Peygamberimizin evlilik hayatı neden Kuran'da geçiyor?

Tarih: 01.12.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ahzab suresi 50-55. ayetlerde geçen Peygamberimizin evlilik hayatı ve eşleri ile ilgili bilgilerin Kur'an'da geçmesinin nedeni nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (asm) İslamı şahsında temsil etmekteydi. Onun her hali insanlar için birer örnek teşkil etmektedir. Peygamberlik gibi kutsi bir vazifeyi omuzlarında taşıyan Hz. Muhammed (asm) hakkında Kur'an-ı Kerim'de ayetlerin olmaması düşünülemez. O (asm) Allah tarafından kontrol edilmekte ve zaman zaman bu konuda ayetler nazil olmaktaydı. Nitekim şu ayetler Peygamberimiz (asm)'in ve dolayısıyla müminlerin nasıl davranması gerektiğini bildirmektedir.

"Onlardan ölen hiçbir kimsenin cenaze namazını kılma ve kabri başında dua etmek üzere durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler." (Tevbe, 9/84)

İbn Übey öldüğünde, halis bir Müslüman olan oğlu Abdullah Hz. Peygamber (asm)’e gelerek cenaze namazını kıldırmasını rica etti. Pek şefkatli olan Efendimiz (a.s.m) o tarafa doğru kalkınca Hz. Ömer (ra) 80. âyeti

"Onlar için sen ister Allah’tan af dile, ister dileme. Yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir. Evet, böyle! Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımayıp karşı geldiler. Allah da böylesi fasıklar güruhunu hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz." (Tevbe, 9/80)

hatırlattı. Hz. Peygamber (asm): “Demek Allah izin verdi, ben de yetmişten daha fazla istiğfar ederim.” dedi. Bunun üzerine 84. âyet indirilip kâfirler için istiğfar dilemenin yasak olması hakkında kesin hükmü bildirdi.

"Kâfir olarak ölüp cehennemlik oldukları kendilerine belli olduktan sonra, akraba bile olsalar, müşriklerin affedilmelerini istemek, Peygamberin de müminlerin de yapacağı bir iş değildir." (Tevbe, 9/113)

Cumhur, yani bütün tefsir âlimleri, bu âyetin Ebu Talib hakkında nazil olduğunu nakletmişlerdir ki, bunun dayanağı da Said b. Müseyyeb, Zührî, Amr b. Dinar ve Ma'mer'den gelen bir rivayettir. Demişler ki; Ebu Talib'in hal-i hayatında Hz. Peygamber (asm) "Ey amcacığım لا اله الا الله de. Bu bir kelimedir ki, Allah'ın huzurunda bunun ben senin lehinde delil olarak kullanayım." dedi. Orada Ebu Cehl ile Abdullah ibni Ebi Ümeyye de vardı. Bunlar "Ey Ebu Talib, Abdülmuttalib'in milletinden vaz mı geçeceksin?" dediler. Bunun üzerine Peygamber (asm) Efendimiz de "Yasaklanmadığım sürece ben de senin için istiğfar edeceğim." dedi. Sonra da işte bu "Peygamber ve müminler için müşriklere istiğfar etmek diye bir şey yoktur." âyeti ile "Muhakkak ki, sen kendi istediğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah dilediğini hidayete erdirir." (Kasas, 28/56) âyeti nazil oldu.

İşte yukarıdaki hükümler Peygamberimize (asm) hitap edilmişse de aslında tüm müminleri ilgilendirmektedir. Çünkü o müminler için bir modeldir.

Peygamberimiz (asm)'in hane-i saadeti vahye mazhar olması hasebiyle ve o hanedeki eşleri de Peygamberimiz (asm)'in mümessilliğinde İslamı temsil etmesi bakımından onların hakkında da ayeti kerimeler zikredilmesi ehemmiyetlidir. Nasıl ki Peygamberimiz (asm)'e gönderilen hükümler onun şahsında bütün ümmeti ilgilendirdiği gibi ev halkı için nazil olan ayetler de bütün Müslümanları ve özellikle kadınları ilgilendirmekte onlara hitap etmektedir.

Peygamber (asm)'in hanımları elbette diğer kadınlar gibi olamaz. Çünkü onlar bütün mü'minlerin anasıdır. Bu emir sadece Peygamber (asm)'in hanımlarına mahsus değil, onların şahsında mü'mine kadınların hepsine mahsustur. Bir kadının nâmahram bir erkeğe karşı süslenip püslenmesi, onu celbedecek şekilde sesini inceltmesi, kırıtarak konuşması, erkekle yalnız bir yerde kalması ve evinde kimse yokken yabancı bir erkeği evine çağırması yasaktır. Kadının erkeğe cevap vermesi gerektiği yerlerde çok kısa ve erkeğin dikkatini çekmeyecek şekilde cevap vermesi gerekir. Diğer hususlar fitne ve fücurun doğmasına sebeb olur. Zira insandaki nefs-i emmâre daima insanı kötülüğe sevk eder. Şeytan da onun yardımcısıdır.

Bu gibi hatalara düşmemek için, kadın ve erkeğin şehveti kamçılayacak hususlardan daima kaçması lazımdır.

Allah Teâlâ âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor:

"Hem de vakar ve haşmetinizle evlerinizde oturun da evvelki cahiliye devri kadınlarının kırıla döküle zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi süslenip çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Allah ve Resulüne itaat edin. Ey Ehli Beyt, Allah sizden sadece şunu istiyor: Sizden her türlü kiri gidermek ve sizi tertemiz bir hâle getirmek."  (Ahzab, 33/33)

Yani siz vahyin geldiği evde yaşıyorsunuz. O vahyin nasıl yaşandığını peygamberden görüyorsunuz. Hikmet burada. İslam, Peygamber Efendimiz (asm)'in bütün sözleri, davranışları, onayladıklarıdır. Bunları siz gözünüzle görüyorsunuz. Bunları hatırlayınız. Yani sevgili Peygamberimiz (asm) kendisine nazil olan ayetleri çeşitli vesilelerle insan­lara duyuruyor. Eğitim merkezi olarak mescid birinci derecede, çarşılar, dükkanlar, işyerleri, dağlar, tepeler kullanılıyor. 

Kur'an'ın üslubuna baktığımızda dünya bir medresedir. 

Eğitim salonu yalnız okullar değildir. Oralarda eğitim salonudur ama yeryüzü bir eğitim salonudur. Buralarda eğitim devam ederken, Peygamber Efendimiz (asm)'in ömrünün yarısıda evde geçiyor. Evde Peygamber Efendimiz (asm)'in hanımları nazil olan ayetleri, ve o ayetlerin Peygamber Efendimiz (asm) tarafından yapılan hem sözlü, hem de davranış yorumlamalarının da kıyamete kadar gelecek insanlara nakledilmesi gerekiyor.

İşte bu nakletme görevi de o annelerimize düşüyor. Bu sebeble Allah (c.c.) onları uyarıyor. Evleri onların eğitim merkezi olmuş oluyor. Öğretmenleri de sevgili peygamberimizdir. Ders kitapları Kur'an-ı Kerim'dir ve efendimizin hayatıdır.

Bütün bunların nakledilmesi gerektiğinden rabbim bunu emrediyor. O annelerimiz de gerekeni yapmışlar. Allah o annelerimizle bizi, cen­netinde buluştursun inşallah. Allah her şeye nüfuz edendir, Allah her şeyden haberdardır.

Hz. Peygamber (asm)'in hiç olmazsa aile hayatında rahat olabilmesi, birden fazla eşiyle yaşarken sıkıntıya düşmemesi için kendisine özgü olmak üzere bahşedilen ruhsatlar, kolaylıklar 50. âyetten itibaren bazı açıklamalarla birlikte şöyle sıralanmıştır:

Dörtten fazla olan eşlerle evlenmesinin helâl olması, isteyen kadınlarla mehirsiz evlenmesinin caiz olması, kadınlarının yanlarında kalma sürelerini eşit tutma (buna fıkıh kitaplarında, paylaştırma mânasında kasm denilmektedir) mecburiyetinin bulunmaması, bu âyetler geldiğinde evli bulunduğu kadınlardan başka kadınla evlenmesinin ve bunlardan birini boşayarak yerine bir başka kadını almasının caiz olmaması, vefat ettiğinde veya boşadığında eşleriyle başkalarının evlenmesinin caiz olmaması ve eşlerinin bundan sonra yabancılara karşı daima perde arkasında bulunmaları.

Birçok kadın, peygamber eşi olabilmek için mehirsiz olarak onunla evlenmek istemişlerdir (âyetin ifadesiyle kadınlar kendilerini ona bağışlamışlardır). Bu şartla evlenmesi âyete göre caiz olduğu halde kendisinin bu ruhsatı kullandığına dair örnek yoktur.  Ayrıca kendisi, yirmi beş yaşında iken kırk yaşında dul bir hanımla evlenmiş, onunla yirmi beş yıl mutlu bir hayat yaşamış, çocuk sahibi olmuş, Hz. Hatice (r.anha)  vefat edinceye kadar da başka bir hanımla evlenmemiştir. Şu halde daha sonra, on yıl gibi kısa bir zaman içinde birçok eşle evlenmesinin cinsel arzuyla izah edilemeyecek sebepleri ve hikmetleri olmalıdır. Fedakârlık eden bazı hanımların ödüllendirilmesi, evlilik yoluyla akrabalık (sıhriyet) bağı kurarak bazı fertleri ve grupları kazanmak, onlarla yakınlık ve dostluk oluşturmak ve bu suretle İslâm'a karşı olan cepheyi zayıflatmak, özel hayatı ve aile ilişkileri başta olmak üzere ümmetin bilmesini istediği hususların eksiksiz zaptedilip başkalarına anlatılmasını, bu amaçla toplumun Peygamber hanımlarının bilgilerinden yararlanmalarını sağlamak bunlardan bazılarıdır. Hanımların da onunla evlenmek istemelerinde birinci saik, peygamber hanımı olarak yaşama ve ölme şerefine nail olmaktır. Bu sebepledir ki, kendilerini, dünya nimetleri ile Peygamber (asm)'den birini seçmede serbest bıraktığında eşlerinin tamamı onu ve Allah rızasını seçmişlerdir.

"Onlardan dilediğinin beraberliğini erteler, dilediğini yanına alırsın." ifadesinden maksat, çeşitli yorumlar arasından bizim tercih ettiğimize göre, beraber kalma süresinin eşit olması mecburiyetinin (kasm) kaldırılmasıdır. Bu izne rağmen Hz. Peygamber (asm), eşlerini incitmemek için eşitliğe riayet etmiştir. Eşleri de ona olan saygı ve sevgileri sebebiyle, boşayabileceğini ima ettiğinde dünyaları yıkılmış, yanlarında eşit kalmaya riayet etmese de, dünya nimet ve ziynetlerinden kendilerini mahrum etse de onun eşi olmayı tercih etmişler, buna razı ve bununla mutlu olmuşlardır.

Hicâb (perde, örtü) âyeti diye anılan 53. âyet ile onu takip eden iki âyetin gelmesine sebep olarak iki olay nakledilmektedir. Bunlardan birincisine göre Hz. Peygamber (asm)'in kayınpederi de olan Hz. Ömer (r.anha), "Evinize iyiler de kötüler de girip çıkıyor, eşlerine perde arkasında olmalarını söyleseniz!" deyip duruyordu, sonunda hicâb âyeti nazil oldu.

En detaylı bir şekilde olayın şahidi Enes b. Mâlik tarafından anlatılan ikinci olay, Hz. Peygamber (asm)'in Zeyneb ile evlendiği günün akşamında verdiği düğün yemeği ile ilgilidir. Yemek yendikten sonra davetliler kendi aralarında sohbete dalmışlar, yeni evlileri bir türlü baş başa bırakmamışlardı. Hz. Peygamber (asm) birkaç kere dışarı çıkıp girerek rahatsız olduğunu bildirmek istediyse de fayda vermedi, bilhassa sona kalan üç kişi oldukça geç vakitte kalkıp gittiler, Resûlullah (asm) tam yatak odasına girmek üzere idi ki bu âyet vahyedildi.

Ayette, kuşkusuz beşerî ilişkiler ve muaşeret kuralları bakımından diğer Müslümanlar için de aydınlatıcı olan şu hükümlere (bk. Ahzab, 53-55) yer verilmiştir:

a) Hz. Peygamber (asm)'in evine, davet edilmeden yemek maksadıyla girmek yasaklanmıştır.

b) Yemeğe gelenlerin erken gelip yemeğin hazırlanmasını evin içinde bekleyerek hâne halkını rahatsız etmemeleri istenmiştir.

c) Yemek yendikten sonra davetlilerin kendi aralarında sohbete dalıp evde gereğinden fazla kalmaları menedilmiştİr. Burada Hz. Peygamber (asm)'in rahatsız bile olsa bunu sineye çekerek insanları incitmekten geri durduğuna; yani onun güzel ahlakına, utanıp çekinen kişiliğine, nezaket ve zarafetine de dikkat çekilmiştir.

d) Peygamber eşlerinin her türlü şaibeden, münafıklarla kendini bilmezlerin dedikodu malzemesi olmaktan uzak kalmalarını sağlamak maksadıyla, bundan böyle yabancılarla hep perde arkasından görüşüp konuşmaları emredilmiştir.

e) Hz. Peygamber (asm)'i üzmek ve kendisinin bırakmasından veya vefatından sonra eşleriyle evlenmek müminlere haram kılınmıştır. 57-58. âyetlerde Resûlullah (asm)'ı üzme yasağına müminleri üzmek de eklenmiş, bunları üzenin Allah'ı üzmüş olacaklarına işaret edilmiş ve üzenleri bekleyen korkunç akıbet haber verilmiştir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamber Efendimizin zevceleri kaç tanedir; çok evlenmesinin hikmeti nedir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun