Taberi kadının ip ile bağlanabileceğini mi söylüyor?

Tarih: 18.06.2024 - 15:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ateist biri şöyle yazmış:
Maverdi tefsirinde Nisa/34’ü tefsir ederken, kadınları yalnız bırakın ifadesini açıklarken Taberi’nin şöyle dediğini nakletmektedir:
 “Bu erkeğin karısını hicar ile bağlamasıdır. Hicar cima yapmaya karar versin diye devenin bağlandığı iptir.” (Maverdi Tefsiri En Nüket vel Uyun 2. Cil 60. sf.)
-
Buradan hareketle ateist kişi şunları söylüyor:
“Taberi’nin kadını hicar denen bir ip vasıtasıyla deve bağlar gibi bağlaması şeklindeki yorumu hakikaten Arap coğrafyasında kadının değerinin ne olduğunu ortaya koyuyor.”
- Bu mevzuyu açıklar mısınız?
- Ateistin bu hezeyanlarına ne cevap verilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, ayet ve hadislerde böyle bir ifade yoktur.

Kadına karşı yapılması tavsiye edilen yatakların ayrılması, kadını ıslaha ve evliliği kurtarmaya yönelik bir uygulamadır. Yatakların ayrılması veya ayrı mekânları paylaşması hem psikolojik hem de sosyolojik bir yaptırım içermektedir.

İnsanlar yaratılış bakımından farklı özeliklere sahip olabildikleri gibi yanlışlarından dönebilmek için de farklı yöntemlerden etkilenebilirler.

Bazı kimselere sözlü nasihat etkili olabilirken bazılarına ise etki etmeye bilir. Sözden ziyade eyleme yönelik davranışlar onlar üzerinde daha etkili olabilir. Onun için ıslaha yönelik yollar da yaptırıma yönelik uygulamalar da farklı olabilir.

İşte yıkılma ve dağılma aşamasına gelmiş bir ailenin kurtulması için, eşlerin belli bir süreliğine ayrı kalmaları, onlara hatalarını görmeye sebep olabilir.

Aynı mekânda yaşayan ve sürekli tartışan çiftlerin geçici bir süreliğine ayrı kalmaları, her iki tarafın hatalarını görebilme ve birbirlerini daha iyi anlamalarına sebep olabilecektir.

Bir müddet ayır kalan karı-koca hem daha aklıselim düşünebilecek hem de yalnız kalmanın verdiği yalnızlık psikolojisini yaşayarak kendilerini düzeltme yoluna gireceklerdir.

Soruda geçen konuya gelince:

İbn Cerîr et-Taberî, tefsîr kitabında böyle bir yorum yapmıştır.[1] Böyle bir yorum yapmış olsa da kadının iple bağlanabileceği İslâm’ın bizlere bir emri veya bir tavsiyesi değildir.

Kadınların iple bağlanması, ne Kuran-ı Kerîm’de ne de Sünnet-i Seniyye’de geçmemektedir. Sahih kaynaklarımızda böyle bir emir yahut tavsiye söz konusu değildir.

Konuyla ilgili ayet-i kerime tam olarak şöyledir:

“Allah’ın, (iki cinse) birbirinden farklı özellik ve lütuflar bahşetmesi ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Saliha kadınlar Allah’a itaatkardır; Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onlara (hafifçe) vurun. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”[2]

Tefsir âlimleri bu ayet-i kerime üzerine birtakım yorumlar, açıklamalar yapmıştır. Genel hatlarıyla ayette; kadınların baş kaldırması, kocalarının sözlerinden çıkması durumunda kendilerine çekidüzen vermeleri için nasihat edilmesi, öğüt vermede bir fayda hasıl olmadıysa yatakların ayrılması, nihayetinde de hafifçe vurulması ifade edilmiştir.

Kadınların yataklarda yalnız bırakılması ve onlara hafifçe vurulması noktasında yorumlar beş ayrı görüş altında belirtilmiştir:

  1. Karısıyla ilişkiye bir süre girmemesi.
  2. Hanımıyla bir süre konuşmaması ve aynı yatakta yatıldığı vakit sırt dönülmesi.
  3. Aynı yatak ve döşeklerde bir müddet uyunmaması.
  4. Karşılaşılan sorun hakkında kocanın karısına ciddi uyarılar yapılması.
  5. Kaçmaması için iple bağlanılması.[3]

Sizlerle paylaştığımız bu görüşler, hepsi birer yorumdur. Ne ayettir ne de hadistir. Bunlar; karı kocanın sorunla karşılaşması sürecinde başvurulmak üzere bazı alimler tarafından sunulan birtakım tavsiyelerdir.

Her evli çiftin kendine göre sorun çözme tekniği ve taktiği vardır. Tüm sorunlara karşın tek bir yol göstermek asla çözüm değildir. Karı ve koca, bakış açısı ve mizaç gereği sorunlarını kolay bir şekilde nasıl yoluna koyabiliyorlarsa; o yol minvalinde hareket etmelidir.

Taberi’nin de ne yapmak istediğini anlamaya çalıştığımızda beş görüşten dördünün kimden sadır olduğunu rivayetlerle birlikte serdettikten sonraVehcurûhunne / Yataklarına girmeyin, sokulmayın!” ayetinde geçen “hâcera” kelimesini tahlil ederken Arap dilinde zikredilen kelimenin üç manaya da gelebileceğini söylemekte; birinci anlamın bir kişinin sözünü terk etmek ve dinlememek, ikinci anlamın alay eden birisi gibi sürekli tekrarlı konuşmak, üçüncü anlamın da birinin devesini bağlaması durumunda deve bağlandı anlamlarına geldiğini ifade etmektedir.[4] Ardında da üç sözlük anlamından Arapların dilinde istimal edilen en yakın ve doğru anlamın üçüncüsü olduğunu savunmaktadır.[5]

Kaynaklarımızda Taberi’nin görüşünü destekler nitelikte ifade ve yorumlar görülmemektedir. Aksine Taberi’nin bu görüşü için

Maverdi, “Bu haberin tek başına kabul görmesi üzerine herhangi bir delil yoktur.”[6],

İbn Atiyye, “Taberî, görüşünü öne çıkarıp diğer görüşleri atıl bıraksa da onun konuyla alakalı yaptığı yorum; sakıncalıdır.”[7],

Zemahşerî, “Taberi’nin söylemek istediği şey; onları ilişkiye zorlayın ve bağlayındır. Eğer kaçmasından korkuyorsa da onu deve ipiyle bağlar. (Taberi’nin yaptığı) yorum, zorlayarak çıkarılan anlamlardandır.”[8]

Kadınlara Vurulması

Ateist, deist vb. akımların İslam’ın temel esasları arasında evrensel ilkelerine dikkat kesilmek yerine içinde kısmen şaz görüşler barındıran ifadeleri cımbızla çekmesi; dertlerinin üzümü yemek değil; bağcıyı dövmek olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Allah Azze ve Celle, İslam’ı eşya ve hadise üzerinde hakim kılma yolunda Hz. Peygamber (asm) Eendimizi de hem tebliğ edici hem de açıklayıcı tayin ederek belli başlı kurallar, kaideler ve tavsiyeler ortaya koymuştur. Emir dışındaki ifadeler, yapmayı zorunlu kılmaz. Kişi emir dışındaki tavsiyelerde tercih hakkında sahiptir.

Örneğin biraz sonra değineceğimiz “Kadınlara hafifçe vurun!” ayetinde Allah Teâlâ, kadınların dövülmesini emir vermemekte aksine bir karı kocanın ilişkiyi bitirme raddesine gelmeden önce ön hazırlık sürecinde alması gereken sağlıklı ve en selim yolları ortaya koyarak birtakım tavsiyelerde bulunmaktadır.

Maksadımızı biraz daha açacak olursak; Allah Teala, Müslüman erkeklere, hanımlarının isyan etmeleri durumunda önce öğüt, sonra yatakları ayırma, nihayetinde ise hafifçe vurulmasını söylemektedir.

Peki, Allah Resul’ünün (asm) hayatına baktığımızda bir beşer olması hasebiyle hanımlarıyla kavga etmişliği, onlarla küsmüşlüğü yok mudur? Tabi ki vardır. Tertemiz annelerimizden olan Hz. Aişe (r.a) hakkında bir zaman zina iftirası atıldığı vakit[9] bile Hz. Peygamber’in (asm) Hz. Aişe’ye (r.a) vurduğunu, aşağıladığını bırakın, hakkında olumsuz tek bir söz dahi ettiği düşmanları tarafından bile iddia edilmemiştir. Bu örnek bize; kadınlara hafifçe vurmanın tavsiyeler arasında yer aldığı söz konusu olsa da Hz. Peygamber’in (asm) hanımlarına asla el kaldırmadığını aksine onlara karşı şefkatini ve merhametini ortaya koyuyor.

Net bir biçimde söyleyebiliriz ki; Allah Resulü (asm), Allah’ın en sevgili kulu olmasına rağmen ömrü boyunca hiçbir zaman -savaş durumları hariç- şiddete başvurmamıştır.

Hz. Aişe (r.a) annemiz konuya ilişkin der ki: “Resulullah aleyhissalatü vesselam, Allah yolunda savaşma hali dışında ne bir hanımına ne bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye eliyle vurmadı. Kendisine fenalık yapan kimseden intikam almaya kalkmadı. Yalnız Allah’ın yasak ettiği şeyler çiğnenince, o yasağı çiğneyene Allah adına adaleti uygulardı.”[10]

O yüzden en başta da belirttiğimiz üzere ateistlik vb. ideolojilerin derdi, İslam’a karşı sakıncalı görüş ve düşüncelerle mücadele etmek, Allah’ın nurunu söndürmeye çalışmaktır.


[1] Ebû Ca’fer İbn Cerîr et-Taberî, Câmiü’l-beyân ‘an te’vili âyi’l-Kur’ân, Dârü’t-Terbiye ve’t-Turâs, Mekke t.y., 8/306.[2] Nisâ, 4/34.
[3] bk. Ebü’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî, en-Nuket ve’l-‘uyûn, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût ty., 1/482.
[4] bk. İbn Cerîr et-Taberî, Câmiü’l-beyân, 8/306.
[5] bk. İbn Cerîr et-Taberî, Câmiü’l-beyân, 8/309.
[6] bk. el-Mâverdî, en-Nuket ve’l-‘uyûn, 1/483.
[7] bk. İbn Atiyye el-Endelüsî, el-Muharrerü’l-vecîz fî tefsîri’l-kitâbi’l-ʿazîz, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût 1422, 2/48.
[8] bk. Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî ez-Zemahşerî, el-Keşşâf ‘an hakâiki gavâmidi’t-tenzîl, Beyrût 1407, 1/507.
[9] İlgili mesele için bk. Nûr, 24/11-22.
[10] Müslim, Hadis No: 2328.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun