Sübhanallah demek, el çırpmak namazı bozar mı?

Tarih: 29.07.2025 - 15:33 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cemaatle namaz sırasında imam bir yanlışlık yaptığında bazen "sübhanallah" diyerek imamın ikaz edildiğini görüyoruz. Bunun uygulama örneği hadislerde var mıdır?
- İlgili hadisi mtniyle birlikte yazıp açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, soruya cevap şeklinde bir hadis-i şerifle Peygamber Efendimizin (asm) bir uygulamasını görelim. Konu sahih bir hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır:

Ebü’l-Abbas Sehl İbni Sa'd es-Sâidî (ra) şöyle dedi:

، أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بلَغهُ أَنَّ بَني عَمْرِو بن عوْفٍ كان بيْنهُمْ شَرٌّ ، فَخَرَجَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُصْلِحُ بَيْنَهمْ فِي أُنَاسٍ مَعَه ، فَحُبِسَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَحَانَتِ الصَّلاَةُ ، فَجَاءَ بِلالٌ إِلَى أَبي بَكْرٍ رضي اللَّه عنهما فقال :

يَا أَبَا بَكْرٍ إِنَّ رسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَدْ حُبِسَ ، وَحَانَتِ الصَّلاةُ ، فَهَلْ لكَ أَنْ تَؤُمَّ النَّاس؟ قال : نَعَمْ إِنْ شِئْتَ ،

فَأَقَامَ بِلالٌ الصَّلاةَ ، وَتقَدَّمَ أَبُو بَكْرٍ فَكَبَّرَ وكبَّرَ النَّاسُ، وَجَاءَ رسول اللَّه يمْشِي في الصُّفوفِ حتَّى قامَ في الصَّفِّ ، فَأَخَذَ النَّاسُ فِي التَّصْفِيقِ ، وكَانَ أَبُو بَكْر رضي اللَّه عنه لا يَلْتَفِتُ فِي صلاتِهِ، فَلَمَّا أَكَثَرَ النَّاسُ التَّصْفِيقَ الْتَفَتَ ، فَإِذَا رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَأَشَار إِلَيْهِ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَرَفَعَ أَبْو بَكْر رضي اللَّه عنه يدَهُ فَحمِد اللَّه ، وَرَجَعَ القهقرى وَراءَهُ حَتَّى قَامَ فِي الصَّفِّ ، فَتَقدَّمَ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَصَلَّى للنَّاسِ ، فَلَمَّا فرغَ أَقْبلَ عَلَى النَّاسِ فقال :

« أَيُّهَا النَّاسُ مالَكُمْ حِين نَابَكُمْ شَيْءٌ في الصَّلاَةِ أَخذْتمْ فِي التَّصْفِيقِ ؟، إِنَّما التَّصْفِيقُ لِلنِّسَاءِ . منْ نَابُهُ شيءٌ فِي صلاتِهِ فَلْيَقلْ: سُبْحَانَ اللَّهِ ؟ فَإِنَّهُ لا يَسْمعُهُ أَحدٌ حِينَ يَقُولُ : سُبْحانَ اللَّهِ ، إِلاَّ الْتَفَتَ . يَا أَبَا بَكْرٍ : ما منعَك أَنْ تُصَلِّيَ بِالنَّاسِ حِينَ أَشرْتُ إِلَيْكَ ؟ »

فقال أَبُو بكْر :

مَا كَانَ ينبَغِي لابْنِ أَبي قُحافَةَ أَنْ يُصلِّيَ بِالنَّاسِ بَيْنَ يَدَيْ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم

Resûlullah (asm) Amr İbni Avf oğulları arasında bir kavga çıktığını duydu. Aralarını bulmak için bir grup sahâbî ile birlikte oraya gitti. Onları barıştırmak için bir müddet orada kaldı.

Bu arada namaz vakti gelmişti. Bilâl, Ebû Bekir (ra)’a

- Ebû Bekir! Resûlullah (asm) gelemedi. Namaz vakti de girdi. İmam olup namaz kıldırır mısın, diye sordu.

Hz. Ebû Bekir de:

- Peki, istersen kılalım, dedi.

Bilâl ezan okudu. Ebû Bekir de öne geçip tekbir aldı. Müslümanlar da ona uydular.

Derken Resûlullah (asm) geldi; safların arasından öne geçti.

Bunun üzerine cemaat (Hz. Peygamber’in geldiğini imama haber vermek için) el çırpmaya başladı.

Ebû Bekir namaz kılarken başını çevirip hiçbir yana bakmazdı. Cemaat durmadan el çırpınca dönüp bakmak zorunda kaldı. Yanında Resûlullah’ı görüverdi.

Resûlullah (asm), ona yerinde kalması için işaret etti. Fakat Ebû Bekir ellerini kaldırarak Allah’a hamd etti ve arkadaki safa girinceye kadar geri gitti. O zaman Resûlullah (asm) öne geçerek namazı kıldırdı. Namaz bitince, halka dönerek şunları söyledi:

 “İnsanlar! Namazda bir durum meydana gelince niçin el çırpmaya başladınız? El çırpmak kadınlara mahsustur. Namazda bir durumla karşılaşan kimse 'sübhanallah' desin. Onun 'sübhanallah' dediğini duyan kimse, kendisine dönüp bakar.”

Sonra Ebû Bekir’e dönerek:

“Ebû Bekir! Yerinde kal diye işaret ettiğim halde niçin namazı kıldırmadın?” diye sordu.

Hz. Ebû Bekir:

- Ebû Kuhâfe’nin oğluna Resûlullah (asm)’in önüne geçip namaz kıldırmak yakışmazdı, diye cevap verdi. (Buhârî, Ezân 48, Amel fi’s-salât 3, 16, Sehv 9, Sulh 1, Ahkâm 36; Müslim, Salât 102)

Amr İbni Avf oğulları, ensarın iki büyük kabilesinden biri olan "Evs"e mensuptu. Bugün Medine’ye üç km. uzaklıkta bulunan Kubâ’da otururlardı. Bunlardan bazı Müslümanların birbirini taşlayarak kavga ettiklerini duyunca Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) çok üzüldü. Müslümanların biribiriyle bozuşmaları, işi kavgaya kadar götürmeleri onu tedirgin ederdi. Duruma hemen el koymak, kavga edenlerin dargınlığı büyümeden onları barıştırmak istedi. Yanında bulunan sahabelere: “Haydi gidelim, şunların arasını bulalım.” diyerek onlarla birlikte doğruca Amr İbni Avf oğullarının yurduna gitti.

Bazı rivayetlerden öğrendiğimize göre, kavga haberi geldiğinde öğle namazı henüz kılınmıştı. Nebiyy-i Muhterem (asm) gittikleri yerden geç dönebileceklerini dikkate alarak Bilâl’e:

- İkindiye kadar dönemezsem, Ebû Bekir’e söyle, namazı kıldırsın, buyurmuştu.

Bilâl’in Hz. Ebû Bekir’e gelerek:

- Namaz vakti de geldi. İmam olup halka namaz kıldırır mısın, diye sormasının sebebi, namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını mı tercih edersin, yoksa Resûlullah (asm)’in dönüşünü bekleme faziletini mi, diye onun görüşünü almaktı.

Hz. Ebû Bekir de hem namazı ilk vaktinde kılma sevabını elde etmek hem de yaşlıları ve iş güç sahiplerini bekletmemek düşüncesiyle:

- Peki, istersen kılalım, dedi.

Onlar namaza durduktan sonra Hz. Peygamber (asm) çıkageldi. İmam olması sebebiyle safların arasından geçerek en ön safa vardı. Onun geldiğini Hz. Ebû Bekir’e haber vermek üzere cemaat el çırpmaya başladı. Bir elin arkasını öteki elin avucuna vurarak (tasfîh) veya avuçları birbirine vurarak (tasfîk), maksatlarını konuşmadan anlatmış oluyorlardı.

Fakat Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin bir tenbihini hiç unutmamıştı. Resûlullah (asm):

“Namazda sağa sola bakmak, namazın bir kısım sevabını şeytanın kapıp kaçmasıdır.” buyurmuştu. Bu sebeple Hz. Ebû Bekir namaz kılarken sağa sola bakmazdı. El çırpmalar çoğalınca, bakmak zorunda kaldı. İşte o zaman Resûl-i Ekrem (asm)’in teşrif ettiğini gördü ve geri safa geçmek istedi.

Peygamber Efendimiz (asm) ona yerinde kalması için işaret edince Hz. Ebû Bekir çok duygulandı. Resûlullah (asm) kendisine, önünde namaz kıldırma şerefini veriyordu. Bu Allah’ın bir lütfuydu. Ellerini kaldırarak Allah’a hamd etti ve o makamı ehline teslim etmek üzere birinci safa girinceye kadar geri çekildi. O zaman Resûlullah (asm) ileri geçip namazı kıldırdı.

Bu tatbikattan, namaz esnasında imamın, arkasındaki saftan birini yerine geçirerek namazı tamamlatabileceği öğrenilmiş oldu.

Namazı kıldırdıktan sonra Nebiyy-i Muhterem Efendimiz (asm) halka dönerek şöyle buyurdu:

“İnsanlar! Namazda bir durum meydana gelince niçin el çırpmaya başladınız? El çırpmak kadınlara mahsustur. Namazda bir durumla karşılaşan kimse 'sübhanallah' desin. Onun 'sübhanallah' dediğini duyan kimse kendisine dönüp bakar.”

Böylece imam, namaz kıldırırken veya sesli okurken yanıldığı takdirde, yanıldığını bildirmek üzere onu erkeklerin sübhanallah diyerek, kadınların ise el çırparak uyaracakları öğrenildi. Uyarıyı alan imam, hata ettiği için ikaz edildiğini düşünecek ve nerede yanıldığını bularak gereğini yapacaktır.

Sübhanallah diyene dönüp bakma meselesi, bir başka konuya açıklık getirmek için söylenmiştir. Namaz kılan kimse, yanında bulunanların farkedemediği bir durumu, bir tehlikeyi görebilir ve “sübhanallah” diyerek oradakileri ikaz edebilir.

Resûlullah Efendimiz (asm) ashabına bilmedikleri bir konuyu öğrettikten sonra Hz. Ebû Bekir’e döndü. Bazı rivayetlere göre önce onunla konuştu ve kendisine:

“Ebû Bekir! Yerinde kal diye işaret ettiğim hâlde niçin namazı kıldırmadın?” diye sordu.

Hz. Ebû Bekir (ra), kendisine yakışan şekilde konuştu. Hz. Peygamber (as)’ın kayın pederi, hicret arkadaşı ve ashabı içinde en çok sevdiği kimse olduğu halde, Resûlullah’ın önüne hiç kimsenin geçemeyeceğini, böyle bir saygısızlığı hiçbir beşerin gösteremeyeceğini belirtmek üzere dedi ki:

- Ebû Kuhâfe’nin oğluna, Resûlullah (asm)’in önüne geçip namaz kıldırmak yakışmazdı...

Hz. Ebû Bekir’i ve onun üstün edebini daha iyi anlayabilmek için bir hususa işaret etmekte fayda var:

Araplarda bir âdet vardı. Övünmek istedikleri zaman, adlarıyla, künye veya lakaplarıyla kendilerinden söz ederlerdi. Övünmeyi düşünmedikleri, tevazu gösterdikleri zaman da baba veya dedelerinin adıyla kendilerinden bahsederlerdi. Hz. Ebû Bekir (ra)’in, kendisinden söz ederken, "Ebû Kuhâfe’nin oğlu" diye babasının künyesini kullanması, herkesçe bilinen tevazuunu bir kere daha ispatlamaktadır.

Buna göre;

- Birbiriyle anlaşmazlığa düşen kimselerin arasını bulmak ve böylece Müslümanların birbirine olan bağlılığının zedelenmesine meydan vermemek faziletli bir davranış, ayrıca idareci ve yönetici durumundaki kimseler için bir görevdir.

- Hz. Ebû Bekir, Peygamber (as)’a karşı saygının zirvesinde olan büyük bir insandır.

- Namazda sübhanallah demek, namazı bozmaz. Zira namaz gibi bu söz de bir zikirdir.

- Erkekler sübhanallah diyerek, kadınlar da el çırparak imamı ikaz ederler.

- Mecbur kalınınca, vücudu kıbleden çevirmemek şartıyla sağa sola bakmak namazı bozmaz.

- Safları yararak öne geçmek sadece imamın hakkıdır.

- Kendisinden üstün bir kimseye imam olmak câizdir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 253)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun