Allah'a ulaşmayı istemek, bir mürşide bağlanmak farz mıdır?

Tarih: 05.05.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Rum suresi 31. ayete göre Allah'a ulaşmayı istemek, bir mürşide bağlanmak farz mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Rum suresi, 31. Ayet:

"Başkasından geçerek hep ona gönül verin ve ondan sakının. Namaza devam edin ve müşriklerden olmayın."

"Hep ona gönül verin" şeklinde çevrilen kısmı, durum bildiren bir yan cümle olduğu için "Bütün gönlünüzle ona yönelmiş olarak" anlamına gelir; tefsirlerde bunun gramer açısından izahı yapılırken ya önceki ayette geçen "o doğru dine yönel" cümlesine bağlanır ve öznenin Hz. Peygamber (asm) ile birlikte bütün müminler olduğu kabul edilir veya "müşriklerden olmayın" cümlesinin delaletiyle "(yönelmiş) olun" şeklinde takdir edilecek bir ana cümleye bağlanır. Yine âyetin bu kısmına, "münîbîn" kelimesinin kök anlamına göre "Ona dönün, tövbe edin; ona itaati sürdürün" gibi manalar verilebilir. (Şevkânî, IV, 258)

"Tut, yönel" emrinin genel olarak herkese hitap olduğuna ve cemaatin gerekliliğine işaret olmak üzere burada çoğul sigası (kipi) getirilmiştir. Yani her biriniz Allah fıtratına o tevhide öyle sarılın ki, hepiniz tövbe ve ihlâs ile Allah'a dönüp yönelerek hem ondan korkun, namazı güzel kılın ve müşriklerden olmayın. Amellerinizi yalnız Allah için yapın, açık veya gizli bir şirk karıştırmayın. (Elmalılı, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)

İman, önce kalp ile tasdîk olduğu gibi, kulluk ve dindarlık da gönül teslimiyeti ve yatışkanlığı ile olur. Dış organlarıyla birlikte bedenin ibâdete katılması, şüphesiz ki gönüldeki iman ve teslimiyeti açığa vurmak ve ibâdeti âdetten ayırmak içindir.

O nedenle ayette, “gönülden kendinizi Allah'a verin” buyurularak imân ve gerçek dindarlık konusunda kalp teslimiyet ve yatışkanlığının önemi üzerinde durulmakta ve sadece zevahiri kurtarmak için dış organlarıyla teslimiyet gösteren sahte dindarların Allah yanında hiçbir değeri olmadığına işaret edilmektedir. Zira öylelerinin zahirî teslimiyeti ruhlarına enjekte edilen fıtrat mayasından kaynaklanmamakta ve o bakımdan ilahi rızaya uygun düşmemektedir. Aynı zamanda fıtrata uygun imân ve teslimiyet iç disiplini doğurur; kalbi Allah korkusu ve sevgisiyle doldurup insanı iyiye, doğruya, faydalıya yönlendirir; uygun olmayan inanç ve teslimiyet ne iç disiplini doğurur, ne de insanı hayra ve fazîlete yönlendirir.

Ayette Allah'a ulaşmayı dilemenin farz olduğuna dair bir ifade bulunmamaktadır. Bazı kimseler taassupla farklı hükümler verebilmektedir. Meseleyi doğru anlamak gerekir. Öncelikle Allah'a kavuşmayı, ulaşmayı istemek demek ölümü istemek demek değildir. Allah'a kavuşmayı istemek, Allah'ın rızasına uygun yaşayarak olur. Allah'a kavuşmaktan maksat Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Allah'ın rızasını istemek de Müslüman olmanın bir gereğidir. Ayrıca bunun için farz demeye gerek de yoktur. Bir kimse Allah'ın rızasını kazanırsa cennette Allah'ı görmekle de şereflenecektir.

Bir mürşide tabi olmak da farz değildir. Bunlar taasupla söylenmiş aşırıya kaçan ifadelerdir. Hacet namazı kılıp Allah'a mürşidini sormak diye bir durum söz konusu dahi olamaz.

Peygamberimiz (asm)'in hayatı da bir rehber bir mürşiddir. Kur'an bir mürşiddir. İlla insanlardan bir lider aramaya gerek yoktur.

İnsanlardan bir rehber edinmek elbette faydalı olabilr. Ancak bunu insanlara dayatmak doğru değildir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Bir insan kendisine bu zamanda bir dini kanaat önderi bulmak istese hangi kriterleri baz almalıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun