veya keramet ismini verir.

Keramete ihtiyacı bulunan veya imanı zayıf olan bir kişiye keramet verilmesi, onun ihtiyacını gidermek ve imanını güçlendirmek içindir. Bu durumda keramete ihtiyaç hissetmeyen bir müminin velilik derecesi daha yüksektir. Sahabeden çok tabiin arasında kerametlerin görülmesinin bir sebebi de bu olabilir.

Kerametin bir amacı da nefsi eğitmek ve ıslah etmektir.(17)

Keramet olaylarına daha çok mutasavvıflar arasında rastlandığından, tasavvuf kitaplarında bu konu üzerinde geniş olarak durulmuştur.

Olağanüstü bir hâl olduğundan halk keramete büyük ilgi göstermiş, keramet sahibi veliyi Allah’a en yakın kişi olarak görmüş, onun ilahi bir güce dayandığına ve bu güçle istediği her şeyi yapabileceğine inanmıştır. Büyük sufiler bu kanaatin yanlış olduğunu, kerametin Allah’a yakınlık derecesinin göstergesi sayılmadığını, kerameti görülmeyen velilerin de bulunduğunu, bunların mertebelerinin keramet sahibi velilerden daha yüksek olabileceğini, kerametin henüz işin başında bulunan bazı velilerde görüldüğünü, kerametin ve keramet sahibi velilerin manevi durumlarının abartılmaması gerektiğini vurgulamışlardır.

Sehl et-Tüsteri, kerameti ağlayan çocukları susturmak için verilen afyona benzetmiş(18), Cüneyd-i Bağdadi kerametin gönül ehli için bir perde olduğunu söylemiştir.(19)

Büyük sufiler kerametin fazla önemli bir hâl olmadığını çeşitli misallerle anlatmaya çalışmışlardır. Bir gecede meşrikten mağribe giden, su üzerinde yürüyen, havada uçan bir zattan bahsedenlere Bâyezîd-i Bistâmî, “Lanetli şeytan da bir gecede meşrikten mağribe gider, balık da suda yüzer, leş yiyen kargalar da havada uçar.” diyerek, kerametlerin abartılmamasını istemiş, asıl kerametin müminin Allah’ın emir ve yasakları karşısındaki itaat hali olduğunu söylemiştir.(20)

Ebû Ali el-Cüzcani, sufîlere keramet sahibi değil istikamet sahibi olmalarını tavsiye etmiş, istikametin kerametten daha üstün olduğunu belirtmiştir. (21). Yahyâ b. Muaz er-Razi de abdalın kerametten, aşıkların muhabbetten, ariflerin zikirden bahsettiklerini söyler, en aşağı halin keramet, en yüksek halin ise zikir olduğunu ifade ederdi. (22)

Mutasavvıflar biri maddî, zâhirî, kevnî, hissî ve sûrî; diğeri mânevî, bâtınî, ruhî ve hakikî olmak üzere kerametin iki türünden bahsetmiş, birinci türden çok ikinci türe önem vermişlerdir.

Tayy-i mekan, kışın yaz meyvelerine kavuşma, ateşte yanmama gibi harikulâde hâller hissî ve kevnî olup fazla önemli değildir, hatta bunlar bazen tehlikeli ve zararlı da olabilir.

Dinin emir ve yasaklarına sıkı bir şekilde uymak, kötü huy ve alışkanlıkları terk edip iyi alışkanlıklar edinmek, istikamet üzere olmak, nefse hâkimiyet, çalışıp çabalamak suretiyle ilim ve irfan sahibi kamil bir insan olmaya çalışmak gerçek ve manevi kerametlerdir.

Kerameti Göstermek mi Hayırlı Göstermemek mi?

Velîlerin kerametlerinin onlardaki sıdk ve himmet denilen manevi ve olağanüstü bir güçten kaynaklandığını söyleyen Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye göre, bu gücü kullanmayıp keramet göstermeyen veliler bu güce dayanarak tasarrufta bulunan velilerden üstündür. Ona göre sekiz organın sekiz çeşit kerameti bulunur.

Kerametler bu organların şeriatın ve ahlakın kurallara tam olarak uymasının bir ödülüdür. Bu organlar göz, kulak, dil, mide, cinsel organ, el, ayak ve kalptir. Bunlardan her birinin zahirî ve haricî, buna bağlı olarak da batınî ve dâhilî kerametleri bulunur.

Mesela, gözün haram şeylere bakmaması zahirî keramet, bunun ödülü başkalarının göremediği manevi âlemdeki bazı şeyleri görmek şeklindeki batınî keramettir.

Midenin zahirî kerameti haram lokma yememek, bu faziletin ödülü olan batınî kerameti az gıda ile çok kişiyi doyurmaktır.(23)

Özetle söylemek gerekirse:

Keramet Allah’ın sevdiği ve razı olduğu kulunda yarattığı harika hâllerdir, buna mazhar olan bir mümin, bunu Allah’tan bilmeli, ona şükretmeli ve gerekmiyorsa gizli tutmalıdır.

Bizler ise o zatların kerametlerine değil, onların sözlerinin, hâllerinin, tavırlarının ve hareketlerinin şeriata ve dinimizin kurallarına uygun olup olmadığına bakarak karar vermeliyiz.

Unutmamak gerekir ki, en büyük keramet, dinimize uygun yaşamaktır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Evliyanın keramet göstermesini ayet ve hadislerle açıklar mısınız?

Dipnotlar:

1) Tabakat, II, 316; Münâvî, I, 9.
2) Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîrü’l-kebîr, V, 691.
3) Neml 27/38; Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîrü’l-kebîr, XXIV, 197; bk. DİA, III, 455.
4) Âl-i İmrân 3/37; Meryem 19/25.
5) Kehf 18/16-26.
6) Kasas 28/7-13.
7) Kehf 18/60, 83-98.
8) Buhârî, “Enbiyâʾ”, 48; Müslim, “Birr”, 8.
9) Müsned, II, 116; Buhârî, “İcâre”, 12.
10) Buhârî, “Enbiyâʾ”, 54; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”; 13, Tirmizî, “Menâḳıb”, 16.
11) Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 57, “Birr”, 12.
12) Buhârî, “Edeb”, 88, “Menâḳıb”, 25, “Mevâḳīt”, 41; Müslim, “Eşribe”, 176.
13) Buhârî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 15; Müslim, “Ṣalâtü’l-müsâfirîn”, 242.
14) Müsned, III, 139, 191; Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 8; Buhârî, “Ṣalât”, 79.
15) İbn Hişâm, Sire, II, 594; İbn Hacer, İsabe, II, 291.
16) mesela bk. Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîrü’l-kebîr, V, 687; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâ, I, 8.
17) Serrâc, el-Lüma, s. 394.
18) Serrac, s. 400; Kuşeyrî, Risale, s. 679.
19) Serrâc, s. 400; Kuşeyrî, s. 676.
20) Serrâc, s. 400; Kuşeyrî, s. 678.
21) Serrac, s. 441.
22) Serrâc, s. 403.
23) el-Fütûḥât, II, 478-493; bk. DİA Keramet md.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun