Şuara Suresi'nde geçen "O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?" ifadeyi açıklar mısınız?

Tarih: 12.10.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili ayetlerin meali şöyledir:

“Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız? O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz? Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?” (Şuara, 26/128-130)

Ayeti “Siz boş şeylerle uğraşarak her yol üstüne bir anıt mı yükseltirsiniz?" şeklinde tercüme etmek de mümkündür.

Hz. Hûd (as), kavminin âhiret hayatını unutup tamamen dünya hayatı ve zevklerine yöneldiklerini, Allah'a ortak koşarak ona ibadeti terk ettiklerini görünce böyle bir uyarıda bulundu. Çünkü güçlü ve zengin olan kavmi daha önce din ve ahlâk kurallarına uygun olarak doğru yolda yürürken, bilâhare güçlerine ve servetlerine güvenerek Allah'ı, peygamberi ve Allah'ın gönderdiği dini tanımaz duruma gelmişlerdi. Kur'an'ın verdiği bilgiye göre bunlar (Yemen'de İrem adında) bir şehir kurmuş, müreffeh bir şekilde yaşıyorlardı. Muhteşem sarayları, kaleleri, bağları, bahçeleri vardı. (bk. Fecr 89/6-8)

Ayetten öyle anlaşılıyor ki, güçlü kuvvetli oldukları kadar despot zorbalar olan Ad kavminin ileri gelenleri, özellikle tepelerin başlarında -hayallerinde tasavvur ettikleri kendi haşmetlerine uygun- ihtişamlı villalar yapıyorlardı. Bu binalar, dış görünüşleri itibariyle çok ihtişamlı oldukları gibi, iç yapıları itibariyle de sahiplerine ebedîyen yıkılmayacak bir kalitede oldukları vehmini veriyordu.

Hz. Hud, ayette yer alan ifadeleriyle içinde bulunduğu toplumda yaşayan insanların -ihtiyaçları olmadığı halde, sırf  gösteriş yolunda egolarını tatmin etmek için- yaptıkları binaların hem plansız programsız gece kondu sitilindeki düzensizliklerine, hem israfa kaçan sayı ve ihtişamlarına, hem de bu israflı yapıların o milletin ahlak, kültür ve medeniyeti üzerindeki yakın etkilerine itiraz etmiş oluyordu.

Kısacası, Âd kavmi güçlü ve müreffeh bir toplum haline gelmişti; yeryüzünde kendilerinden daha güçlü kimsenin bulunmadığı kanaatinde idiler. (bk. Fussılet, 41/15) Nitekim 130. âyet onların gerçekten güçlü olduklarına işaret etmektedir.

Kuvvetli bir ihtimalle bu şaşaalı binalara, bu debdebeli villalar, bu görkemli köşkler Ad kavminin sonunu hazırladı. Nitekim, Roma ve Osmanlı imparatorluğu da en güçsüz dönemlerinde en gösterişli kasırlar yapmış ve mukadder olan sonlarını hazırlamışlardı.

Bundan şu sosyolojik dersi çıkarabiliriz ki; aşırı ihtişam, israf, gösteriş, zulüm yapanlar uzun süre ayakta kalıp payidar olamazlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun