Mümtehine 4. ayete göre tekfir farz mı?

Tarih: 31.08.2024 - 20:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir tekfirci, kendi düşüncesini Mümtehine 4. ayete dayandırıyor. Allah bize burada İbrahim'i (as) örnek göstermiş, ayetteki "Sizden de Allah'ın dışında taptıklarınızdan da beriyiz." cümlesindeki "sizler" tağutların tebaasını, taptıkları da tağutları ifade ediyormuş. Buna göre de diyor ki
- Bir kimse Allah'a şerik tutmasa dahi, tağutları tekfir etmedikçe iman etmiş olmaz. Tağutları ve tebaasını tekfir etmek her Müslimin üzerine farzdır ve Allah'ın kesin emridir.
- Bu ayeti nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Mümtehine 4. ayeti nasıl anlamalıyız?

Bu ayetin meali şöyledir:

İbrahim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrahim’in, babasına "Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur." demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır. (Mümtehine, 60/4)

Bu ayette Allah’a ve müminlere düşman olan kâfirlere hitap ediliyor. “…siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır.” deniyor.

Biz bir Allah’a imam ediyoruz. Kâfirleri tekfir etmeye gerek yok, onlar zaten kâfir. Bir mümin, kâfire mümin derse, onun açık ve kesin kâfirliğini inkâr ederse ancak o zaman durumu sorgulanır.

Müslüman olduğu bilinen bir kimseyi tekfir etmenin hükmü nedir?

Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kimsenin kâfir olduğuna hükmetmektir. Kuran ve Hz. Peygamber (asm), bireylere Müslüman olduğu bilinen hiç kimseyi tekfir etme yetkisi vermemiştir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek 'Sen mümin değilsin.' demeyin…” (Nisa, 4/94)

Ayrıca bir hadis-i şerifte Kelime-i Tevhid’i söyleyenlerin ve kıbleye yönelip namaz kılanların Müslüman kabul edileceği, Allah (c.c.) ve Resulünün (asm) koruması altında olacağı ifade edilmektedir (bk. Buhârî, Salât, 28).

İslam tarihinde tekfir söylemiyle ilk defa ortaya çıkan fırka, Haricîlerdir. Nitekim bu grup, Hz. Ali (r.a.) başta olmak üzere pek çok sahabîyi kâfir olmakla itham etmişlerdir. (bk. Eşarî, el-İbâne, 2/337)

Günümüzde de bazı kişi ve gruplar, kendilerine muhalif olarak gördükleri herkesi ve zümreyi tekfir eden bir tutuma sahiptirler.

Tekfir konusunda İslâm’ın temel yaklaşımı, kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir kişiyi küfre nispet etmemektir. Nitekim Kuran ve sünneti anlama ve uygulama bakımından Hz. Peygamber (asm) ve sahabenin yolundan yürüyen, İslam’ın ana bünyesi olan Ehlisünnete göre kıble ehli tekfir edilemez. Bir kimseye Müslüman isminin verilmesi, onun Ehl-i Kıble oluşu ve Kelime-i Tevhid’i tasdik etmesiyle ilgilidir. Yani “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah” düsturunu benimseyen ve dile getiren herkes mümindir. Bu kimse, dinin emir ve yasakları konusunda ihmalkâr davransa da İslâm dışında görülemez ve küfürle itham edilemez.

Tekfir meselesinde öncelikle dikkate alınması gereken esaslardan biri şudur:

Bir fiil veya sözün “küfür” kapsamına girmesiyle, bu tür fiilleri işleyen veya sözleri söyleyen kimse hakkında “kâfir” hükmü verilmesi aynı şey değildir. Bu bağlamda bazı kaynaklarda yer alan “şu fiil / söz küfrü gerektirir” gibi ifadeler, belli bir şahsı nitelemek için değil, yapılan fiili vasfetmek ve bundan sakındırmak içindir.

Dolayısıyla kişinin, dinin zorunlu olarak bilinen esaslarından birisini veya birkaçını inkâr ettiğini kendi irade ve rızasıyla açıkça beyan etmedikçe kâfir olduğuna hükmedilemez. Zira küfre götüren söz ya da davranışların bir kimsede hata ve cehalet gibi sebeplerle görülmesi, söz konusu kişiyi dinden çıkarmaz.

Tekfirle ilgili dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de tevil konusudur.

Kuran ayetlerine getirilen yorum ve tevil, tüm eksikliklerden münezzeh olan Allah’tan başka bir ilâhın varlığını kabul etme, Allah’ın bazı insanların şahsına hulul ettiğine inanma, Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğini inkâr etme; katî delillerle sabit olan haramları helal sayma ya da şerî yükümlülükleri kaldırma gibi dinin zorunlu olarak bilinen hüküm ve esaslarının dışına çıkmadığı veya bunları alay konusu etmediği sürece tekfir sebebi olarak görülemez.

Bu itibarla İslam âlimleri bu hususu, “Tenzilin inkârı küfürdür, tevili değil.” şeklinde bir ilke hâline getirmişlerdir.

Öte yandan tekfirin dinî ve hukuki pek çok ciddi sonuçları olduğundan dolayı, bu konuda hüküm vermek bireylerin yetki ve sorumluluğuna bırakılmamıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun