Şiiler, sahabilere hakaret etmeyeceklerine söz verdiler mi?
- Nadir Şah döneminde, İran’da bir toplantı yapıldığı ve burada Şiilerin, sahabeye hakaret etmeyecekleriin, dört halifeyi, halifelik sırasına göre kabul edeceklerini, muta nikahını haram kabul ettikleri gibi bir takın sözler verdikleri söyleniyor.
- Bu olayın mahiyeti nedir?
Değerli kardeşimiz,
Nadir Şah (1688-1747), ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış durumun iyice kötüleşmesi üzerine kurtarıcı olarak görülmüş ve Safevi Devleti'nin başkomutanlığına getirilmişti. Ancak durumun vahameti onun tahta çıkmasını gerektirmişti, o, İslam dünyasını birleştirme ülküsünde samimi olduğu için kendisine teklif edilen tahta geçmeyi, “Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkine ve kendinin tanımladığı Caferiliğe dönülme” şartına bağlamıştı.
Şii ve Sünni dünyası arasındaki ayrılıkları gidermek ve dostluğu sağlamak amacıyla 1743 yılında Necef'te Hz. Ali Türbesi'nde İslâm âleminin bölgedeki ileri gelen ulemasının katıldığı bir toplantı düzenletti. Toplantıya önde gelen Şii uleması ile Maveraünnehir ve Afganistan bölgesinin Sünni âlimleri katılmışlardı.
Bu konuda karşılıklı imzalanan tutanak Nadir Şah'ın uzun bir önsözüyle başlamaktadır. Nadir Şah'ın ifadelerinden bir kısmı şöyledir:
“Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey'at ederken (ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan itibaren sebb-i Şeyhayn'i (halifelere küfür) yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde Ashabı kınamak ve buna benzer çirkin davranışlar artık yoktur. Bunlar, aşağılık Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda Ashaba sövgü çoğalmış, bid'atler artmış, budalalıklar yayılmıştır.''
İran Şii uleması “Bizler (Ashaba) lanetin kaldırılmasını kabul ve taahhüt ediyoruz. Sahabenin gerek fazileti, gerekse hilafeti, iş bu tutanakta belirtilmiş olan tertip üzeredir. Bizden her kim ashaba dil uzatır veya burada tespit edilenlerin hilafına konuşursa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Böyle bir durumda Nadir Şah'ın gazabını kabul ederiz, malımız; canımız ve evladımız ona helâldir.”
Sünni ulema, “İranlılar, kararlaştırdıkları hususlara uydukları, aksine davranmadıkları sürece, İslami fırkalardandırlar. Müslümanların lehine olan, onların da lehine Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir” diyerek Caferiliği beşinci mezhep olarak tasdik ettiler.
Yapılan uzun tartışma/müzakere sonunda Sünnî temsilci Hâdî Hoca ile Şii temsilci Molla Paşa arasında şu karar cümleleri teati edilmiştir:
Hâdî:
- Ebû-Bekir ve Ömer'e küfrederek küfre düşüyorsunuz!
Paşa:
- Küfretme âdetini kaldırıyoruz.
Hâdî:
- Sahâbeyi sapkınlık ve küfre düşmekle itham ederek kâfir oluyorsunuz!
Paşa:
- Sahabenin tamamı güvenilir ve salih kişilerdir; Allah onlardan razı olsun.
Hâdî:
- Mut'a nikâhı helâl diyorsunuz!
Paşa:
- Mut'a haramdır, onu bizden ancak ayak takımı kabullenir.
Hâdî:
- Ali'yi, Ebu Bekir'den üstün tutuyor ve ilk halife O'dur diyorsunuz!
Paşa:
- Üstünlük sırası Sünnîlerin dedikleri gibidir, hilâfet sırası da öyledir.
İktidarı boyunca İran'da kendi tarafından tanımlanan Caferi anlayışını hâkim kılmaya çalışan Nadir Şah, Osmanlı Devletine Caferi mezhebini beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek için elçileri vasıtasıyla girişimlerde bulunmuş ancak çeşitli şer'i gerekçeler ile bu isteği Osmanlı Devleti tarafından kabul görmemişti.
Askeri ve siyasi başarıları nedeniyle bozkırın son hâkimi olarak nitelendirilen Nadir Şah 1747'de bir suikast sonucu hayatını kaybetti.
İslâm birliği için çalışan idarecilerin bir şekilde öldürülmeleri, üzerinde iyi düşünmemiz gereken bir faciadır.
Bu toplantıya başkanlık eden Ebu‟l-Berekat Abdullah b. Hüseyn el-Bağdadi es-Süveydi (1174/1761) bu toplantıyı nakleden “el-Hucecu’lKafiyye li’t-tifaki’l-Fırakı’ı-İslamiyye” adlı bir risale kaleme aldı.
Bu risale Mustafa çağrıcı tarafından tercüme edilmiş ve NESİL Aylık Fikir Dergisinde yayınlanmıştır. (Yıl, 1979, sayı, 10, s. 33-48)
Bekir Topaloğlu aynı tercümeyi Kelam İlmine Giriş, İstanbul, 1981, adlı eserinin Ekler kısmında s. 317-349 arasına almıştır.
Detaylı bilgi için ilgili kaynaklara bakılabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Alevilere "Müslüman" diyebilir miyiz?
- Biharü'l-envar isimli eserde geçen rivayetler sahih midir?
- Hz. Ali'ye ait olduğu söylenen Şıkşıkiyye hutbesi gerçek midir?
- Alevilere Müslüman diyebilir miyiz?
- Hüsniyye isimli eser hakkında bilgi verir misiniz?
- Kızılbaşlık ne demektir?
- Tarihte İbn Sebe?nin yasadığına dair hiç bir kanıtı yok ve sahih kitaplarda da böyle bir şahıs geçmiyor. Buna rağmen Şia inancının bu kişiden kaynaklandığını nasıl söyleyebiliyorsunuz?
- Ben bir Aleviyim, namazlarımı kılıyorum, ibadetlerimi yapıyorum; illa ismimin Sünni mi olması gerekiyor? Önemli olan niyet ve yaptıkların mı yoksa etiket gibi olan bir sınıf içine girmen mi?
- Aşure günü, Aşure orucu ve Aşure tatlısı hakkında bilgi verir misiniz? Aşure günü yas tutmanın bir sakıncası var mıdır?
- Fatıma Mushafı nedir?