Allah'ın kitabında olmayan şartlar ileri sürüyorlar, sözüne göre hadislere gerek yok mu?
"Bazı insanlara ne oluyor da Allah'ın kitabında olmayan şartlar ileri sürüyorlar. Sayısı yüze ulaşsa da Allah'ın kitabında olmayan şartlar batıldır. Allah'ın kitabı uygulanmaya, Allah'ın şartları da güvenilmeye daha uygundur." (Buhari, Mukateb 2, Tecrid-i Sarih Hn. 1122, et-Tac 2/272)
- Bu hadis bu kaynakta mevcut mudur, eğer var ise ne manaya gelir?
- Bu durum hadislere gerek olmadığı anlamına mı gelir?
Değerli kardeşimiz,
İlgili hadisin sebeb-i vürudu şudur:
Berire adındaki cariye, efendileriyle yaptığı mükatebe (bir sözleşme ile bir bedel ödenerek hürriyetin satın alınması) akdinden ötürü borçlandığı taksitlerini ödeyemediği için, Hz. Aişe’ye gelerek yardımcı olmasını istemiş. Hz. Aişe de: “İstersen bu parayı senin sahiplerine öderim, fakat 'vela'n (vela: köleyi/cariyeyi azat eden kimsenin azat ettiği kişiye bir nevi varis sayılmasıdır) benim olur.” dedi. Berre’nin sahipleri bunu kabul etmediler ve “O seni azat etsin, fakat velan bize ait olsun.” şeklinde bir şart ileri sürdüler.
Hz. Aişe bu durumu Resulullah’a bildirdi. O da (asm), “Sen onu azat et... Vela azat edenindir.” buyurdu. Ardından Minberde bu vela konusunun doğrusunu halka izah etti ve “Bazı kimselere ne oluyor ki, Allah’ın kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar... Kim Allah’ın kitabında olmayan bir şartı öne sürerse -hatta bunu yüz defa teyit etse de- onun o şartı geçersizdir.” diye buyurdu. (Buhari, Mükateb, 2)
Bunun hadislerle olan ilişkisine gelince;
1) Görüldüğü gibi, ilgili hadiste söz konusu edilen “şart”ın hadislerle yakından uzaktan bir alakası yoktur. Mesele tamamen muamelatla ilgilidir. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 5/188)
2) “Nüzul, vürud sebebinin hususi olması, hükmün umumi olmasına engel değildir.” kuralına göre bakacak olursak bile, bu hadiste “Kur’an’da olmayan bir şart”tan ziyade, (kitap ve sünnetle sabit olan) Allah’ın hükmüne aykırı olan şartlara dikkat çekilmiştir. Zaten biz “Allah’a muhalif olan yerde kula itaat edilmez.” prensibini bizzat hadis kaynaklarından öğreniyoruz. (bk. İbn Hacer, 5/188)
3) İbn Huzeyme gibi bazı alimlerin de ifade ettiği gibi, Kur’an’da olmayan onlarca şey vardır ki, caizdir. Mesela, Kur’an’da olmadığı halde, bir kimse alışverişte bir kefilin olmasını şart koşabilir veya taksitle ödeme şartını koyabilir ve bu şart caizdir. (bk. İbn Hacer, a.g.y)
4) Kurtubi gibi alimlerin görüşüne göre, hadiste yer alan “Allah’ın kitabında olmayan şart”tan maksat, Allah’ın kitabında ne “icmalen” (konunun aslı) itibariyle ne de “tafsilen” (detaylarıyla) bulunmayan ve meşru görülmeyen şartlar demektir. Mesela, abdest konusu tafsilen zikredildiği halde, namaz konusu icmalen (özet halde) söz konusu edilmiştir.
Bazen de Kur’an’da bir şeyin yalnız “aslının aslı” bulunur. Kitabın, Sünnete hatta sahih kıyasa delâleti bunlardandır.
Demek ki, sahih hadislerde bulunan her şey bilvasıta/dolaylı olarak Kur’an’da var demektir. (bk. İbn Hacer, a.g.y)
5) Hadiste yer alan “Vela azat edenindir” ifadesi de Hz. Peygamber (asm)'in hadislerinin Dinin/İslamın/Şeriatın ikinci kaynağı olduğunu göstermektedir. Çünkü, bu hüküm açıkça Kur’an’da olmadığı halde, Hz. Peygamber (asm) bunu ortaya koymuş ve İslam ümmeti bununla amel etmiştir. Nitekim, Kadı Iyaz gibi alimlere göre, Resulullah (asm)’ın zahiren Kur’an’da olmayan bu hükmü ortaya koyması,
“Allah’ın neyi Resulü size verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da kaçın.” (Haşr, 59/7)
mealindeki ayetinin ifadesiyle tamamen örtüşmektedir. (bk. Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, 10/144)
6) Bu hadisi kabul ettikten sonra, bunun sahih hadislerin geçersiz olduğuna delil getirmek bir mantık çelişkisidir. Çünkü, eğer hadislere -haşa- yer yoksa, bu hadiste yer alan “Allah’ın kitabında olmayan bir şart geçersizdir.” hükmüne de inanmamak gerekir. Bu ise çok çarpıcı ve de antika bir paradokstur.
7) “Ey iman edenler, eğer size açıklanırsa ve siz onları Kur'ân nazil olurken sorup da hükmü kendinize açıklandığında fenanıza gidecek şeyleri sormayın. Allah o şeyleri affetmiştir (sükutla geçirmiştir-Meraği tefsiri). Allah Gafurdur, Halimdir." (Maide, 5/101) mealindeki ayetten de Kur’an’da olmayan ve insanlar için caiz olan bazı şeylerin olduğunu anlamak mümkündür.
8) Meallerini vereceğimiz ayetler ve sahih hadisler, Hz. Peygamber (asm)'in sünnetinin de bir teşri kaynağı olduğunu göstermektedir:
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve elçisine götürün. Böyle davranmanız, daha iyidir ve sonuç itibariyle daha güzeldir." (Nisa, 4/59)
“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Haşir, 59/7)
“Kim Resûlullah’a itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)
“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20)
“Haberiniz olsun! Bana Kitab (Kur’an) verildi ve onunla birlikte onun bir misli/gibisi (sünnet) dahi verildi.” (Ebu Davud, Sünnet, 6)
“Sakın herhangi birinizi -karnı tok-, koltuğuna kurulmuş olup, kendisine emir veya nehiylerimden biri gelip de ‘Biz, onu bilmeyiz; Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız.’ derken görmüş olmayayım.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 6)
“Şunu iyice belleyin ki, muhakkak ki Allah’ın Resulü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (Tirmizî, İlim, 10)
İslam alimlerine göre, bu ayette söz konusu edilen "aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve elçisine götürün" mealindeki emirden maksat, işi Allah'ın kitabı Kur'an ile, hayatta olduğu müddetçe Hz. Peygamber (asm)'in kendisi, vefatından sonra ise, onun sünnetine göre çözmek demektir. (bk. Abdulğani Abdulhalık, Hücciyyetu’s-Sünne, 298)
- İmam Şafiî de bu ayetin yorumunda şunları söylemiştir:
Ayette geçen "İtaat" kelimesinin Allah için olduğu gibi, Hz. Peygamber (asm) için de ayrıca tekrarlanması, O'nun Kur'an'ın dışında yaptığı emir ve yasaklarına karşı da itaat etmenin gereğine işaret etmek içindir. "Sizden olan emir sahiplerine de" ifadesinde görüldüğü üzere, emir sahipleri için ayrıca bir "itaat" kelimesinin kullanılmaması, aksine cümle içerisinde (atıf yoluyla) Allah ve Resûlüne karşı yapılması istenen itaate tâbi kılınarak ifade edilmesi, onlara yapılacak itaatin mutlak olmayıp, Allah'ın kitabı ve elçisinin sünnetine uyma şartına bağlı olduğunu göstermek içindir. (bk. İmam Şafii, er-Risale, 79-80)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kur'an’da cezası belli olan bir şey, hadiste farklı şekilde geçiyorsa, Kur'an esas alınmaz mı?
- “Bana mucize olarak sadece Kur’an verildi”, “Size Kur’an yeter” hadislerini nasıl anlamalıyız?
- Nebiler vahiy almazlar mı?
- "Zor gelmeyeceğini bilseydim, gece namazını farz kılardım." hadisine göre farz kılma yetkisi içtihadi midir?
- "Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur." (Nisa, 4/80) ''Bana itaat edin.'' diyen bir insan kendini Tanrı yerine koymuş olmuyor mu?
- "Karnı tok bir şekilde koltuğuna kurulmuş olan bazı kimselerin ‘Bize Kur’an yeter…' diyeceği zamanlar yakındır." hadisi sahih midir?
- Allah'ın kendisine ve Kur’an’a yemin etmesi, nasıl açıklanabilir?
- Ayette, başörtüsü emrinin olmadığı söyleniyor, açıklar mısınız?
- Allah'ın gelmesi gibi ayetler neden tevil edilir?
- Kölelikle ilgili ayetler konusunda, Kur'an-ı Kerim'e uymamız gerekirken, onu kendimize uydurmamız gibi bir durum olmuyor mu?