Şeytanın sağdan yanaşması gibi bir durum var mıdır, varsa nasıl olur?

Tarih: 23.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Şeytan, Âdem’e secde etmeyince ilahi rahmetten uzaklaştırıldı. İnsan yüzünden böyle bir cezaya çarptırılınca, insanla uğraşmak, onu yoldan çıkarmak hususunda Allah’tan yetki istedi. Kendisine yetki verilince şeytan şöyle dedi:

“Öyleyse, beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onlar için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.” (Araf, 7/16-17)

Ayet-i kerîmede dikkat ederseniz şeytan "onların sağlarından, sollarından, önlerinden ve arkalarından geleceğim" diyor.

Allah’a inanan ve ona kulluk yapmaya çalışan Müslümanlara, şeytan genellikle sağlarından yaklaşır. Müminmiş gibi görünerek, muttakiymiş gibi, hayırhahmış gibi görünerek, nasihatler ederek ve de Allah adına yeminler ederek iyi bir Müslüman kimliğinde gelir şeytan. Nitekim, Hz. Âdem babamıza ve Hz. Havva validemize de böyle, güya onların hayırlarını isteyerek ve onlara Allah adına yeminler ederek yaklaşmıştı, Allah’ın düşmanı.

Çünkü eğer gerçek yüzüyle, gerçek kimliğiyle yaklaşmış olsaydı, elbette babamız ve anamız onu tanıyacak ve vesveselerine kulak vermeyeceklerdi. Alçak, bunu çok iyi bildiği için mü’minlere yüzüne maske takarak yaklaşıyor. Müslümanca sözler ederek, Allah’tan, kitaptan, peygamberden söz ederek, Allah adına yeminler ederek yaklaşır ve çok rahat kandırır onları.

Şeytan Dört Yönden Yaklaşır

Şeytanın bu ifadelerinden ilk anlaşılan, onun her türlü yolu deneyerek insanı Allah’a giden yoldan döndürmeye çalışmasıdır. Şeytan bu konuda hırslıdır ve kararlıdır. Ve Allah’a giden yolda şeytan en büyük engeldir.

“Şeytan, Âdemoğlu için İslam yolunda oturur ve: 'Atalarının dinini terk mi edeceksin?' der! O da şeytana uymayıp Müslüman olur. Sonra hicret yolu üzerine oturur ve 'Yurdunu terk edersen garip kalırsın.' der. Mümin yine onu dinlemez ve hicret eder. Sonra cihad yolu üzerinde durur, o mümine 'Savaşa gidersen öldürülürsün, malını paylaşırlar, hanımını başkası nikâh eder.' der. O da bu son engeli de aşar ve yoluna devam eder.” (Nesai,  Cihad, 19)

Fahreddin Razi, tefsirinde şunu nakleder:

Melekler şeytanın bu kararlığı karşısında insana acıdılar, “Şeytan dört cihetten insanı kuşatmışken, bu insan şeytandan nasıl kurtulabilir?” dediler.

Cenab-ı Hak onlara şöyle dedi:

“Alt ve üst olmak üzere iki cihet kaldı. Eğer insan hudu’ ile ellerini kaldırır benden isterse veya huşu’ ile başını secdeye vardırırsa, yetmiş senenin günahını ondan affederim.” (bk. Mefatih, ilgili ayetin tefsiri)

Şeytanın ön ve arka, sağ ve soldan gelmesi değişik şekillerde anlaşılmaya müsaittir.

Mesela, insanın önünde kıyamet ve ahiret vardır, şeytan bunları inkâr ettirir. Arkasında dünya vardır, insanı dünyaya yönlendirir. Sağdan gelmesi hasenat, yani iyilikler yönüyledir, onu iyilik yapmaktan alıkoymaya çalışır.

Mesela, bir insan sadaka vermeye niyetlendiğinde onu engellemeye çalışır, “Aslında şu kadar kendi ihtiyaçların varken niye veriyorsun ki?..” der. Veya bir çeşit “ehvenüş- şer” prensibiyle hareket eder, büyük hayırlara engel olmak için onu küçük hayırlarla meşgul eder. İnsanın hayrını istiyormuş gibi yapıp, onun hayrına engel olur. Mesela, büyük hizmetler yapabilecek bir insanı kendi halinde bir hayata ikna eder, başkalarının ondan istifadesine engel olur.

Soldan gelmesi ise seyyiat, yani kötülükler yönüyledir. Kötülükleri güzel ve süslü gösterir, insanı günah lekeleriyle manen kirli hâle getirmek ister.

Bir başka açıdan bu dört cihet, şu şekilde de anlaşılabilir:

 Ön cihet hayal, arka cihet vehim kuvveti, sağ cihet şehvet, sol cihet gadaptır.

Şeytan, insandaki hayali batıl şeylerle meşgul eder. Bilindiği gibi, insan önce hayal eder, sonra yapar. Mesela bir hırsız, evi soymadan önce hayalen defalarca soyar, sonra bunu fiiliyata döker. Her günahın evveli hayalde başlar.

Vehim kuvveti ise, şeytan tarafından hayırlı işlere engel olmada kullanılır. Mesela, bir insan malının önemli bir kısmını Allah yolunda vermeye niyetlendiğinde vehim devreye girer, şeytan buradan o kimseye “Ya ilerde işlerin bozulur, kendin muhtaç hale gelirsen? Ya şöyle olursa ya böyle olursa…” gibi ihtimal hesapları yaptırır ve o önemli hayra engel olabilir.

Şehvet, insanın istek yönüdür. Servet, makam, şöhret, lezzet peşinde koşmak gibi hususlarda şeytan insanı hayli kandırır.

Gadap ise insanın öfke yönüyle alakalıdır. “Öfkede akıl yoktur.” denilir. İnsanda öfke damarı harekete geçtiğinde, akıl devre dışı kalır, o insan her türlü çılgınlığı yapmaya hazır hâle gelir. Mesela, komşusunun ineği bahçesine girip bir iki domatesini yiyen bir kimse, şeytanın teşvikiyle öyle sözler söyler ki, aklıselim bunları asla kabul etmez veya öyle hareketler yapar ki bir çocuk bile yapmaz. Hatta bazen iş cinayete kadar uzayabilir. Biri mezara gider, diğeri de hapse girer, ömrünün sonuna kadar pişmanlık duyarak yaşar.

Maneviyat büyüklerinden Şakik-i Belhî, üstteki ayetin yorumu sayılabilecek şekilde şöyle der:

“Her sabah dört cepheden şeytanın saldırısına uğrarım. Önden yaklaşınca, “İstediğini yap, Allah Gafur ve Rahimdir.” der, ona şu ayetle cevap veririm: 

 “Kullarıma haber ver ki, ben gerçekten çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim. Bununla beraber azabıma gelince, o da çok can yakıcı bir azapdır.” (Hicr, 15/49-50)

Arkadan yaklaşınca, benim ve çocuklarımın fakirliğin pençesine düşme ihtimaliyle korkutur. Ona şu âyeti okurum:

 “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın...” (Hud, 11/6)

Sağdan yaklaşınca, beni yaptığım iyiliklerle övmeye, yüceltmeye çalışır, “Senin gibi âbid biri dünyada yoktur.” der. Şu âyetle onu sustururum: 

“... O halde sabret, akıbet müttakilerindir.” (Hud, 11/49) 

(Yani bugüne değil, işin sonuna bakmak lazım. Yola çıkan biri hedefe varıncaya kadar başarılı sayılmaz. Mesela, İstanbul’dan Ankara’ya doğru arabasıyla giden birisi, son km.de de kaza yapsa amacına ulaşamayacaktır.)

Sol cepheyi seçince dünyanın bütün güzelliğini ve şehvetlerini nazarıma verir, iştahımı kabartmaya çalışır. Hemen şu ilâhî fermanı hatırlatırım:

 “…Artık, kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasına perde çekilmiştir.” (Sebe’, 34/54)

 (Yani, cehennem ehli gördükleri azap karşısında dehşete düşerler, kendilerinde iştah namına bir şey kalmaz. Mesela, işkence gören biri, önüne en güzel yemekler de konulsa onları canı çekmez.)

Ben bunları okuyunca, şeytan eli boş olarak geri döner."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun