Ölen latife dirilir mi?

Tarih: 15.11.2025 - 11:22 | Güncelleme:

Soru Detayı

Öldüğünü hissettiğim letaifler, güzel hissiyatlar, manevi lezzetler tekrar dirilebilir mi? Nasıl uyandırılır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanın iç dünyasındaki latîfeler bazen günah ve gafletle solar, sükûta dalar; fakat bu çoğu kez geçici bir uykudur. Mutlak ölüm nadirdir; iman kabiliyetinin tamamen kapanması demektir. Hz. Ömer’in (r.a.) İslam’dan sonraki zirvesi, en karanlık geçmişlerin bile ilahî bir nefesle yeniden dirilebileceğini gösterir. Bu sebeple hiçbir gönül için ümitsizlik yoktur.

Latîfelerin Ölümü: Mutlak ve Muvakkat

Latifelerin ölmesi meselesi ikiye ayrılır:

1. Mutlak Ölüm (Tam Ölüm)

Bu, insanın iman kabiliyetinin tamamen sönmesi, kalbin küfür ve nifakla kararması, artık hidayet kapısının kapanması demektir. Bu hal, Kuran’ın “kalbi mühürlenenler” diye anlattığı kimselerdir.

Bu seviyeye düşmek çok ağır bir isyankârlığın, uzun süreli küfrün ve bilinçli kibrin sonucudur. Artık iman nimetini alma özelliğinin kaybolmasıdır.

Ancak biz hiçbir kimsenin bu duruma düştüğünü bilemeyiz. Herkesin iman nurunu alacak özellikte olduğunu kabul ederiz ve ona göre yapmamız gerekenlere odaklanırız.

Her çekirdek, her tohum açmaya müsait ve uygundur. Her insanın kalbi de bunun gibidir.

2. Muvakkat Ölüm (Geçici Sönme)

Günah, gaflet, haram bakış, kötü söz, nefse düşkünlük gibi hatalar latîfeleri geçici olarak felç eder.

Bu halde: İbadetten zevk alamaz, hakikatle bağ zayıflar, şevk ve aşk sönükleşir, kalbî incelikler körelir.

Ancak bu, geri dönüşü mümkün olan geçici bir ölümdür.

Latîfelerin Mutlak Ölmediğinin En Güzel Delili: Hz. Ömer (r.a.)

Eğer latifeler günah ve dalaletle tamamen ölseydi, İslam’dan önce putperest bir hayat yaşayan Hz. Ömer’in (r.a.) nurlu ve yüksek makama ulaşması mümkün olmazdı.

Demek ki: İnsan ne kadar günaha bulaşsa da asli fıtratındaki iman ışığı tamamen sönmez, sadece uyur, uyanması için kuvvetli bir iman ışığına ihtiyaç duyar.

Sahabenin Latîfeleri Nasıl Uyandı?

- Peygamberimizin (asm) sohbeti o kadar güçlüydü ki en sönük latifeleri bile diriltti.

- Onları “ölüden diriyi çıkarır” ayetinin canlı misalleri hâline getirdi.

Muvakkat Ölüm Tehlikeli midir?

Evet. Çünkü:

Muvakkat ölüm devam ederse, zamanla mutlak ölüme dönüşebilir.

Günahların sürekliliği kalbi paslandırır:

“Yapıp ettikleri günahlar kalplerini paslandırdı.” (Mutaffifîn 83/14)

Bir bakış, bir kelime, bir lokma, bir davranış bir latifeyi öldürebilir. İnsan gafletle yaşadıkça ruhi ve kalbi duyarlılık tamamen kaybolabilir.

Biz Kimin Latîfesinin Ölü Olduğunu Bilemeyiz

İman kapısının tamamen kapandığı kimseler ancak ayetle haber verilenlerdir. Bu ise yalnızca Peygamber Efendimizin dönemine mahsus bir bilgidir.

Dolayısıyla:

Kimsenin iman kabiliyetinin öldüğünü iddia edemeyiz, herkese “ölmemiş olabilir” nazarıyla bakmalıyız, çünkü Allah dileyene her an hidayet verir.

Muvakkaten Ölmüş Latîfeler Nasıl Dirilir?

Kuvvetli ve tesirli bir iman dersiyle Latîfelerin tekrar dirilmesi için sert bir silkeleme, güçlü bir “tecdid” gerekir.

Eskilerin tabiriyle:

“Sarsıcı bir hakikat tecellisi”

“Kalbi çepeçevre kuşatan bir iman dersi”

Bu durum,  kalbî latîfeleri yeniden açar, paslanmış duyguları cilalar, imanı gözle görülür hâle getirir, gaflet altında ezilmiş duyguları diriltir.

Günah kalbi nasıl yaralar?

“Her bir günah kalb ve ruhta bir yaradır.”

Ve eğer günah silinmezse: Bir “manevî yılan” gibi sürekli ısırır, vesvese üretir, şüphe doğurur, imanı zedeler.

Allah “Ölüden Diriyi Çıkarır” – Kalbler İçin de Geçerlidir

Allah Teala: “Allah ölüden diriyi çıkarır.” (Rum 30/19)

Bu fiil şimdiki zaman ve gelecek zaman ifade eder: Şimdi çıkarıyor, yarın da çıkaracak ve kıyamet kadar çıkarmaya devam edecek.

Bu ayet sadece biyolojik ölüm için değildir; kalbin ölmesi ve dirilmesi için en büyük müjdedir.

Allah, en körelmiş kalbi bile bir anda diriltebilir.

Ne Yapmalı? (Amelî Reçete)

1. Tövbe etmek

Pişman olmak ve günahları terk etmek, bir daha asla o günaha girmemek, tekrar girerse yeniden daha samimi olarak tövbe etmek…

Farz ve vacipleri mutlaka zamanında ve gereği gibi yerine getirmek, varsa zamanından yapılmayanlar kazasını yapmak.

Sünnetler konusunda da elinden geldiği kadar riayet etmek.

Haram ve tahrimen mekruh olanları terk etmek, günahın azına çoğuna girmemek.

Varsa kul hakları, onlarla helalleşmek.

Unutmamak gerekir ki, yapılması gereken ibadetleri terk etmek de sakınılması gerekenleri yapmak da günahtır ve günahlar latifeleri karartan temel sebeplerdendir.

Günahı tamamen bırakamayan biri bile ona karşı mücadele ettiği sürece latifelerini öldürmez; tersine, mücadele edenin latifeleri tekrar açılmaya başlar.

En ağır günahları bırakamıyorsan bile o günahın en kötüsünden başlamak latifelerin canlanmasına katkı sağlar.

2. Duaya ve istiğfara ısrarla devam etmek

Latifeleri “temizleyen, tazeleyen ve dirilten” en güçlü ilâç istiğfardır. İstiğfar sadece günah sonrası değil, günah esnasında bile yapılabilir. İstiğfar, kulun Allah’a yönelişinin en büyük delili olduğundan kalbi yumuşatır, ölü latifeleri uyandırır.

Salih amellerle günahı silmek

Özellikle namaz, Kuran’ın ifadesiyle “kötülükleri silen” bir ibadettir.

Günahın ardından yapılan salih bir amel, aynı cinsten manevi yarayı temizler; latifenin yeniden parlamasına sebep olur.

3. Namaza devam etmek (huşu hissedilmese bile)

Kişi iç daralması, isteksizlik ve manevi zevk kaybı hissetse bile namazı terk etmemelidir.

En kıymetli namazlar, insanın içinden gelmediği hâlde Allah rızası için devam ettikleridir.

Bu namazlar kalpteki ölmüş/sönen latifelerin tekrar açılmasını sağlar.

4. Sabır ve sebat

Bazen latifenin eski parlaklığına dönmesi zaman alır; günler, haftalar, aylar sürebilir.

Daha önce yüksek bir mertebeye çıkmış biri o hâli kaybettiyse, geri dönüşte biraz “bekletilmesi” mümkündür.

Bu, Allah’ın “yakın gördüğü kullarına” verdiği ikaz nevinde bir terbiyedir.

Sabreden kazanır; gecikme “reddedilme” değildir.

5. Tebliğ, hayırlı hizmetlere katılmak

İman hizmeti, insanın kendi latifelerini temizleyen en güçlü amel türlerindendir.

Tebliğ edemeyen bile tebliğ edenlere destek olarak aynı nura ortak olabilir.

Tebliğ ehli kimseler, Kuran’ın işaretiyle özel bir ilahî muhafaza altındadır; nefis ve şeytan, bu insanlara daha az zarar verebilir.

Şefkat, merhamet ve ihtiyaç sahiplerine yardım

Yetim, yaşlı, mazlum, hasta gibi kimselere maddî-manevî yardım; kalbin kabuklarını kırar.

Şefkat, insanın iç dünyasında en donuk latifeleri bile canlandırır.

Ancak bu her hizmet “kişiyi depresyona sokmayacak dozda” ve ölçülü yapılmalıdır.

6. Rabıta-i mevt (ölümü hatırlamak)

Ölümü, kabri ve hesap gününü gerçekten tefekkür etmek; kalbi yumuşatır, latifeyi uyandırır.

Mezarlık ziyareti etkisiz geliyorsa hastaneleri, yoğun bakımları ziyaret etmek ölümü daha kuvvetli hatırlatır.

Ölüm tefekkürü tasavvufta latifenin dirilmesi için en etkili metotlardandır.

7. Her gün Kuran–dua–zikr ile latifeleri beslemek.

8. Gafleti atacak kuvvetli derslere ve sohbetlere devam etmek.

Özetle:

Mutlak ölümler çok enderdir ve yalnızca “ayetle sabit olanlara” mahsustur.

Herkes için ümit kapısı son nefese kadar açıktır.

En sönük latifeler bile güçlü bir iman, ibadetler, dua ve istiğfar ile dirilir ve bir çekirdeğin çiçekli, meyveli bitkiler ve ağaçlar olması gibi inkişaf eder, açılır ve gelişir.

Cennetteki nasip, bu dünyada canlı kalan latifelerin sayısına, derecesine ve açılmasına göre olacaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun