Sevgililer Günü, Müslümanın dünyasında ne anlam taşımaktadır?

Sevgililer Günü, Müslümanın dünyasında ne anlam taşımaktadır?
Tarih: 12.02.2022 - 09:29 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle bir Müslüman şunu iyi bilmelidir ki "Kalp, Allah’ın muhabbet karargahıdır." Yani, sadece ve sadece Allah’a aittir. Allah sevgisinden gayrı sevdalar o kalbi istila etmişse harap olmuş, kıymetsizleşmiş, ucuza satılmış demektir.

İnsanda sınır konulmayan bir duygudur muhabbet; sadece birkaç şeyi sevmekle gücü tükenmez, mahdut birkaç şeye aşık olmakla sonu gelmez.

Kalbin kapasitesi öyle geniştir ki yeryüzündeki her şeyi, bütün insanları ve canlıları sevebilir, yeter ki sevmeyi bilsin insan.

Burada şu soruyu sormak gerekiyor:

- Bu hadsiz muhabbete, bu sınırsız sevgiye dünyada layık olacak kimse veya bir şey var mı?

Halbuki muhabbet ettiğimiz şey bizi tanımaz, tanısa muhabbet etmez, muhabbet etse ömür seferinde refakat etmez; zira ömrü kısadır, ömrü uzun olsa bizim ömrümüz kısadır.

Vaktiyle bir adamın bir eşeği varmış, semeri yokmuş, semeri satın almış lakin eşek ölmüş; yine vaktiyle bir adamın testisi varmış, suyu yokmuş, suyu bulmuş testi kırılmış. Dünyalık sevgilerin, fani aşkların durumu tam da böyledir; sonu hüsran ve pişmanlığa gebedir.

Bu yüzden böyle sevdalara ilahi muhabbet karargâhı olan kalplerini peşkeş çekenlerin gözyaşı hiç durmaz hatta onların şiirlerinin, şarkılarının ruhu sıkıldığında hep elem, hep feryat damlaması buna delildir.

Allah sonsuz kemal sahibidir; rahmeti, hikmeti, ilmi ve bin bir esmasıyla sonsuz kemalat, sonsuz güzellik ona aittir.

Mademki insan güzelliğe aşıktır ve kendisine sonsuz muhabbet etme kabiliyeti verilmiştir; öyleyse bu sevgiye layık olan yalnız Allah’tır.

Hem Allah sevgisinde fani aşklardaki gibi türlü sıkıntıların zerresi olmadığı gibi sonsuz mutlulukların kaynağıdır.

Hem Allah’a aşık olmak sınırlı ve geçici bir zamana mahsus değildir, zira bu aşk ebedîdir.

Hem bu aşkla Allah aşıkları ebedîleşir, sonsuz ömür kazanma imkânına ulaşırlar.

Hem bu aşk iledir ki hakiki Allah dostları ahirette cennet hayatı yaşadıkları gibi, dünyalarını da bir nevi cennete çevirirler.

Bakınız Kur'an-ı Kerim bu konuya nasıl ışık tutuyor:

"Bilin ki, Allah'ın dostları için ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar. Onlar iman eden ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınan takva ehlidir. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjde vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik olmaz. En büyük kurtuluş işte budur." (Yunus, 62-64)

Mademki hakikat budur, öyleyse Müslümanın dünyasında “Sevgililer Günü” diye bir gün olamaz; sevilen Allah ise o sevgi bir ömre de sığmaz, ebedîdir, sonsuzdur.

Peki, kalp sadece Allah’a ait ise, Allah’tan gayrı olan kimseleri ve başka şeyleri sevmeyecek miyiz?

Elbette seveceğiz, lakin Allah’ın rızasına uygun olan yönüyle. İnsan eşini sadece geçici dünyaya mahsus severse, onu cezbeden fani güzelliği zamanla solacağı için, sonrasında onu terk etmek, aldatmak gibi çirkin meyillere yönelebilir, zaten bu türlü ilişkilerin temeli sevgiye değil menfaate dayanmaktadır.

Aynı insan eşini hem dünyada hem ahirette refikası olarak severse, dünyada ihtiyarlayıp çirkinleşse bile iman istikametli bir hayatın neticesinde, cennette hurilerin sultanı olacağını bilir ve öyle sever.

Allah için eşini sevenlere ne mutlu!

Sevgililer Günü halis olması gereken sevgi duygusuna menfaat kaygısını katması yönüyle de rağbet edilecek şey değildir. Çiçek, çanta, mücevher vesaire muhtelif ürünlerin satıcılarının derdi, bu gün vasıtasıyla ekonomik fayda sağlamaktır, onların dünyasında 14 Şubat vasıtasıyla insanlar birbirini sevsin gibi bir mananın varlığı sizce ne derecededir?

Bundan daha acı olanı şudur ki, İslâmiyet’te hiçbir temeli olmayan böyle günler uydurularak gençlerin gayrimeşru ilişkilere teşvik edilmesidir. Adına “sevgili” de “arkadaş” da denilse, nikâhsız olan kişi namahremdir, onunla aynı duygu ve birlikteliği paylaşmak haramdır. Böylesi kişilerin durumu “flört” olarak tabir edilmektedir ki dinimizde bunun karşılığı günahtır, Müslümanın asla girmemesi gereken yasak alandır.

Bu tarz ilişkiyi İslamiyet yasakladığı gibi insan vicdanı da onaylamaz. Zira az bir onuru olan bir genç farklı insanlarla flört etmiş bir genç kızla arkadaş olmayı, gönül bağı kurmayı asla istemez. Eğer bu haram ilişkiye gençlerin ihtiyacı var dersek, “Sevmek en temel haklarıdır.” deyip sevgiyi de bu yanlışa kılıf yaparsak, onurlu bir gencin midesini bulandıran bu kirli fiili kabullenmiş olmaz mıyız?

Şunu da iyi bilmeliyiz ki, Allah, rahmeti gereği ibadetin mükafatını ibadetin içinde, günahın cezasını da günahın içinde koymuştur yani hayırlı şeylerin hayırlı ve güzel neticeleri henüz dünyadayken görüldüğü gibi haram ve günah olan fiillerin kötü neticeleri henüz cehenneme gitmeden dünyada görülmeye başlanıyor.

Mesela, haram sevmekte, dinimizin onaylamadığı tarzda flört ve benzeri ilişkilerde kıskançlık elemi var, aşık olunan kişi başka birine bir tebessüm etse uykular kabusa döner; karşılık görmeme elemi var, bir zaman sonra ilişki kesilse, telefonlar açılmasa, araya ayrılıklar girse hasta olup yatağa düşmelere hatta intiharlara varan dehşetli sonuçları var; ayrılık elemi var, sürekli beraber olunamadığı için beraberliğin verdiği azıcık lezzeti uzun ayrılıklar acı ve sıkıntıya çeviriyor. Maksimum haftada 5 saat beraber olunsa bile ayda da 20 saat, yılda 240 saat eder, yani 10 gün. Yılda 355 gün ayrılığa bedel, 10 gün beraber olmak demek bu, yani bir üzüm tanesine bedel yüz tokat yemek gibi bir şey.

Şunu da ifade edelim ki çoklarının hata ederek “tanımadan nasıl evlenilir, sürekli görüşmem gerekiyor” gibilerden sığındıkları bahaneler çıkmaz sokaktır; zira doğru adrese, yanlış yollardan ulaşılamaz.

Burası dünya ve bize ait değil, vücudumuzdaki hiçbir organımıza sahip olmadığımız gibi dünyaya da sahip değiliz. Tabiri caizse burası babamızın tarlası değil; istediğimiz gibi at koşturamayız. Göz nasıl görüyor bihaberiz, kalbimizin çalışmasında, kanımızın temizlenmesinde zerre miktar katkımız yok, hatta bir hücremizi bile terbiye etmekten aciziz. Bizim olmayan bir vücutla, bu vücudu terbiye ve idare eden Allah’ın rızasına aykırı hareket etmenin sonucunda mutlu ve pembe bir masala ulaşacağımızı düşünüyorsak aldanıyoruz demektir. Boşanma vakaları ortada…

Bu günahın dünyadaki zararından başka ahirette de emanete hıyanet etmenin bedeli bir cezası elbette olacak.

Öyleyse sevgiyi; hudutları çiğneyerek, Kainatın Yaratıcısı, ezel ebed Sultanı Allah’ın kanun ve yasaklarını hafife alarak aramak yerine, İslami ölçülerle, helal dairede aramak zorundayız. Böylesi daha emniyetli; insanların kendilerini olmadığı bir şekilde göstermeye çalışarak, riya maskesi takmasına gerek kalmadan açık yüreklilikle istediği kriter ve şartları açıklamasına, ciddi bir hayat tecrübesi olan kişilerin gözetiminde sadece dünyevî değil, cennet arkadaşı bulunmasına vesile olan aile müessesesi kuruluyor.

Eğer aile kurma gibi bir hedef yoksa, adı ne olursa olsun bu aşağı ve adi bir zevk aracıdır, başka bir şey değil.

Böyle bir şeyi onaylayan hatta teşvik eden “Sevgililer Günü”nün elbette Müslümanın dünyasında zerre kadar kıymeti yoktur. Zira Müslüman Allah’a aşık olmuştur, bu aşk bir güne sığacak kadar çapsız değildir; eşini ve diğer sevdiklerini de Allah için sevdiğinden dolayı sevdası günlük olamaz, sonsuza kadar devam edecektir.

Hülasa, Müslümanın kalbi yol geçen hanı değildir, Allah’ın muhabbet karargahıdır; baki olan Allah’a aşık olduğu için sevdası ebedîdir, sevdiklerini de Allah için sevdiğinden dolayı geçici ve fani olan aşkların ıstırabından kurtuluşa ermiştir.

Evet, Müslüman, ebedî menzili cennet olan, iman ve istikametinin, helal haram sorumluluğu ve kulluk şuurunun sayesinde dünyasını da cennet yapan kimsedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun