Hz. Aişe, "Vallahi Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum." demiştir. Bu hadisi açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş:
«Ben kendilerini Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e bağışlayan kadınları ayıplar da, 'Hiç kadın kendini hibe eder mi!' derdim, Allah (Azze ve Celle): O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini kendine alırsın. Boşadıklarından arzu ettiğini almanda sana bir mesûliyet yoktur. (Ahzâb, 33/51) âyet-i kerimesini indirince: Vallahi Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum, dedim.» (Sahih-i Müslim, Rada, 49 (1464).)
Bu konuda farklı hususlar vardır.
Birden çok hanımı olanlara sıra ile bir nöbet izlemek vaciptir. Buna "Kasm" denilir. Fakat Peygamber (s.a.v)'in özelliklerinden olmak üzere ona "Kasm" vacip kılınmayıp kendi dilemesine bırakılıyor. Azlettiğin, yani bıraktığın yahut boşadığından arzu ettiğine dönmen durumunda da üstüne bir günah yoktur. Bu hüküm, yani tertib üzere nöbetle "Kasm" sana vacip kılınmayıp böyle senin arzu ve dilemene bırakılması onların gözlerinin aydın olmasına ve gözleri aydın olup da üzülmemelerine ve senin kendilerine verdiğin ile yaptığın davranış ve ihsan ile hepsinin hoşnud olmalarına daha elverişlidir.
Çünkü o, bir kere hepsinin eşit oldukları bir hükümdür, sonra sen aralarını eşit tutar "Kasm" yaparsan, onu senin bir ihsanın bilerek sevineceklerdir. Ve eğer bazısını tercih edecek olursan, onu da Allah'ın bir hükmüyle yaptığını bilecekler, yine gönülleri hoş olacaktır. bundan anlaşılır ki hanımları sevindirmek, gönüllerini hoş etmek de şeriatın gözettiği maksatlardandır.
Ey Peygamber! Eğer dilersen mehirsiz olarak kendisini nikahlamak üzere sana kendisini bağışlayan mümin kadın sana helâldir.
Bu kadınların Hz. Peygamber (s.a.v)'e mubah kılınması iki şarta bağlıdır:
a) Kadının nefsini Hz. Peygamber (s.a.v)'e hibe etmesi,
b) Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu kadını nikâhlamayı arzu etmesi.
Hibe lafzıyla evlilik Hz. Peygamber (s.a.v)'in hususiyetlerinden olup diğer müminlere caiz değildir. Peygamberimiz (s.a.v)'in kendisini hibe eden kadınla mehirsiz, velisiz ve şahidsiz evlenme hakkı vardır.
Allah'ın Peygamberine helâl kıldığı dört sınıf: Mehri verilen kadınlar, memlûk cariyeler, akraba kadınlar ve kendilerini mehirsiz hibe eden kadınlardır.
"Helâl kılınmak"tan murad, umumi nikâh iznidir. Dikkat edilirse İbni Abbas ve Mücahid'in dediği gibi: "Hz. Peygamber (s.a.v)'in yanında hibe edilmiş hiçbir kadın yoktu."
Kendi nefsini Hz. Peygamber (s.a.v)'e hibe eden kadın olan Ümm Şerîk ed-Devsiyye, Peygamberimiz (s.a.v)'e:
- Nefsimi sana bağışladım, deyince Peygamberimiz (s.a.v) buna karşı sustu. Bunun üzerine bir adam kalktı ve:
- Ya Rasulallah! Senin ona ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir, dedi. (Peygamberimiz de onu ona nikahladı.)
Aynı şekilde kendilerine Hz. Peygamber (s.a.v)'e hibe eden diğer kadınlar da böyle idi. Ancak Peygamberimiz (s.a.v)'in yanında kendini ona hibe eden hiçbir kadın yoktu.
İbni Sa'd rivayet ediyor ki: Leyla bt. Hatim kendini Peygamberimiz (s.a.v)'e hibe etmiş, başka kadınlar da kendilerini Peygamberimiz (s.a.v)'e hibe etmişlerdi. Ancak biz Peygamberimiz (s.a.v)'in bunlardan herhangi birini kabul ettiğini işitmedik.
Mehirsiz olarak kendi nefislerini Peygamberimiz (s.a.v)'e hibe eden kadınlar. Bunlar dört tane idi:
- Meymûne bt. Haris,
- Zeyneb bt. Huzeyme Ümmü'l-Mesakin el-Ensariyye,
- Ümmü Şerik bt. Cabir,
- Havle bt. Hakim,
Fakat kendi nefislerini Rasulullah (s.a.v)'e hibe eden bu kadınlardan hiçbiri Rasulullah (s.a.v)'in yanında değillerdi. Zira Rasulullah (s.a.v) onlardan hiçbirini kabul etmemişti.
Cenab-ı Hakk'ın "Eğer Peygamber onu nikahlamak isterse" ifadesi hibenin ancak Hz. Peygamber (s.a.v)'in kabulüyle tamamlanacağına delildir. O kabul ederse, o kadın ona helâl olur. Kabul etmezse bu lüzumlu değildir. Nitekim bir adama bir şeyi hibe ettiğin zaman onu kabul etmesi vacip değildir.
Cenab-ı Hakk'ın "sana mahsus olarak" ifadesi hibe lafzıyla yapılan nikâhın geçerli olmasının Hz. Peygamber (s.a.v)'in hususiyetlerinden olduğuna, nikâh hibesinin Hz. Peygamber (s.a.v)'den sonra hiçbir kimseye helâl olmadığına ve hiçbir kadının nefsini bir adama hibe etmesinin helâl olmadığına delildir. Bu âlimlerin cumhurunun görüşüdür. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/361-366).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Ahzab suresi 50-52. ayetleri açıklar mısınız?
- Peygamberimizin çok evlenmesine müsade edilmesi ve Ahzab suresi 50 ve 51. ayetleri açıklar mısınız?
- Hz. Peygamber, çok eşliliğin dörtle sınırlandırılmasından sonra, aynı anda dörtten fazla kadınla evli bulunmuş mudur?
- Hz. Aişe validemizin vahyolunan ayetleri eleştirdiği olmuş mudur?
- Peygamberimizin evlilik hayatı neden Kuran'da geçiyor?
- Peygamberimiz, Ümmü Şerik ile yaşlı diye mi evlenmedi?
- TELBİYE
- TELBİYE
- Duha suresi 5. ayetin meali ve nuzül sebebini açıklar mısınız?
- MEKKE'NİN FETHİ-II