Kul hakkı varsa nasıl olacak?

Tarih: 02.09.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Allah (c.c) korkusundan ağlayan göze cehennem haram kılınır." diyorlar. Ancak kul hakkı varsa nasıl olacak?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"İki göz var ki ateş onlara dokunmaz: Geceleri Allah korkusundan ağlayan göz ve geceleri Allah yolunda nöbet tutan göz.” (bk. Mecmau’z-zevaid, 5/288).

Diğer bir rivayette bu iki göze “Allah’ın yasakladığı haramlardan sakınan göz” de ilave edilmiştir.(bk. a.g.y).

- Bu gibi hadis ifadelerini bir irşat üslubu olarak değerlendirmek gerekir. Yani, Hz. Peygamber (a.s.m), bu gibi sözleri -kuvvetli bir ihtimalle- yanındaki muhataplarının konuyla ilgili durumlarını ortaya koymuş, onların dikkat etmeleri gereken hususlara dikkatlerini çekmek istemiştir. İrşat üslubunda, müjde veya uyarı hâkim olur. Bu hadiste müjde hâkimdir.

- Verilen müjdeler, zahiren kayıtsız şartsız gibi görünse de gerçekte İslam’ın temel prensiplerinin olmazsa olmazları olan şartlarla kayıtlıdır. Buna göre, bir gözün ateşe girmemesi için, öncelikle imanla kabre girmesi, hayatının son demlerine kadar Allah korkusunun sürekli olması gibi şartlar gerekir. Aksi takdirde, bir gece Allah korkusundan ağladıktan sonra, artık istediğini yapsa da ateşe girmez hükmünü çıkarmak gerekir ki, bu İslam’ın temel yargılarına terstir.

- Muhatabı belli bir yöne kanalize ederken, ön görülen müjde veya uyarıların yerli yerince oturtulması gerekir. Hadislerde, -haşa- abartı gibi görülen bazı ifadeler, bu yönlendirmeyi güçlü bir şekilde yapmaya yöneliktir.

Örneğin, hayatında Allah korkusundan ağlayan veya Allah yolunda nöbet tutan bazı kimselerin cennete gireceği muhakkaktır. Bu hüküm, herkes için olmasa da bazı kimseler için gerçektir. Bir tek fert için bile gerçek olsa, bu hüküm doğrudur, demektir. İrşat üslubunda, böyle ifadelerin kullanılması, herkesin aynı kapıya koşmasını sağlamaya yöneliktir.

Mesela şu ayeti de böyle değerlendirmek gerekir:

“İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda onlalar da onlardır.” (Enam, 6/82).

Bu ayet indiği zaman, sahabeler Resulüllah (asv)’ın yanına koşmuşlar ve “hangimiz var ki imanına zulüm bulaştırmamış, günah işlememiş olsun” diyerek sıkıntılarını dile getirmişler. Peygamberimiz(a.s.m) onlara:

 “Mesele zannettiğiniz gibi değil, buradaki zulümden maksat, şirktir.” buyurmuş, delil olarak da “Muhakkak ki, şirk büyük bir zulümdür.” (Lukman, 31/13) mealindeki ayeti okumuş ve böylece onları teselli etmiştir.(bk. Taberî,  İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

İşte bu ayette, küfür ve şirk kavramı günah anlamına da gelen “zulüm” sözcüğüyle ifade edilmiş, bununla muhatabın her türlü günah ve zulümlerden kaçınmasını sağlamaya çalışılmıştır.

Kul hakkına gelince;

Bu dünyada işlenen kul haklarından dolayı, bu dünyada helallik alınmadığı takdirde ahirette kişi hesaba çekilecek ve mazlum kişi ondan hakkını alacaktır.

Bununla beraber hak yiyen kişi daha sonra pişman olmuş, samimi olarak tövbe etmiş, Allah'ın razı olduğu bir kul olarak yaşamışsa ve hakkını yediği kişiyi aradığı halde bulamamışsa inşallah ahirette Allah Teala hak sahibine kendi rahmetinden ve hazinesinden ikramlarda bulunarak, o kuluna olan hakkını affetmesini dileyecektir. Bu ikramları gören kişi de hakkını helal edecektir. Yeter ki kul hakkını yiyen kişi tövbesinde samimi olsun.

İlave bilgi için tıklayınız:

Okunan dualara, yapılan ibadetlere verilen sevaplar...

Helalleşme imkanı olmayan kul hakkı konusunda bilgi veriri misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun