Allah'ın insanlara verdiği nimeti açıklaması minnet olmaz mı?

Tarih: 02.08.2017 - 00:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah insanlara verdiği nimeti Kuran’da açıklıyor. Bu minnet olmaz mı?
- Mesela bir kişi birine yardım olarak bir şey verse ve verdiği yardımı dile getirse, böyle bir yardım kınanmışsa Allah neden verdiği nimetleri bize Kuran’ın birçok yerinde belirtiyor?
- Allah verdiği nimetlerine neden karşılık istiyor?
- Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, yücedir, mülkü sonsuzdur buna rağmen verdiği nimetlere karşılık namaz, oruç, şükür gibi ibadetleri neden istiyor?
- Allah karşılık beklemiyorsa neden nimetlerine karşı ibadet etmeyi istiyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Allah’ın insanlara verdiği nimeti nazara vermesi bir 'minnet' mi?” sorusunu önce “minnet” kavramı çerçevesinde değerlendirmekte fayda vardır:

- Minnet kavramı, iki anlamda kullanılır: Birincisi, ikram etmek, ihsanda bulunmak, iyilik etmek.

İkincisi: Yaptığı iyiliği abratmak, onu kendisi için bir şeref vesilesi olarak kullanmak, iyilik ettiği kimseyi rencide edercesine başına kakmak...

- Allah’ın, insanlara nimetlerini, onlara yaptığı ihsan, inam ve ikramlarını hatırlatması, abartılı bir “minnet” anlamına gelmez. Bilakis, insanların yaratılışlarında var olan ve insanın olgunlaşmasına vesile olan “iyiliğe karşı teşekkür” etme potansiyelini harekete geçirmeye yöneliktir.

- Biyolojik hayatımızın beslenmesi için maddi gıdalar yaratan Allah, ruh, kalb, akıl, his gibi manevi hayatımızın beslenmesi için de manevi gıdalar ortaya koymuştur. Bu gıdaların başında Allah’ın nimetlerine karşı şükretmek gelir. Bütün ibadetler de bir nevi şükürdür.

- Her şey kendi çapında, kendi konumunda, kendi yerinde güzeldir. Bu “yerli yerince”yi ifade eden orta yoldan, istikametten ayrılanlar ise çirkinleşir. Mesela; insanlar makam sahibi bir insana yakıştırdıkları bazı tavırları, fakir kimselere yakıştırmazlar. Fakir olan bir kimsenin, zenginler gibi villalarda oturmasını hoş karşılamazlar. Bir çobanın, bir dahi-i hikmet olan İbn Sina gibi bir adamın tavrını takınmasını yadırgarlar. Bir valinin uyarılarını hoş karşılarlar, fakat bir çaycının azarlarını hazmetmezler…

Bu listeyi uzatabiliriz.

Bu ilim, mantık ve realiteye dayalı olan farklı değerlendirmeler gösteriyor ki, aynı söz, aynı tavır, aynı fiil, farklı kişilere göre farklı değer kazanır.

Bu küçük misaller penceresinden hakikate bakarsak, kıyas bile kabul etmeyen bir tarzda Allah’ın sözleri ve işleri ile insanların sözleri ve işleri arasında o kadar fark vardır.

Evet, Allah için bir sıfat O’nun makamına uygun normal bir vasıf olarak kabul edilirken, aynı vasfı bir insan kendine taksa çok çirkin düşer.

Örneğin: Büyüklük, Allah’a isnat edildiği zaman O’nun azametine uygunluğunu kimse tartışmaz. Fakat insan için bu geçerli değildir. Nitekim, Allah’ın bir ismi “Mütekebbir”dir. Yani çok büyüktür, büyüklüğünün farkındadır, ona göre davranır. Herkesin dilinde gezen “Allah büyüktür veya en büyüktür” ifadesi, “büyüklük vasfının, her yönden büyük olan Allah için normal, yakışan ve doğru olan bir sıfat” olduğunu gösterir.

Oysa bu büyüklük insan için söz konusu olduğunda buna “büyüklük taslamak” diye ifade edilir ki, bu vasıf ile insan arasındaki uyumsuzluğu anlatır. Şairin dediği gibi;

 “Kibriya u azamet Hakka yarar,
Kul olanda bu sıfatlar ne arar.”

Bunun gibi, Allah’ın yaptığı iyiliği seslendirmesi, O’nun şanına yakışan bir durumdur. Fakat, insanın yaptığı iyiliği seslendirmesi ise, bir çirkinlik olarak görülür. Çünkü, Allah gerçek mülkün sahibidir. Verdiklerini kendi malından veriyor.

İnsanın yaptığı iyilik ise, kendi malından değildir. Çünkü gerçekte onun hiç mal-mülkü yoktur. Allah’ın malından iyilik ettiği zaman, kendini sadece bir tevziat memuru olarak görmesi gerekirken, kendini mal sahibi lanse etmesi elbette kabul edilen bir şey değildir.

Bu konuyu çok daha f azla uzatabiliriz. Fakat anlaşıldığını ümit ederek kısa kesiyoruz.

Son olarak zihinlerimizi, konumuzla ilgili çarpıcı ifadeler barındıran mealini vereceğimiz şu ayet-i kerimeyle baş başa bırakıyoruz:

“Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak istiyorlar. De ki: Müslümanlığınızı başıma kakmayın. Eğer iman iddianızda doğru iseniz, sizi imana kavuşturmakla Allah size iyilik ediyor demektir. Sizi minnet altında bırakmak O’nun hakkıdır.” (Hucurat, 49/17)

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah'ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun