Allah'ın kulakları ve gözleri mi var?

Tarih: 29.12.2016 - 01:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yunus 31. ayet, Allah kulaklara ve gözlere malik diyor. Buna göre Allah'ın kulakları ve gozleri mi var?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayet, gözleri ve kulakları yaratanın, idare edenin ve onların maddi-manevi her türlü ihtiyaçlarını verenin Allah olduğunu hatırlatır.

Yunus suresi 31 ve 32. ayetlerin mealleri şöyledir:

"De ki: 'Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hakimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?' 'Allah!..' diyecekler. De ki: 'O halde Allah'a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?' İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Hak'tan sonra sadece sapıklık vardır. O halde nasıl oluyor da (Hak'tan) döndürülüyorsunuz?" (Yunus, 10/31-32)

Demek ki, ayette geçen, "Yemlikü’s-sem’a ve’l-ebsar" ifadesi, insanlarda bulunan gözleri ve kulakları ve onların özellikleri olan görme ve duyma özelliklerini verenin Allah olduğunu bildirir. Yoksa, -haşa- Allah’ın kulakları ve gözleri olduğu anlamına gelmez.

Ayet, özetle şunu diyor:

Sizin azalarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın maliki kimdir? Hangi destgah ve dükkandan aldınız? Bu latif, kıymettar göz ve kulağı verecek ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur ki; bunları size vermiştir. Öyle ise yalnız Rab Odur. Mabud da O olabilir. (bk. Nursi, Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Üçüncü Şule, İkinci Nükte)

Ayrıca, Allah’ın “işitme ve görme yeteneklerini hükmü altında tutması”ndan maksat, insanın bütün duyuları gibi bunların en önemlileri olan işitme ve görme duyularının, Allah’ın yasaları altında, O’nun gökten ve yerden verdiği rızıklardan istifade edecek şekilde işlemesidir. Hz. Ali’nin, “Bir sıvı ile (göz bebeği) görmemizi, bir kemikle (kulak kemiği) işitmemizi, bir et parçasıyla (dil) konuşmamızı sağlayan kudret ne yücedir!” dediği rivayet edilir. (Râzî, XVII, 86)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlara pek çok lutfu bulunmakla birlikte, bunlar içinde onların hayatiyetini devam ettirmesini sağlayan nimetlerin yani ayetteki deyimiyle, rızıkların özel bir önemi olduğu muhakkaktır. Çünkü diğer bütün imkânlar hayatın devam etmesiyle bir anlam taşır.

Hayatı devam ettiren rızıkların hem semavî hem de yere (arz) ait şartlarla ilişkisi vardır. Semavî şartların ilk akla geleni yağmur, güneş ışığı ve ısısıdır; bunlar olmadan hiçbir canlı varlığını sürdüremez. Yere ait olanlar ise kısaca canlı ve cansız tabiat varlıklarıyla orada yaşamaya, beslenmeye ve barınmaya imkân veren nimetler, ortam ve şartlardır.

Bütün bunları veren ve elverişli kılan da lütuf ve merhamet sahibi Allah’tır.

Ama eğer Allah insanoğluna gerek semavî gerekse yere ait imkânlardan yararlanmak için lüzumlu olan donanımı sağlamasaydı, bu nimetlerin hiçbir anlamı olmazdı. Âyetin devamında bu donanıma işaret edilmiştir.

Cansız nesnelerden canlıları yaratan, canlıları cansız haline getiren de O’dur. Kısaca semaya, arza, insana ve hayata hâkim olan O’dur; “her türlü iş”i idare eden, yani bütün olup bitenleri yapıp yöneten O’dur.

Aslında putperest Araplar da bütün bunları yaratan ve idare edenin kim olduğu sorulduğunda, “Allah” diye cevap veriyorlar, onlar bile bir ulu kudretin varlığını tanıyorlardı. Fakat bazı sıradan varlıkların tanrısal özellikler taşıdığına inandıkları için inançlarını şirkle bozmuş ve kirletmişler, dinî hayatta putları öne çıkararak kalplerinde, ahlâk ve yaşayışlarında sadece Allah’a ait olması gereken yere putları koymuşlardı.

İşte bu sebeple ayette peygamberin diliyle “Öyleyse (O’na ortak koşmaktan) sakınmıyor musunuz?!.” buyurularak müşrikler bu hususta uyarılmışlar; gerçek rab olarak yalnız O’nu tanımaları istendikten sonra, bunun dışındaki inançların sapkınlıktan ibaret olduğu bildirilmiş ve bu suretle yalnız müşrik Arapların inançları değil, âyette özetlenen tevhid akîdesine aykırı her türlü inancın sapkınlık olduğuna işaret edilmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun