Bir kişi sağlığında, malından mirasçılarından birine hediye edecek olsa, kişinin vefatında diğer mirasçıların bu payı isteme hakları olur mu?
Değerli kardeşimiz,
Dinimiz miras hukukuna büyük önem vermiştir. Gerek Kur’an-ı Kerim'de, gerekse hadis-i şeriflerde miras bırakan kimsenin durumu, nasıl hareket edeceği, mirası hak edecek kimselerin kimler olduğu, ne şekilde ve ne kadar miras alacakları teferruatlı bir şekilde anlatmıştır.
Miras meselesi, ayrıca İslami ilimler arasında mühim bir mevki tutmuş, “feraiz” adıyla anılır olmuştur. Feraiz hakkında da müstakil olarak pek çok kitap yazıldığı gibi, fıkıh kitaplarında da başlı başına bir bölüm olarak işlenmiş, mirasın taksimi hususunda ince hesaplar yapılarak, yanlışlığa meydan verilmemeye gayret edilmiştir.
Miras meselesine dikkat etmeyen, bu vesileyle de mirasçılar arasında anlaşmazlıklara sebep olan kimseler, kul hakkına riayet etmediklerinden hem dini bir sorumluluk altına girerler, hem de akraba olan mirasçılar arasında devam etmesi gereken akrabalık bağına zarar verirler.
Miras meselesinde ilk önemli vazife, malını miras olarak bırakacak kimseye düşmektedir.
Hayattayken malının bir kısmını veya kıymetli tarafını çocuklarından birisine bağışlayarak, kardeşler veya diğer mirasçılar arasında bir kin ve nefretin doğmasına sebep olmak; yahut malının büyük bir kısmını sağlığındayken veya vasiyet ederek bir şahsa yahut bir kuruma bırakmak, mirasçılar arasında anlaşmazlıklara, kavgalara yol açar.
Bu husustaki Kur’an emirleri çok açıktır:
“Yapılacak vasiyet ve borç ikrarı hiçbir surette mirasçıları zarara sokmaksızın yapılmalıdır. Bütün bu emir ve hükümler Allah’tan birer fermandır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, Halimdir. “(1)
Bu ayeti takip eden diğer ayette ise Allah’a ve Peygamberine itaat ederek, Allah’ın koyduğu hudutlar içinde hareket edenlere ebedi saadet müjdesi vaad edilmektedir.
Bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (a.s.m.) mirasçıları mağdur düşürecek şekilde vasiyet edilmemesini tavsiye etmektedir.(2)
İnanç bakımından bir insanın mirastan mahrum bırakılabilmesi için her şeyden önce, o kişinin -Allah korusun- dinden çıkmış, irtidat etmiş olması lazımdır. Yoksa bir insanın günahkar olması, birtakım dini vazifelerini ihmal etmesi mirastan mahrum bırakılmasını gerektirmez.
Kişinin çocuklarına böyle bir ceza vermesi, müsbet bir ıslah yolu değildir.
Diğer taraftan, mirası hak edecek kimseler ne kadar varlıklı olursa olsunlar, bu zenginlikleri, onları mirastan uzak kılacak bir gerekçe olamaz.
Ancak, insan, servetinde istediği gibi tasarruf etme hakkına da sahiptir. Lakin, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bazı haksızlıklara meydan vermemesi de gerekir.
Bu meselede şu şekilde hareket etmek mümkündür. İnsan, malının üçte birinin tayin ettiği bir şahsa veya hayır kurumuna verilmesini vasiyet edebilir. Böylece düşüncesindeki hayrı yapmış olur. Geriye kalan malını da mirasçılarına bırakır. Bununla beraber kişi hayatta iken malını hibe etmişse, artık varisleri bundan hak iddia ademezler.
Kaynaklar:
(1) Nisa Suresi,12.
(2) Tirmizi, Vasaya: 1; İbn-i Mace, Vasaya:3.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet