Zina eden kadın suçunu itiraf mı etmiş?
- Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın Peygamberin huzuruna gelerek "Ya Resûlallah! Cezayı gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver, dedi...
- Suçunu itiraf eden ve öldürülerek cazasını çeken kadının tövbesi kabul olmuş mudur; yani tövbe zina suçunu da affettirir mi?
- Yani ahirette bunun cezasını çekmez mi?
Değerli kardeşimiz,
Bir Müslüman günah işlediğinde hemen peşinden tövbe etmelidir. İşlenen bazı günahların, hataların bu dünyada da karşılığı vardır. Kişi hem tövbe eder hem de günahın maddi cezasını da çekerse ahirette tekrar bu suçundan dolayı ceza görmez.
Şu hadis-i şerifte bunun bir misali anlatılmaktadır:
Ebû Nüceyd İmrân İbni Husayn el–Huzâî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna geldi ve:
: يَا رسول الله أَصَبْتُ حَدّاً فأَقِمْهُ عَلَيَّ ، فَدَعَا نَبِيُّ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَليَّهَا فَقَالَ : أَحْسِنْ إِليْهَا ، فَإِذَا وَضَعَتْ فَأْتِنِي فَفَعَلَ فَأَمَرَ بِهَا نَبِيُّ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَشُدَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُها ، ثُمَّ أَمَرَ بِهَا فرُجِمتْ ، ثُمَّ صلَّى عَلَيْهَا . فَقَالَ لَهُ عُمَرُ : تُصَلِّي عَلَيْهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَقَدْ زَنَتْ ، قَالَ : لَقَدْ تَابَتْ تَوْبةً لَوْ قُسِمَتْ بَيْن سبْعِينَ مِنْ أَهْلِ المدِينَةِ لوسعتهُمْ وَهَلْ وَجَدْتَ أَفْضَلَ مِنْ أَنْ جَادَتْ بِنفْسهَا للَّهِ عَزَّ وجَل؟،»
- Ya Resûlallah! Cezayı gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver, dedi.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm kadının velisini çağırttı. Ona:
- Bu kadına iyi davran! Doğum yapınca bana getir, buyurdu.
Adam Resûl-i Ekrem’in buyurduğu gibi yaparak kadını doğumdan sonra getirdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını emretti; sıkı sıkıya bağladılar. Sonra Peygamber aleyhisselâm’ın emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Daha sonra Resûl-i Ekrem kadının cenaze namazını kıldı.
Hz. Ömer:
- Ya Resûlallah! Zina etmiş bir kadının namazını mı kılıyorsun, diye sorunca Hz. Peygamber şunları söyledi:
- “O kadın öyle bir tövbe etti ki, şayet onun tövbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi. Sen Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için can vermekten daha üstün bir şey biliyor musun?” (Müslim, Hudud 24; Ebu Davud, Hudud 24)
Bu hadis-i şerifte de görüldüğü gibi, bir mümin için önemli olan, Rabbinin huzuruna tertemiz varmaya gayret etmektir. Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak için canını vermesi, ruhunu teslim etmesi gerekse bile bunu seve seve yapmalıdır. Bir günah işleyince önce Allah’tan korkmalı, yaptığına pişman olmalı, gözyaşları dökerek ağlamalı ve kendini bağışlaması için Rabbine yalvarmalıdır. Samimi bir Müslümanın yapacağı budur.
Fakat samimiyet ve ihlas derece derecedir. Bu olay başından geçen hanım sahabinin samimiyeti ve ihlası, bizim takdirlerimizin çok üzerindedir. O Cenâb-ı Hakk’a bütün varlığıyla dönmüş ve dünyalara sığmayan muazzam imanıyla el açıp bağışlanma dilemiştir. Ahirette Mevlâ’sının huzurunda böyle bir günahtan dolayı hesaba çekilip perişan olmaktansa, suçunu itiraf ederek cezasını dünyada çekip kurtulmayı tercih etmiştir.
Samimiyet ve ihlasla yapılan tövbenin insanı günahlarından arındıracağı kesindir. Ayetler ve hadisler bunu ortaya koymaktadır. Fakat bu hanım sahabi, belki de tövbesinin samimi olamayacağını düşünmüş, vermesi gereken hesabı kesin bir şekilde dünyada görüp bitirmek istemiştir.
Görüldüğü üzere bu bir iman meselesidir. İmanı böylesine güçlü olanların, tövbesi de farklıdır. Nitekim Efendimiz (asm) onun tövbesinin sadece kendisini kurtaracak bir güçte değil, yetmiş kişiye dağıtılsa, hepsinin günahlarını bağışlatacak bir kuvvete sahip olduğunu belirtmiştir.
"İmanı güçlü olan biri, zina gibi ağır bir suç işleyebilir mi?" diye soru akla gelebilir.
Evet, işleyebilir. Çünkü günahdan sadece peygamberler korunmuştur. Onların dışındaki bütün insanlar hata edip büyük günah işleyebilir. Kul daima kusurludur ve her zaman yanılabilir. Hep zayıf zamanını kollayıp duran nefsi ile şeytanın oyununa gelebilir. Bu durumda önemli olan, günahı işledikten sonra ne yapacağını bilmektir.
Bir kul, günah işlemeyi yasaklayan Rabbini hatırlayarak pişmanlık duyuyor ve yaptığına üzülerek “Rabbim bağışla!” diye inleyebiliyorsa, kurtuluş yoluna girmiş demektir. Çünkü kulunun günahları gökleri tutsa bile, el açıp kendine yalvardığı ve affını dilediği sürece onu bağışlayacağını vaad eden Allah Teâlâ’dır (bk. Tirmizî, Daavât 99).
Başından bu olay geçen hanım sahabinin kim olduğu bilinmemektedir.
Bu genel açıklamadan sonra şimdi de hadisimizdeki bazı hususlara ışık tutalım:
Recm denilen taşlanarak öldürme cezası, zina eden evli veya başından nikâh geçmiş erkeklere ve kadınlara verilir. Evli olmayanlar ise sopa vurularak cezalandırılır. Recm edilen bu hanımın evli veya daha önce evlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Peygamber Efendimiz’in (asm), kadının en yakın akrabasını çağırarak ona iyi davranmasını tenbih etmesinin sebebi, "Bu ayıbı nasıl işledin?" diye onu üzmelerine engel olmaktır. Zira günahının büyüklüğünü böylesine anlamış ve ondan arınmak için canını vermeyi göze almış birini tekrar utandırmaya kalkmak insanî bir davranış değildir.
Taşlama cezasının doğumdan sonra verilmesinin sebebi, karnındaki masum yavruyu ölümden kurtarmaktır. Bâkire iken zina ederek gebe kalan bir kadın, sopa vurulma cezasına çarptırılsa bile, doğum yapması beklenir, ondan sonra cezası uygulanır.
Ceza verilmeden önce elbisenin bedene iyice bağlanmasının sebebi, ceza uygulanırken vücudun açılarak mahrem yerlerin görünmesine engel olmaktır.
Hz. Ömer’in (ra) sorusu ile Peygamber Efendimiz’in (asm) ona verdiği cevap da üzerinde çokca düşünülmesi gereken bir konudur. Olay şöyledir:
O aziz tövbekârın mübarek ruhu günah kirini dünyada bırakarak Yüce Mevlâ’sına uçup gittikten sonra cenazesi yıkanmış, kefenlenmişti. Peygamber Efendimiz (asm) cenaze namazını kıldırmaya kalkınca, Hz. Ömer hayret etti. Çünkü birinin cenaze namazını kılmak, ona değer vermek ve bağışlanmasını Cenâb-ı Hak’tan istemekti.
Hz. Ömer (ra) sadece işlenen günahın büyüklüğüne bakıyor, o günahtan sonra yapılan tövbenin büyüklüğünü görmüyordu. Bu sebeple Resûl-i Ekrem’in (asm) öyle bir günahkârın cenaze namazını niçin kıldığını öğrenmek istedi.
Efendimiz de ona verdiği cevapta; o kadın öyle bir tövbe etti ki, şayet onun tövbesi Medineli yetmiş günahkâra dağıtılsa, her birinin günahlarını affettirir ve kendilerini temize çıkarır, demek suretiyle ihlas ve samimiyetin kurtarıcı ve yüceltici özelliğini belirtmiş oldu.
Bu olayın Sahîh-i Müslim’deki bir diğer rivayeti daha geniştir.
Buna göre Hz. Peygamber (asm)’a o kadın gelip de cezamı vererek beni temizle, dediği zaman Resûl-i Ekrem onun sözüne önem vermek istememişti. Fakat kadın ısrar etti. Zina ettiğini, hatta karnında bu zinanın mahsulünü taşıdığını, mutlaka cezalandırılması gerektiğini ısrarla belirtti. Resul-i Ekrem de ona doğum yaptıktan sonra gelmesini söyledi. Aradan aylar geçti. Belki kadın itirafından vazgeçebilirdi. Çünkü can tatlıydı. Ama o, doğurduğu çocuğu bir beze sararak getirdi. Bu defa Resûl-i Ekrem Efendimiz:
- Git, çocuğu sütten kesilinceye kadar emzir, diyerek onu geri gönderdi. Kadın çocuğuyla birlikte dönüp gitti. Aradan yıllar geçmiş, çocuk sütten kesilmişti. Kadın elindeki ekmeği kemirmeye çalışan çocuğuyla çıkageldi.
- Ey Allah’ın elçisi! Onu memeden ayırdım. Yemek yemeye de başladı, diyerek cezasının uygulanmasını istedi. Sonunda göğsüne kadar bir çukura gömüldü ve taşlanarak cezalandırıldı.
Peygamber Efendimiz’in (asm) hayatında bir de Mâiz adlı sahabinin taşlanarak öldürülmesi olayı vardır. Mâiz Peygambere gelip zina ettiğini söylediği ve cezasının verilmesini istediği zaman Efendimiz onu dinlemek istememiş, oradan çekip gitmesini söylemişti. Fakat Mâiz ısrarlıydı. Sözünü dinlemek istemeyen ve kendisine arkasını dönüp oturan Resûl-i Ekrem’in karşısına geçerek günah işlediğini dört defa tekrarlamıştı.
Zina cezasının verilebilmesi için bu olayı ya dört şahidin görmesi veya başından olay geçen kimsenin dört defa itiraf etmesi gerekiyordu. Mâiz olayı dört defa tekrarlayınca, kendisine recm cezası uygulandı.
Asr-ı saadetteki bu nevi olayların iki-üçü geçmediği bilinmektedir.
Hülasaikelam;
1. Müslüman bir günah işleyince üzülmeli, ıstırap duymalı, yaptığına pişman olmalıdır.
2. İnsan yaptığına pişman olup tövbe ettiği takdirde, kendisine verilen dünyevi cezalar o suçların karşılığı olur. Ahirette aynı günahtan bir daha sorguya çekilmez.
3. Hamile kadın doğum yapıp temizlenme süresi sona erene kadar cezalandırılmaz. Çocuğu varsa, onu kendi emzirmese bile, çocuk sütten kesilene kadar cezası tehir edilir.
4. Tövbe, zina suçunun bile affedilmesini sağlayacak bir güce sahiptir. (bk. Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Riyâzü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Erkam Yayınları, Hadis No: 23)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Zina eden sahabeyi ilk etapta recm etmek istemeyen Peygamberimiz tövbe etmesini istemiştir. Hırsızlık eden kadının ise elinin kesilmesini emretmiştir. İki farklı hadiseyi nasıl yorumlamalıyız?
- "İçinizden zina eden iki kimseye eziyet edin,..." ayetni açıklar mısınız?
- Peygamberimizin vefat etmeden önceki hastalığı ve zehirlenmek istenmesi konusunda bilgi verir misiniz?
- Hamile kadın zina itirafından ve ikrarından dönebilir mi?
- Hayber'in Fetihinden sonra Yahudilerin Peygamberimiz'i (s.a.v.) zehirleme girişimi nasıl sonuçlanmıştır?
- HAYBER'DE PEYGAMBER EFENDİMİZİN ZEHİRLENMESİ VE YASAKLANAN ŞEYLER
- Hayber fethi dönüşünde Peygamberimiz (s.a.v.) ile mücahidlerin uyuyakalarak sabah namazını kaçırmaları hadisesi nasıl olmuştur?
- HAYBER'DEN DÖNÜŞTE SABAH NAMAZININ KAÇIRILMASI
- Peygamberimizin, evlatlığının karısı ile evlenmesine ne dersiniz?
- RECM CEZASI, RECM CEZASI UYGULANMASI İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR