Dünyayı versek azaptan kurtulur muyuz?

Tarih: 09.01.2025 - 07:27 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Al-i İmran Suresi (3) 91. ayet: İnkâr edip neticede kâfir olarak ölenler, kendilerini kurtarmak için dünya dolusunca altın verseler, yine de kabul edilmeyecektir.
- Sahihi Buhari 3692 numaralı hadisin sonunda 2. Halife Hz. Ömer diyor: Eğer dünya kadar altınım ve hazinem olsa idi Allah’ın azabından kurtulmak için onu fidye olarak verirdim.
- Soru şöyle: Allah’ın Al-i İmran Suresi 91. ayetinde kafirlere nisbet ettiği bu kelimenin aynısını neden 2. Halife Hz. Ömer ölüm ayağında söylüyor?
- Bu sözler neden birbirine bu kadar benziyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayette geçen ve dünyayı verseler fidye olarak kabul edilmeyeceği bildirilen kimse kâfir olarak vefat edendir ve haşir meydanında söylenecektir. Hz. Ömer (ra) Efendimiz ise dünyadayken cennetle müjdelenmiş bir sahabi olarak bunu ifade etmiştir. Bu nedenle ikisini aynı kefeye koymak uygun olmaz.

“Evet, inkâr edip de kâfir olarak ölenler var ya, onların hiç birinden -kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek olsa dahi- asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem veren bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.” (Al-i İmran, 3/91)

mealindeki ayette zikredilen “Dünya dolusu altın miktarı fidye” ifadesi, mecazî bir anlatımdır. Muhatap olan insanların anlayabilecekleri bir üsluptur. Yani “Fidye olarak ne verirlerse versinler, onlardan asla kabul edilmez.” Şayet dünyanın bir milyar kat dolusu altın da verseler kabul edilmez. İnsanın zihninde “sonsuzu” ifade etmek için en yakın takribi miktar “dünya dolusu” dur. Bu da kâfir olarak vefat edenler içindir.

Buhari’nin ilgili yerinde verilen bilgi de özetle şöyledir:

Hz. Ömer (ra) ölüm darbesini yediği anda Abdullah b. Abbas onun övmeye başlar. Bunun üzerine Hz. Ömer, bunların Allah tarafından kendisine lütfedilen birer nimet olduğunu söyler ve ekler:

“Şu anda görmekte olduğunuz telaşım ise(ey İbn Abbas) senin ve arkadaşların içindir. Allah’a yemin ederek söylüyorum ki, eğer yeryüzü boyutu(dolusu) kadar altınlarım olsa Allah’ın azabını görmeden önce onu fidye verirdim.” (Buhârî, Fezâilü ashâb 6)

Burada Hz. Ömer (ra) iki noktaya dikkat çekmiştir:

Birincisi: Allah’ın rızasını kazandığını gösteren hayatının iyilikleri Allah’ın kendisine verdiği bir nimet olduğunu bildirmiştir. 

İkincisi: Mevcut olan telaşlı halinin de iki cephesinin olduğunu, birisi arkadaşlarından ayrılmak, belki de -sır katibi Huzeyfeden öğrendiği- kendisinden sonra onların başlarına gelecek sıkıntılar olduğu, asil telaşı ise Allah’ın karşısında nasıl hesap vereceği ile ilgili olduğu ve daha ağır bir hâl olduğunu belirtmiştir.

Ancak Hz. Enes’ten gelen bir rivayete göre şöyle bir bilgi de vardır:

Kıyamet günü bir kâfir getirilir ve ona: “Söyler misin şayet senin dünya dolusu altının olsaydı kendini kurtarmak için onu fidye olarak verir miydin?” denilir. O ise ‘Evet!..” diye cevap verir. Bunun üzerine ona denilir ki: “Şüphesiz daha önce bundan daha kolayı senden istendi.” (Buhari, Rikak 48)

Şu hâlde iman da salih amel de fidye olarak verilecek her şey de bu dünyadayken yapılmalı...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 84
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun