Ayette geçen “Mine'l-fecr = şafaktan olan ipler” cümlesi, neden daha sonra indirilmiştir?

Tarih: 01.07.2014 - 02:35 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bakara suresinin 187. ayetinde minel fecr sonradan ilave edildiğine dair hadis şerif mevcut. Bazı sahabeler ayeti yanlış yorumladığı için ayet doğru anlaşılması için minel fecr sonradan ilave edilmiştir deniyor hadisi şerifte.

- Allah c.c ayeti yanlış yorumlanacağını bildiği halde niçin ilk baştan değil de sonradan minel fecr bölümünü ilave ediyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İlgili hadis Buhari’de geçmektedir:

Sehl b. Sad’den yapılan rivayete göre,

“Günün, sizin için beyaz ip siyah ipten ayrılıp fark edilinceye kadar yiyin için.” (Bakara, 2/187)

mealindeki ayet inince, bazı kimseler oruç tuttuklarında ayaklarından birine beyaz diğerine siyah ip bağlardı ve bu iki ipi birinden fark edinceye kadar yemeye-içmeye devam ederdi.

Bunun üzerine Allah “Mine'l-fecr = şafaktan olan ipler” cümlesini indirdi. Artık ayetin “Günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin, için” manasına geldiğini anladılar. (Buhari, Tefsiru sureti’l-Bakara, 28 / ilgili ayetin tefsiri)

- Öncelikle ilmi bir kural olarak şunu söyleyelim ki, usul alimlerinin önemli bir kısmına göre “beyan / mübeyyin” (açıklayan) “mübeyyen lehu” (açıklanan) ile birlikte değil de daha sonra gelebilir. Burada “mine'l-fecr” daha önce nazil olan “el-haytu’l-Ebyadu”nun beyanıdır / açıklamasıdır. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 4/135)

- Aslında “beyaz-siyah ip” ifadesi muhatapların büyük çoğunluğu tarafından ne anlama geldiği biliniyordu. İ’cazının en önemli bir parıltısı olan îcaz ve teşbih sanatı çerçevesinde Kur’an’ın önce kısaca “beyaz-siyah ip” benzetmesiyle yetinmesi mucizelik yönüne uygundur.

- “Beyaz-siyah ip” benzetmesini anlamayan belki bir iki kişiyi geçmiyordu. Bununla beraber bu birkaç kişi için ayrıca “mine'l-fecr” ifadesinin indirilmesi, Allah’ın bütün kullarıyla özel olarak ilgilendiğini göstermektedir. İşte bu ifadenin sonradan indirilmesi Allah’ın kullarına karşı gösterdiği bu ilgi ve inayetin açık bir göstergesidir.

- Bediüzzaman Hazretlerinin de ifade ettiği gibi,

“Malûm olsun ki: Esalîb-i Arab'da tecelli eden hüccetullahın miftahı, yalnız istiare ve mecaz üzerine müesses ve asl-ı i'caz olan belâgattır.(bk. Muhakemat, s. 69)

Yani: Arapça lisanında kendini gösteren en belirgin üslup isitare ve mecaz gibi bedii sanatlardır. Kur’an da Arap lisanıyla indirildiğine göre, onun da en büyük i’cazı bu sanatlardır. Allah’ın Araplara karşı Kur’an’ın kendi sözü olduğunu savunurken kullandığı en büyük delil, onların çok yakından bildiği mecaz, istiare teşbih gibi sanatların harika varlığıdır.

İşte bu ayette önce “beyaz-siyah ip” teşbih sanatına yer verilmesi, Kur’an’da olması gereken bir edebi sanat açısından önem arz etmektedir. Az da olsa bazı kimselerin bu edebi sanatı bilmemesi Kur’an’ın bu sanatlar bakımından da eşsiz olduğunu göstermiştir. Ve cehaletlerini ortaya koyduktan sonra gerçeği beyan buyurmuştur.

- Yine denilebilir ki, bunun böyle olmasının önemli bir hikmeti de şudur:

Allah kullarına sonsuz rahmetini göstermek için bazı zorlukları kolaylaştırmıştır. Nesh konusu da bu hikmete mebnidir.

Burada da oruç gibi zor bir ibadetin başlangıç noktası itibariyle bir zorluğunu tattırdıktan sonra işi “minel-fecr” ile kolaylaştırmıştır.

Hadislerde yer aldığı üzere, bazı kimselerin yastığının altına siyah-beyaz ipçikler koyup, iki de bir bunları fark edip etmediklerini kontrol etmeleri, hatta bazılarının korkusundan sahuru bile yapmadan sabahlamaları ve gün ortasında bayılmaları (bk. Buhari, Savm 15) bu zorluğun göstergesidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun