Peygamberimiz zamanında Kudüs’te Mescid-i Aksa var mıydı?

Peygamberimiz zamanında Kudüs’te Mescid-i Aksa var mıydı?
Tarih: 20.02.2014 - 01:18 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamberimiz miraç mucizesinde Mekke müşriklerine Beytu’l-Makdis’e gittiğini söyler, fakat muşrikler inanmazlar. Cebrail o anda Beytu’l-Makdis’i gözünün önüne getirerek o da mescide bakıp pencereleri, kapıları hakkında bilgi verir. (Buhari, Menakıb’ül-Ensar, 41)

- Fakat o zamanlarda Beytu’l-Makdis yıkılmıştı, harabeleri bile yoktu, tamamiyle çöplük alanıydı. Daha sonra bu alanı Hz. Ömer temizlemiştir. Yani ortada ne kapı ne pencere ne de mescid vardı, mescidin o zamanlarda olmadığı hem İslami hem de tarihi yazıtlarda kesindir.

- Peki peygamber hangi kapı ve pencereyi ve mescidi tarif etti. Ya bu rivayetler uydurma ya da Peygamber yalancı konuma düşüyor. Başka bir izahı yok, çünkü ortada hiçbir mescid yok ki pencere ve kapı olsun açıklayabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İslam alimlerinin büyük çoğunluğu Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksâ'nın, çevresi mübarek kılınan Beytü'l-Makdis (Kudüs'teki) olduğunda ittifak halindedir.

Bazı tarihi kaynaklarda Kudüs'ün M.S. 70 yılında yıkıma uğratıldığı, Beyti Makdis'in de bu olayda yıkıldığı ifade edilmektedir. Ancak bu mekan yine bir mabed olarak biliniyor ve Beyti Makdis'in kalıntıları da korunuyordu. İşte Peygamber Efendimiz bu kalıtılar hakkında bilgi vermiştir.

Şu an Yahudilerin "Ağlama Duvarı" Müslümanların ise "Burak Duvarı" olarak adlandırdıkları duvar, eski mabedin bir kalıntısıdır.

M.S. 638 yılında Hz. Ömer (r.a.) döneminde Kudüs fethedildikten sonra Beyti Makdis'in yerinde Mescidi Aksa inşa edildi. Hz. Ömer (r.a.)'ın burayı mabed ittihaz etmesi de o mekanın kudsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu.

Mescidi Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletildi. Mescidi Aksa'nın hemen yakınında bulunan ve bugün Türkiye Müslümanları tarafından Mescidi Aksa zannedilen sekiz köşeli Kubbetu's-Sahra adlı mabed de Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa ettirilmiştir.

Günümüzde İsrâ sûresinin birinci ayetinde kastedilen mescidin, Mescidi Aksâ olmadığı yolundaki iddialar, İslâm müfessirleri arasından itibar görmemiştir. Tanınmış bütün müfessirler burada kastedilen mescidin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Ancak o zaman, Kudüs'te bugünkü gibi bir mescidin olmadığı, Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerinde kendisinden "Mabed" diye söz edilen binanın kalıntılarının bulunduğu tarihen sabittir ve doğrudur.

Bu mekân “Beytu’l-Makdis / Beyt-i Makdis” olarak adlandırılırdı. İşte Resulullah (asm)'ın ziyaret ettiği mekanın bu “Beyt-i Makdis” olduğu bütün ünlü müfessirler tarafından dile getirilmektedir.

Örneğin, Kadı Beyzâvî tefsirinde "Mescid-i Aksâ" ismi açıklanırken: "Burada kastedilen, Beyti Makdis'tir. Çünkü o zaman orada bir mescid mevcut değildi." denmektedir. Aynı ibarenin Nesefî ve Hazin tefsirinde de aynen geçtiğini görüyoruz. İbnu Abbas'tan rivayet edilen tefsir de bu şekildedir. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde de ayette geçen "Mescidi Aksâ" ibaresiyle ilgili olarak, şu açıklama yapılmaktadır: "Mescidi Aksâ, Kudüs'teki Beytu'l-Makdis'tir. Nitekim İsrâ hadisinde de: 'Burak'a bindim. Beytu'l-Makdis'e vardım.' diye geçmiştir. Bunun etrafı da Kudüs ve civarı demek olur." (Elmalılı, Hak dini Kur’an Dili, 5/276)

Burada kastedilen İsrâ hadisi için bk. Buhârî, Bed'u'l-Halk, 6; Müslim, İman, 259, 264; Nesai, Sâlât, 10; Tirmizî, Tefsiru sureti’l-İsrâ 2, 17; Ahmed b. Hanbel, III/148, IV/208, V/387, 392,394.

- Mescid-i Aksa’yı açıklama sadedinde tefsir kaynaklarında Kudüs’e işaret eden “Beytu’l-Makdis” sözcüğünün kullanıldığı onlarca tefsir vardır. (Misal olarak bk. Taberi, Zeccac / Maani’l-Kur’an, Maverdi, Sa’lebi, Beğavî, Zemahşeri, Razî, ilgili ayetin tefsiri)

- Muhammed Hamidullah, İsra 1. âyette geçen "en uzak mescit" anlamındaki “Mescid-i Aksâ”nın Kudüs'teki mescit olamayacağını, bunun semavî bir mescit (semalarda bulunan bir mescit) olması gerektiğini savunan görüşü tercih eder. Ancak bu görüşün doğru olmadığı bizce çok açıktır.

Önce: Semada “Mescid-i Aksa” adıyla bir mabedin bulunduğuna dair bir bilgi ne ayette ne de hadislerde vardır.

İkincisi: Mirac-İsra olayında, Hz. Peygamber (asm)'in Mekke’den Kudüs’e yaptığı seyahatini bildiren birçok sahih hadisler vardır. Ümmetin ittifakla kabul ettiği bu bilgiye ters düşecek bir yorumun kabul edilmesi elbette mümkün değildir.

Üçüncüsü: İsra suresinin ilgili ayetinde Mescid-i Aksa’dan sözedilirken, onun bulunduğu yer de tanıtılmıştır ki, oranın Kudüs olduğunda şüphe yoktur:

“Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren O zatın şanı ne yücedir!”

Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Allah, Arş ile Fırat arasını mübarek (bereketli) kılmış ve özellikle Filistin’i mukaddes kılmıştır." (Müslim, İman, 282)

Bu hadiste tarif edilen Kudüs’ün mübarek vasfı ayette de aynen geçmiştir. Bu da Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yerin Kudüs olduğunu gösterir.

Mescid-i Aksa’nın çevresinin mübarek kılınması, oranın münbit bir araziye sahip olması, ırmakların, ağaçların, yeşilliğin olması, bir de peygamberlerin kıblesi olması anlamına gelir ki, böyle bir şey gökler için düşünmek mümkün değildir.

Dördüncüsü: İsra suresinin 7. Ayetinde meal olarak şu ifadelere yer verilmiştir:

“İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, onu da kendi aleyhinize işlemiş olursunuz. Derken sonraki taşkınlığınızın vâdesi gelince, kederinizden suratlarınız asılsın, daha önce girdikleri gibi yine Mescide girsinler ve istila ettikleri yeri mahvedip dursunlar diye başınıza yine düşmanlarınızı musallat ederiz.”

 Bu ayette meal olarak “Mescide girsinler” ifadesinde, bilinen bir mescid anlatılmaktadır. Arapçasında da belirtili olarak “El” takısı almış şekilde “el-Mescid” olarak kullanılmıştır.

Arapça gramer kaidesine göre, “el-Mescid”in başındaki tarif edatı daha önce geçen bir yere işaret eder. Manası, “o bildiğiniz Mescid” şeklinde olur. Bu surede daha önce iki Mescid geçmiştir. Biri, Mekke’ye ait Mescid-i Haram, diğeri Mescid-i Aksa’dır. Bu son ayette muhataplar İsrailoğulları olduğuna göre, bu bilinen ve Kudüs’te olan Mescidin Mescid-i Aksa olduğunu göstermektedir.

- Bazılarına göre, Mescid-i Aksa Ci’rane mescididir. Ci'râne ise Mekke ile Taif arasında Mekke'ye 9 km. uzaklıkta, Huneyn Gazvesi'nde elde edilen ganimetlerin dağıtıldığı yer olarak şöhret bulmuş bir bölgedir. Ganimet taksiminde yaşanan olayların hatıralarını yadetmek üzere inşa edilmiş bir mescit bulunmaktadır. Böyle 9 km. uzakta olan bir yere “en uzak Mescid” anlamına gelen “Mescid-i Aksa” tabirinin kullanıldığını düşünmek akla ziyan bir tasavvurdur. Kaldı ki, hiçbir tarihi kaynakta o dönemde Mekke'de öyle bir mescidin varlığından söz edilmez.

- Bazı kimselerin isabetle kaydettiği gibi, bu konudaki iddialarında kendilerince "akılcılık" yaptıkları gibi o dönemde Kudüs'te herhangi bir mescid olmadığı iddiasını kullanmaya çalışıyorlar. Bunu bir de bazılarının "ilahiyatçı" sıfatıyla yaparak kendilerince bilimsel bir keşif yapmış, yeni bir bilgiye ulaşmış gibi öne çıkmaya çalıştıklarını duyuyoruz. Oysa bu iddialarının hiçbir tutarlı yanı olmadığı gibi, iddiaları da sadece kutsal Mescidi Aksâ'yı ortadan kaldırmak için yoğun çaba harcayan Siyonist işgalcilerin işlerini kolaylaştıracak nitelikte iddialardır. Çünkü işgalci Siyonistler bunu başarabilmek için Müslümanların Mescidi Aksâ'yla gönül bağlarını koparmayı amaçlıyorlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun