Akıl ile ayet ve hadis çelişirse akıl tercih edilir, sözü doğru mudur?

Tarih: 16.05.2015 - 00:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir hoca İmam Gazzali ve Fahreddin Razi gibi alimlerin "Akıl ile nas çelişirse akıl tercih edilir." yönünde bir düşüncesi olduğunu söylüyor. Bu doğru mudur?
- Doğru ise aklın tercih edilmesi demek nassın (ayet ve hadisin) doğru tevil edilmesi mi demek?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Akıl ile nas çelişirse akıl tercih edilir." kaidesinin mucidi Fahreddin Razi kabul edilmektedir. Verilen bilgilere göre, o bu kaideyi “Esasu’t-Takdis” adlı eserinde söz konusu etmiştir.

- Bununla beraber, “Mealimu Usuli’d-Din” adlı eserinde de bu kurala değinmiştir. Orada Allah’ın “cihet, cismiyet” gibi bazı müteşabih manaları ihtiva eden ayet ve hadislerin tevil edilmesi gerektiğini açıklarken şu yoruma yer vermiştir:

“Naklin zahir ifadelerini, aklın kati delaletine tercih etmek yanlıştır. Çünkü nakil, aklın feridir (naklin/nassın anlaşılması akla bağlıdır). Eğer asıl olanı (aklı) delil olmaktan düşürürseniz, bu çürütme işi hem aslı (aklı) hem de fer’i (nakli) birlikte ortadan kaldırır. Bunun yanlışlığı ise ortadadır. O halde tek bir çıkış yolu vardır ki, o da aklın -kesin olan- delaletini asıl kabul etmektir. (bk. Mealimu Usuli’d-Din, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Lubnan, ts., 1/48)

- İbn Teymiye de bu kaideyi Razi’ye isnat etmektedir. (bk. Der’u Taarudi’l-Aklı ve’n-Nakl, Camiatu’l-İmam Muhammed b. Suud, 1411 199, 1/4)

- İbn Temiye, nassın tevil edilmesine karşı çıktığı için, müteşabih olan ayet ve hadisleri, bu kaideye dayanarak tevil eden kelamcıları tenkit etmiştir(bk. ilgili eserin değişik yerleri). Ve bu sebeple de Seleficilik oynayanlar da Razi ve diğer kelam alimlerini aşırı ve edep dışı bir üslupla tenkit etmektedir.

- Oysa, bunun çok basit bir açıklaması vardır: Akıl, vahyin anlaşılması için yegâne faktördür. Kur’an’da tefekkür, tedebbürü emreden, aklı kullanmayı tavsiye eden bütün ayetler dolaylı olarak akla büyük önem vermektedir.

O halde, bu kaide şöyle diyor:

Bir ayet veya hadisin ifadesinde aklıselime aykırı bir ifadeyi görürseniz, mümkün ise aklı esas alın ve ilgili nassı tevil edin. Yeter ki, akıl akıl olsun. Yani, vahyin ışığında eğitilmiş, Nevebi terbiyeye sahip, işin uzmanı, yetkinliğin bütün şartlarını haiz bir akıl olması gerekir.

- Nitekim, Bediüzzaman Hazretleri de bu konuya temas etmiş ve her aklın esas alınmayacağına özellikle vurgu yapmıştır:

“Takarrur etmiş usûldendir: Akıl ve nakil taâruz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir.” (bk. Muhakemat, s.12)

- Örneğin, “Allah’ın arşa istiva etmesi”, “Allah için el, göz” gibi cismaniyeti hatırlatan sözcüklerin kullanıldığı ayetlerde yer alan ifadelerin zahiri, aklıselime aykırıdır. Keza, eğer bir ifadenin yalnız zahirine göre bakılırsa, lisanların özellikle de Arap lisanının üzerine kurulduğu teşbih, temsil, istiare ve mecaz gibi önemli dil unsurlarını tamamen göz ardı etmek gerekir.

Bu bakış açısına göre,

“Resulüm! Sizin öldürdüklerinizi siz öldürmediniz.(Yine Bedir savaşında düşmana) attığın çakılları atarken sen atmadın, onları Allah attı.” (Enfal, 8/17)

mealindeki ayeti anlamak mümkün değildir. Bunu ancak bir mecaz sanatı çerçevesinde değerlendirebiliriz.

Keza: “Cennette gümüş şişeler” (İnsan, 76/16)'den bahseden ayetin manasını kavramak imkânsız gibidir. Çünkü gümüşten yapılmış şişelerin varlığından söz edilemez. Bunu ancak bir teşbih/benzetme sanatıyla anlaya biliriz.

İşte bu gibi nakillerin/nasların zahir manasını ancak akıl ile tevil edilerek anlaşılabilir. Bunun dine ne sakıncası vardır. Bilakis, bu teviller yapılmazsa kendilerine Selefi-Vehhabi diyen bazı zahir perestlerin yanlışları İslam’a zarar verir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun