Kurallar insanı vahşileştirir mi?

Tarih: 13.10.2025 - 09:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

Konulan kurallar, insan doğasının daha da vahşi olmasına sebebiyet verir mi?
Sorum İslam'dan çok sosyoloji ile alakalı. Kuralların katı olduğu yerde, özellikle cinsiyetler arası ayrımın (Gender segregation) oldukça belirgin olduğu alanlarda insanlar karşı tarafa daha da meyilli olmazlar mı? Cezalandırılan şeye insanlar daha da meraklıdır diye yazılıdır sosyoloji ve psikoloji kitaplarında. İslam'ın da kadın erkek arasındaki kuralları çok katı değil mi? Örneğin kadınlar erkek için fitnedir ya da erkeklerin zayıflığı kadındır sözleri iki cinsiyeti birbirine yabancı kılmaz mi? Tek İslâm değil diğer dinlerde de bu katı kurallar söz konusu. Taliban yönetiminde bile mesela kadınlar tamamen erkekler için tehdit(!) olduğundan kadınların okumasının önüne geçilmesi İslam'da neden var olsun? Özellikle Hz Muhammed zamanında birçok kadın ev dışında birçok meslekte söz sahibi olmuşken. (Sadece annelik ya da "nurturing" "cashiering" değil.) Bu paranoyaklık mıdır? İslâm'da haremlik selamlık uygulaması insan doğasına aykırı değil midir? Psikolojide bile kadın erkek konuşsunlar ki birbirini tanısınlar ve ruhsal açıdan gelişsinler denilir. Lakin dinlerde iki cinsiyet birbirinin günahı gibi lanse edilir. Tabi ki şimdiki özgürlüğün de mutluluk getirdiği söylenemez ama asıl sorum sosyoloji/psikoloji'nin insanın cezalı olan şeylere daha da meyilli olması durumu.
Son olarak, evlenmeden önce bir kadın ben çalışıyorum ben sosyalim der ve erkek ise tamam derse evlilik içinde erkeğin artık eşine karışma hakkı olur mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sorduğunuz şey, tek sorudan ziyade çok katmanlı ve çok yönlü sorular yumağı gibidir.

Konunun başta dini olmak üzere, sosyolojik, psikolojik ve kültürel boyutları var.

Konuya tek tek bakalım:

1. Sosyoloji ve Psikoloji Açısından: Bastırılan şey çekici hale gelir mi?

Evet. Bu, sosyal psikolojide "yasak elma etkisi" ya da "reaktans kuramı" ile açıklanır. Reaktans kuramı der ki: İnsanlar özgürlükleri kısıtlandığında o kısıtlanan şeye daha fazla yönelirler. Özellikle cinsellik, merak, kimlik gibi konular bastırıldığında bu bastırma fanteziyi büyütür, tabu haline getirir.

Örnekler: Çok baskıcı toplumlarda gizli fuhuş, taciz, pornografi oranlarının artması. Cinsiyetler arası duvarların çok katı olduğu yerlerde gerçek ilişkiler yerine fetişleştirme, saplantı, ikiyüzlülük ortaya çıkması. Bunun en çarpıcı örneğini rahipler için cinselliği yasaklayan Katolik kilisesinde görmekteyiz. Basına da yansıdığı gibi, Katolik rahipler arasında her türlü cinsel sapkınlık yaşanmaktadır.

Kısaca katı yasaklar kısa vadede kontrol sağlar, ama uzun vadede bireysel baskıyı ve sapkınlığı doğurabilir.

Diğer taraftan kadın-erkek arasındaki sınırların iyice ortadan kalktığı batı toplumlarında da başta çocuk tacizleri olmak üzere her türlü sapkınlık yaşanmaktadır. Bu yüzden olsa gerek, doğası gereği sadakat üzerine kurulu olan evlilik kurumu, ilişkilerin serbest olduğu, sağlam kuralların olmadığı toplumlarda dikiş tutmamaktadır.

İşte bu ve benzeri sapkınlıklar, bireysel tacizler veya toplumsal sorunlar yaşanmaması için İslamiyet, cinselliği yasaklamadığı gibi, evliliği Peygamber sünneti olarak görerek teşvik etmektedir. Bunun yanında ihtiyaç ve mecburiyet söz konusu olduğunda erkekler için birden fazla evliliğe izin vermektedir.

Demek ki, İslam helal yolları açık bıraktığı için ve helaller meşru keyiflere yeterli olduğu için, iki aşırı ucun bütün olumsuzluklara çözümler getirmiştir.

2. İslam’da Kadın-Erkek İlişkileri Neden Sınırlıdır?

İslam'da cinsiyetler arası ilişkiler yasaklanmamış, sadece aralarında nikah düşebilecek kadın ve erkeğin ölçülü bir mesafede kalmaları talep edilmektedir.

Bunun en önemli nedenlerinden birisi cinselliğin insan üzerindeki etkisi:

İnsanın düşünce, duygu ve davranışları üzerinde üç temel duygudan birisi de cinsellik duygusudur. İmtihan sırrına binaen Allah akıl ve güç, kuvvet, şiddet ve de cinsellik duygusuna adeta bir sınır koymamıştır. Ancak dinler bir sınır getirmiştir, daha sonra da toplumlar, devletler hukuki yolla cinselliğin meşru çerçevede yaşanması için önlemler almıştır.

Hukuki yasalar ve polisiye önlemlerin yeterli olmadığı, günümüzde yaşanan cinsel saldırılarla anlaşılmıştır. Ayrıca polis ve hukukun hiç olmadığı zamanlar ve mekanlarda her türlü saldırının yaşandığını biliyoruz.

İşte insanın doğasında olan bu taşkın özellikten dolayı, namusları korumak, zayıfın, mazlumun, kadının hukukunu muhafaza etmek için İslamiyet, kesin kurallar getirmiştir.

Bu önlemlerin katı olup olmadığı görecelidir. Çünkü bu kurallardan dolayı bir hanım kendisini dışarıda, yalnızken emin hissediyorsa, onun için katı kural değil, en faydalı bir uygulamadır. Ancak nefsine hakim olamayan veya olmak istemeyenler için de katı sayılabilir.

Ancak burada kültürel yorumlarla dinin özünde var olan kuralların karıştırılmaması gerekir. Çünkü Peygamber Efendimiz döneminde kadınlar sosyal hayatta var olmuşlar, kendi adlarına ticaret yapıyor, cephe gerisinde savaşa katılıyor, ilim öğretiyordu.

Taliban tipi uygulamalar İslam'ın özüyle değil, politik yorumlarıyla ilgilidir. Din adı altında erkek egemen bir kültürün dayatmasıdır.

3. İslam'daki Bu Mesafe İnsan Doğasına Aykırı mı?

İkili ve toplum ilişkilerinin var olduğu her yerde kuralların ve sınırların varlığı tehdit değil, daha sağlıklı ilişkilerin devamı için zorunludur. Trafik kurallarının varlığı, bahçemizin veya sitemizin duvarlarının olması, kapıda güvenlik elemanının oturması, her gelen geçenin içeri girememesi bina sakinleri için tehdit değil, güvenlik ve huzurdur.

Bunun gibi İslamiyet de daha huzurlu bir hayat için, kadın ve erkeğin doğasını da dikkate alarak cinsler arasında bazı duvarların konulmasını öngörmüştür.

Ancak bazı toplumlarda mesela Taliban gibi, İslam’ın bazı temel düşünceleri daha ileri ve radikal boyutta yorumlanmış, toplum gerçeğine uymayan uygulamalara gidilmiştir. Bu durumun dinle değil de biraz da kültürel ve coğrafi koşullarla alakalı olduğunu söyleyebiliriz.

4. Kadın “Ben Çalışırım, Sosyalim” Derse, Evlilikte Erkek Sonra Buna Karışabilir mi?

İslam’da nikah en önemli akitlerden biridir. Şahitler huzurunda yapılan bir sözleşme ve ortaklık gibidir. Eşler birbirinin ileri sürdüğü şartları kabul ettiyse sonradan bunu tek taraflı ve zorla değiştirmezler. Yani eğer erkek, evlenmeden önce kadının çalışmasını biliyor ve onaylıyorsa, sonra "artık çalışamazsın" diyemez. Böyle bir davranış sözleşmeye sadakatsizlik sayılır. Zaten Hz. Peygamber (asm) de evlilikte verilen sözlerin çiğnenmesini uygun görmez.

Ancak evlilikte her zaman karşılıklı saygı esastır. Yani taraflar zamanla “şu koşulları konuşalım” diyebilir. Ama bu karşılıklı anlayışla olur, baskı ve denetimle değil. Çünkü İslam’ın özü, insana karşı anlayışlı, hikmetli ve dengelidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun