Sokrates, Aristo gibi filozofların yaşadığı dönemlerde hangi peygamberler dünyadaydı?

Tarih: 01.09.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ve bu peygamberler Allah yolunu dünya insanlarına hangi yollar ile anlatmıştır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sokrates, Milattan önce 470-399 yılları arasında yaşamıştır. O dönemde hangi peygamberin yaşadığını tespit etmek güçtür. Kaynaklarda o devirde yaşamış ünlü bir peygamberin varlığına dair kesin bir bilgi yoktur. Yalnız, Kitab-ı Mukaddes'te 17 Sifrin sahibi olarak bilinen  peygamberlerden  olan UBDİYA ve MELAHÎ adındaki nebiler m. Ö. 450 civarında yaşamışlardır.(el-Azamî, el-Yahudiyetu ve’l-Mesihiye, s.149) ki, Sokrates’in yaşadığı döneme denk geliyor.

Prensip olarak Hz. Muhammed (asm)’den önceki bütün peygamberler içinde bulundukları topluluklara tebliğ ile görevli idiler. Bütün dünyaya hitap eden tek din İslam’dır. Hristiyanlar da Hz. İsa (as)’dan sonra böyle bir yola başvurdular. Bu sebeple, onların tebliğleri de kendi güçleri nispetinde cereyan ediyordu. Bazıları bir kasabaya peygamber oluyordu. Onun içindir ki, aynı dönemde bazen birden çok peygamber bulunuyordu. Söz konusu peygamberlerden bazılarına birkaç sayfa vahiy veriliyordu. Bir kısmı ise daha önceki peygambere ait sayfaların mesajlarını tebliğ etmekle yükümlü idi.

Tebliğ, peygamberlerin sıfatlarından ve onların gerçek vazifelerindendir. Bu gerçeği ifâde eden bir ayetin meâli şöyledir:

"Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur." (Mâide 5/67).

Bu görev yalnız Hz. Muhammed (a.s.m.)'e verilmemiş, diğer peygamberlere de verilmiştir.(A 'raf, 7/62, 68, 79, 93; Ahkâf, 46/23).

Tebliğ vazifesini yapan peygamberler, bu vazifelerinde zorlayıcı herhangi bir yola başvurmamışlar, sadece tebliğ vazifelerini yerine getirmişler ve sonucu Allah'a bırakmışlardır:

"Peygambere düşen, sadece tebliğ yapmaktır." (Mâide, 5/99)(1)

Allah'tan aldıkları mesajları, muhatabı olan insanlara tebliğ etmekle görevli olan peygamberler, tebliğ vazifelerini yerine getirirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Ama hiç bir zaman yollarından sapmamışlar ve davalarında taviz vermemişlerdir. Hayatları bu hususta ibretli olaylarla doludur.

Bu şekilde sabırla davranarak tebliğde bulunmak, insanları hikmetli sözler ve güzel öğütlerle Allah'ın yoluna davet etmek Allah'ın, Kur'an'a kulak veren her mümine ilâhî bir emridir:

"(Ey Muhammed) Sen (insanları) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütlerle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et." (Nahl, 16/125).

Bu ayette söz konusu olan "hikmet" ve "güzel öğüt", tebliğ ile ilgilenen insanlar için çok önemlidir. Hikmet, kişinin tebliğ sırasında dikkatli ve basiretli olması, bunu körü körüne yapmamasıdır. Hikmet, hitabedilen kişinin zihin, yetenek ve şartlarını gözönünde bulundurulmasını ve mesajın bunlara uygun bir şekilde iletilmesini gerektirir.

"Güzel öğüt" ise, kişinin muhatabını sadece mantıkî ikna metotlarıyla değil, aynı zamanda duygularını cezbederek de inandırmaya çalışmasıdır .

Bu ayette geçen "Onlarla en güzel şekilde mücadele et." emri de, tebliğ vazifesini ciddi bir şekilde yerine getirmeyi taleb etmektedir. Buna göre tebliğci, tatlı bir dile sahip olmalı, tebliğde soylu bir davranış göstermeli, cezbedici, akla ve mantığa uygun fikirleri öne sürmeli ve muhatabını en güzel bir şekilde ikna etmeye çalışmalıdır.(2).

Dipnotlar:

1) Bu konu ile ilgili olarak bk. Âl-î İmrân, 3/20; Mâide, 5/92; Ra'd, 13/40; Nahl, 16/35,82; Nûr, 24/54; Ankebût, 29/18; Yâsîn, 36/17; Şuarâ, 42/48; Teğâbûn, 64/12.
2) Kurtubî, el-Camiul'i-Ahkâmi'l-Kur'ân; Razî, et-Tefsiru'l-Kebir, Zemahşerî, el-Keşşâf, ilgili ayetin tefsiri

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun