Ey kadınlar, sadaka veriniz ne demektir?
"Ey kadınlar! Zînet eşyânızdan bile olsa sadaka veriniz." hadisini nasıl anlamalıyız?
- Bu hadis-i şerifin metnini verip açıklamasını yapar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Abdullah İbni Mesûd (ra)’ın karısı Zeynep es-Sekafiyye (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre bir gün Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur:
« تَصدَّقنَ يا مَعْشَرَ النِّسَاءِ ولَو مِن حُلِيِّكُنَّ »
قالت: فَرجعتُ إِلى عبدِ اللَّه ابنِ مسعودٍ فقلتُ له : إِنَّك رجُلٌ خَفِيفُ ذَات اليَدِ وإِنَّ رسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قدْ أمرنا بالصدقةِ ، فأْتِه فاسأَلْهُ ، فإن كان ذلك يُجْزِئُ عنِّي وَإِلاَّ صَرَفُتَهَا إِلى غَيركُمْ . فقال عبدُ اللَّهِ : بَلِ ائتِيهِ أَنتِ ، فانطَلَقْتُ ، فَإِذا امْرأَةٌ مِن الأَنَصارِ بِبابِ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حاجَتي حاجتُهَا ، وكان رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قد أُلقِيتْ علَيهِ المهابةُ . فَخَرج علينا بلالٌ ، فقُلنَا له : ائْتِ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فَأَخْبِرْهُ أَنَّ امْرأَتَيْنِ بِالبَابَ تَسأَلانِكَ : أَتُجزِئُ الصَّدَقَةُ عنْهُمَا على أزواجِهِما وَعلى أَيتَامٍ في حُجُورِهِمَا ؟ وَلا تُخْبِرهُ منْ نَحنُ ، فَدَخل بِلالٌ علَى رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَسأَلَهُ ، فقال لهُ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
« من هما ؟ »
قَالَ : امْرأَةٌ مِنَ الأَنصارِ وَزَيْنبُ . فقالَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
«أَيُّ الزَّيانِبِ هِي ؟ »
قال : امرأَةُ عبدِ اللَّهِ ، فقال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
« لَهُمَا أَجْرانِ : أَجْرُ القرابةِ وَأَجْرُ الصَّدقَةِ »
“Ey kadınlar! Zînet eşyanızdan bile olsa sadaka veriniz.” buyurmuştu.
Zeynep sözüne devamla dedi ki: Bunun üzerine ben Abdullah İbni Mes`ûd’un yanına dönerek:
- Sen eli dar bir adamsın. Resûlullah (asm) bize sadaka vermemizi emretti. Ona git de bir soruver. Sadakamı sana vermekle bu emri yerine getiriyorsam ne âlâ. Şayet olmuyorsa başkasına vereyim, dedim. Abdullah:
- Kendin git sor, deyince ben de gittim. Hz. Peygamber (asm)’in kapısına varınca, ensârdan bir kadının orada beklediğini gördüm. Meğer onun derdi de benimkinin aynıymış. Resûlullah (asm)’in huzuruna girmeye de pek çekinirdik.
İçeriden Bilâl çıkıverince ona:
- Hz. Peygamber’e git de “Kapıda iki kadın bekliyor ve kocalarıyla kendi yetimlerine verecekleri sadakanın kabul olup olmadığını soruyorlar, de!.. Ama bizim kim olduğumuzu söyleme!” dedik.
Bilâl hemen Resûlullah (asm)’in huzuruna girerek meseleyi anlattı.
Resûl-i Ekrem (asm):
“Kim onlar?” diye sordu.
Bilâl de:
- Ensârdan bir kadınla Zeynep deyince, Resûlullah (asm):
“Hangi Zeynep’miş o?” diye sordu. Bilâl:
- Abdullah’ın karısı, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“Onlar -böyle yapmakla- iki sevap birden kazanırlar. Biri yakınlarını himaye sevabı, diğeri de sadaka sevabı.” (Buhârî, Zekât 48; Müslim, Zekât 45)
Peygamber Efendimiz (asm) zaman zaman kadınlara vaaz ederdi. Bu vaazların birinde onlara sadaka vermelerini emretmiş, verecek bir şeyiniz yoksa ziynet eşyanızı veriniz, buyurmuştu.
Başka rivayetlerden öğrendiğimize göre Hz. Peygamber (as) bu konuşmalardan birinde hanım sahâbîlere yine aynı şekilde hitap etmiş, onlar da kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri, parmaklarındaki yüzükleri çıkarıp atmışlardı. Peygamber Efendimiz’in emriyle bunları toplayan Bilâl-i Habeşî’nin eteği ziynet takımlarıyla dolmuştu.
Yine bir rivayetten öğrendiğimize göre Peygamber Efendimiz (asm) Abdullah İbni Mes`ûd’un hanımı Zeyneb’i Mescid’de görünce, ona hitaben:
“Ziynet eşyanızdan bile olsa sadaka veriniz!” buyurmuştu (Müslim, Zekât 46).
Zeyneb sanatkâr bir hanımdı. Elinden iş gelir ve para kazanırdı. Fakat kocası Abdullah fakirdi. Bu sebeple Zeynep kazandığını kocasına ve oğluna harcardı.
Buhârî’deki bir başka rivayetten öğrendiğimize göre (bk. Zekât 44), bir bayram günü Hz. Peygamber (asm) kadınlara vaaz ederken, onlara sadaka vermelerini emredince, Zeynep ziynet eşyasından bir kısmını sadaka etmek istedi. Kocası Abdullah İbni Mes`ûd ise, onu kendilerine harcamakla sadaka sevabı kazanacağını söyledi. İbni Mes`ûd Dört Halife’den sonra en iyi fıkıh bilen sahâbî olarak tanınmasına rağmen, Zeynep bu konuda iyice emin olmak istedi. Sadece kocasına ve oğluna değil, aynı zamanda kardeşlerinin yetim kalmış çocuklarına da yardım ediyordu. Acaba bu yardımları sadaka yerine geçer miydi?
İkisinin adı da Zeynep olan iki hanım sahâbî, bu meseleyi bizzat Hz. Peygamber (asm)’e sorarak öğrenmek istediler. Bunlardan biri Abdullah İbni Mes`ûd’un karısı Zeynep, diğeri Ebû Mes`ûd el-Ensârî’nin karısı Zeynep idi. İkisi de birbirinden habersiz Resûl-i Ekrem’in evine geldiler. Peygamber (asm)’ı soru yağmuruna tutmanın Allah Teâlâ tarafından yasaklandığı dönemde olmalı ki, bu hanımlar Efendimiz’in huzuruna girmeye çekindiler. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz pek mütevâzı olduğu hâlde bütün sahâbîler ona duydukları derin hürmet sebebiyle kendisini rahatsız etmekten çekinirlerdi. Huzuruna girince, sanki başlarında bir kuş varmış da onu ürkütmek istemiyorlarmış gibi saygıyla otururlardı. Derken Bilâl (ra)’in dışarıya çıktığını görünce sevindiler. Sorularını Hz. Peygamber’e arzetmesini, fakat adlarını vermemesini istediler. Bilâl-i Habeşî onlara adlarını saklı tutacağına dair söz vermekle beraber, Resûl-i Ekrem “Kim onlar?” diye sorunca, söylemek zorunda kaldı.
Efendimiz (asm) bu hanımlara verdiği cevapta, yakınlara verilecek sadakanın çok makbul olduğunu ve insana iki misli sevap kazandırdığını belirtti. Zira fakirlere sahip çıkılıp onlara yardım edilmesini emreden İslâm dini, aynı zamanda akrabanın korunup gözetilmesini de emrediyordu. Durum böyle olunca, bir insan sadakasını akrabaya vermekle, bu iki emri birden yerine getirmiş oluyor, bir taşla iki kuş vuruyordu.
Özet olarak;
- Akrabayı himaye etmek, yapılacak yardımlarda onlara öncelik tanımak gerekir.
- Akrabaya verilen sadaka, daha sevaptır.
- Bir kadın kocasına ve çocuklarına bakmak (onlara nafaka vermek) zorunda olmadığı için kendilerine yaptığı harcamalar sadaka yerine geçer. Bir erkek de kendilerine nafaka vermek zorunda olmadığı yakınlarına sadaka verebilir.
- Kadın kocasına sormadan, kendi malını dilediği gibi harcayabilir.
- Bilmediği dinî konuları öğrenmek erkeğe olduğu gibi kadına da farzdır.
- Bir kadının dinî konuları öğrenmek için evinden çıkmasında hiçbir sakınca yoktur. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 328)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet