Ahzab, 33/52 ve Tahrim, 66/1. ayetlerde Allah’ın, Peygamberin günlük ve cinsel hayatına direkt müdahale etmesi benim imanımı sarstı, mantıklı cevapları var mıdır?
- Bu durum Kur'an’ın evrenselliğine tamamen zıt bir durum oluşturmuyor mu?
Değerli kardeşimiz,
Farz edelim ki, söz konusu edilen hususlar evrensel değildir. Bununla imanı kaybetmek arasında ne gibi bir ilişki vardır? Şimdi, gök yüzünde gözle gördüğümüz Güneş bulutlara sarılarak kaybolsa veya tam tutularak ışıkları görünmez olsa, bu duruma bakarak Güneş'in varlığını inkâr etmek mümkün müdür? Zerre kadar aklı olan kimse, bir takıntıya tutunur mu?
Bu misalden milyon defa daha parlak bir gerçektir ki, Kur’an Allah’ın kelamıdır, pek çok yönden mucizedir, on beş asırdan beri, inkârcı cin ve insanların hepsi bir araya gelse, bir tek suresinin bir benzerini getiremeyeceklerini ilan ederek meydan okumuştur. Bu sebeple, şu sönmez ve söndürülemez olan Kur’an güneşini, bazı bahanelerle inkâr etmek kâinatı inkâr etmek gibidir. Çünkü, insanlar tarafından kâinatın taklidini yapmak, bir benzerini ortaya koymak ne kadar imkânsız ise, Kur’an’ın taklidini yapmak, onun bir benzerini ortaya koymak da o kadar imkânsızdır.
Acaba bir devletin, bir ülkeye -devlet namına, evrensel bir görevle- tayin ettiği bir elçisinin özel durumuyla ilgilenmesi bir noksanlık mıdır? O elçinin evrensel görevleriyle çelişen bir tarafı var mıdır? Evet, Hz. Muhammed (a.s.m) Allah tarafından alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir elçidir. Eline verdiği Kur’an da evrensel bir rehberdir. Ancak, o aynı zamanda bir beşerdir, diğer insanlar gibi evlenmeye, yemeye, içmeye, uyumaya da ihtiyacı vardır. Onu elçi olarak tayin eden yüce Allah’ın -evrensel mesajları yanında- bir iki hususta onun bu özel halleriyle de ilgilenmesi neden garip karşılanıyor ki!.. Aklıselimle anlamak mümkün değildir.
Bununla beraber, iman güvenmeyi istediği gibi, İslam da teslim olmayı gerektirir. İnsanların en büyük imtihan vesilesi Kur’an’dır. Eğer, Kur’an’da herkesin aklını, gönlünü, duygularını güneş gibi tatmin eden yüzde doksan dokuz beyanları yanında, onu iyice hazmedemeyenlerin de bulunacağı bazı ifadeleri olmasaydı, o zaman bu imtihan imtihandan çıkmış olacak ve herkes hemen Müslüman olacaktı... Bu ise, iman ve İslam unvanlarının gerektirdiği “Kur’an’a güvenmek ve ona teslim olmak” gibi önemli bir imtihan sorusunun kaybolması anlamına gelirdi.
Ahzab suresi 52. ayetin gelişinden sonra ayete uygun olarak Hz. Peygamber (asm) hiçbir eşini boşamamıştır. Peygamber eşlerine ayrılma ya da peygamber eşi olarak kalma muhayyerliği verilmiş ve istisnasız hepsi Hz. Peygamber (asm) ile kalmayı tercih etmişlerdir. Hz. Peygamber (asm) bu ayetten sonra da başka bir kadınla evlilik yapmamıştır. Eğer Hz. Muhammed (asm)’e bir insan olarak bakılırsa, onun bu ayetle kendini bağlaması, bundan böyle evlenmesini yasaklaması ve de mevcut olanları boşama gibi herkesin hakkı olan bir özgürlüğü kendi hakkında kısıtlaması ne ile izah edilecektir?.. Bu ayetin muhtevası açıkça gösteriyor ki, Hz. Muhammed (asm) sadece bir elçidir, kendisine Allah tarafından indirilenleri tebliğ etmek ve insanlara anlatmakla yükümlüdür.
Tahrim suresinin başından yer alan ilgili ayetlerin nüzul sebebi hakkında değişik rivayetler mevcuttur. Ancak, muhakkik alimlere göre bu rivayetlerin en sağlamı Buharî’de yer alan aşağıdaki rivayet şeklidir (bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri):
Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor:
"Rasûlullah (s.a.m), Zeyneb binti Cahş'ın yanında bal şerbeti içerdi ve onun yanında çok kalırdı. Bunun üzerine ben ve Hafsa, Rasûlullah (a.s.m) ikimizden hangimizin yanına gelirse ona 'Sen meğâfir mi yedin? Ben sende meğâfir kokusu buluyorum.' desin diye söz birliği yaptık. (Rasûlullah geldiğinde Hafsa bu sözü söyledi). Rasûlullah (s.a.m): 'Hayır, ben meğâfir yemedim. Lâkin ben Zeyneb binti Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiştim. Artık bir daha onu içmem. Ve işte yemîn de ettim. Sakın bunu başka bir kimseye söyleme!' buyurdu." (Buharî, 6:167).
Rivayete göre, Hz. Hafsa -beşerî bir zaaf olarak- bu olayı sırdaşı olan Hz. Aişe (r.anha)’ye anlatmış ve bunun üzerine aşağıdaki ayette bu sırrı ifşa ettiğine dair Hz. Peygamber (asm) ile olan diyaloguna yer verilmiştir:
“Hz. Peygamber (a.s.m) hanımlarından birine gizli bir şey söylemiş ve kimseye açmamasını tembih etmişti. Ancak, o Efendimizin diğer bir hanımına söylemişti. Vahiy ile bundan haberdar olan Hz. Peygamber (a.s.m) söz konusu hanımına kendi sırını başkasına açtığını söyleyerek sitemde bulunmuştu. Hanımı, bundan nasıl haberdar olduğunu sorunca da Hz. Peygamber (a.s.m) “Bunu bana her şeyden haberdar olan Allah bildirdi.” diye cevap verdi."
“Hani peygamber zevcelerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, (o sözü) başkalarına haber verip Allah da bunu peygambere açıklayınca, peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince hanımı: 'Bunu sana kim haber verdi?' dedi. Peygamber de: ‘Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah bildirdi.’ dedi.” (Tahrim, 66/3).
Evet, bu olaydan anlıyoruz ki, Hz. Muhammed (asm) eşlerine karşı olağanüstü saygı ve sevgi göstermektedir. Onları rahatsız eden bir içeceği -çok sevmiş olmasına rağmen- terk ediyor.
Ayrıca, hiç kimsenin bilmediği -iki eşi arasında- gizlice cereyan eden konuşmalardan haberdar oluyor ve onlara söylüyor. Kur’an’da da bu mucize mahiyetindeki bilgiden haber veriliyor..
Şimdi, bu ayetlerden, ailedeki saygı ve sevginin boyutunu öğrenmek, Hz Muhammed (asm)’in hak peygamber olduğunu idrak etmek ve böylece bu ayetlerin muhtevasından imanı güçlendirmek dururken, tersine bir mekanizmayı işletmenin ne alemi var!..
İlave bilgiler için tıklayınız:
- Tahrim Suresi'nin ilk beş ayeti kimler hakkında ve niçin inmiştir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- PEYGAMBERİMİZİN, BİR AY HANIMLARINDAN UZAK KALMASI: İ'LÂ HADİSESİ
- Efendimiz Hz. Muhammed'in kronolojik hayatı kısaca nasıldır?
- Peygamber Efendimizin çok evlenmesinin hikmetleri nelerdir?
- Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup olmadığı konusunda bilgi verir misiniz?
- Peygamberimiz'in Kuran-ı Kerimde Bahsedilen Mucizeleri
- Peygamber Efendimize, hicret eden akrabalarının helal olmasını nasıl anlamalıyız?
- Eski ümmetlere gösterilen mucizelerden sonra azabın gelmesi, Peygamberimize mucize verilmediği anlamına mı gelir?
- 1400 sene öncesinden hadisler nasıl geldi?
- Peygamber Efendimizin Hz. Mariye yemininden bahseder misiniz?
- Peygamberimiz Hz. Muhammed, kendi peygamberliğine nasıl inanmıştır?