Namaz kılarken ve yalnızken örtünmenin hikmeti nedir?
- Eğer örtünmekten maksat iffeti korumaksa, kişi zaten tek başınadır?
Değerli kardeşimiz,
Göz ardı edilen bazı gerçekleri arz edeceğiz ki, sorunun altyapısını oluşturan bilgi boşluklarını doldurmuş olalım.
- İslam’daki hükümlerin asıl gerekçesi, Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Allah emrettiği için işler yapılır, yasakladığı için işlerden kaçınılır. Buna göre, bir hükmün asıl nedeni ve hakikî hikmeti Allah’ın -olumlu veya olumsuz- emridir. Buna hakikî “illet” de denir. Diğer maslahatlar ise, insanın aklını tatmin etmeye yönelik olan unsurlardır ki, buna "hikmet" de denir.
- Bundan anlaşılıyor ki, İslam’ın ortaya koyduğu bir hüküm -Allah tarafından kaldırılmadığı sürece- zaman ve mekân üstü bir konuma sahiptir.
- Bir kadının namaz kılarken, el ve yüzü (bir görüşe göre ayakları) hariç, bütün bedenini örtmesi gerekir. Bu konuda, cumhuru teşkil eden alimler arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Bu örtünmenin gerçek illeti Allah’ın emridir. Başkasından korunmak ise, bir hikmettir. Allah’ın emri ise, hikmetine bakılmadan/hikmeti bilinsin bilinmesin, yerine getirilir.
- Eğer işin aslı, yalnız başkasının bakışlarıyla ilgili olsaydı, erkeklerin de tek başına oldukları yerde, çırıl-çıplak namaz kılmalarının sahih olması gerekirdi.
- Ubudiyete/kulluğa dair hükümlerin önemli bir kısmının hikmeti bilinse de bir kısmının da hikmeti bilinmez. Hikmeti bilinen hükümlerde aklın tatmini söz konusu olduğu gibi, hikmeti bilinmeyenlerde de kalbin teslimiyeti söz konusudur.
- Allah’ın zaten her tarafımızı görmekte olduğu meselesine gelince; bu yargı elbette doğrudur. Allah’tan hiçbir şey gizli kalmadığı gibi, insanların en galiz avret yerlerini de görmektedir. Fakat insanın örtünmesi, onun kendi ruh haletini simgeleyen, bir insan olarak kendisinde yaratılıştan var olan haya duygusunu temsil etmektedir. Bu konuda şaşmaz ve yanıltmaz rehberimiz Hz. Muhammed (a.s.m)’dir. Onun yatağında bile çıplak olarak yatmadığı bilinmektedir. Banyo yaparken bile tamamen çıplak kalmadığı bilinmektedir. Allah, herkesten daha çok kendisinden haya edilmeğe layıktır. Melekler, en az salih ve yaşlı bir insan kadar saygı duyulmağa değerdir. Onlar hep yanımızdadır.
- Diğer taraftan Allah nasıl ki ehemmiyetle sanatını güzel göstermek istiyor ve insnaı rahatsız eden şeyleri şeyleri perdeler altına alıyor. Örneğin kan ve işkembe gibi şeyleri gizliyor. Nimetlerine, o nimetleri süslendirerek dikkatlerimizi çekiyor. Aynen onun gibi, mahlûkatını ve kullarını, cin, melek ve ruhani gibi mahlukatına güzel göstermek istiyor. Çirkin vaziyetlerde görünmeleri, Cemîl ve Müzeyyin ve Lâtîf ve Hakîm gibi isimlerine karşı bir nevi isyan ve edepsizlik oluyor. Namaz kılarken veya tek başınayken tesettüre dikkat etmenin binler hikmetindne biri de budur.
- Ayrıca nasıl ki bir doktor, doktorluk noktasında, bir nâmahremin en nâmahrem uzvuna bakar ve zaruret olduğu vakit ona gösterilir, bu durum edebe aykırıdır denilmez. Hatta doktorluk mesleği bunu gerektirir, denilir. Fakat o doktor, mesleğinin dışında bir erkek olarak yahut vâiz ismiyle yahut hoca sıfatıyla o nâmahremlere bakamaz, ona gösterilmesini edep fetvâ veremez. Ve o cihette ona göstermek hayâsızlıktır. Aynen bunun gibi, Allah Teala'nın çok esmâsı var; herbir ismin ayrı bir cilvesi var. Meselâ, Gaffâr / Affeden ismi günahların vücudunu ve Settâr/kusurları örten ismi kusûrâtın bulunmasını iktiza ettikleri gibi, Cemîl ismi de çirkinliği görmek istemez. Lâtîf, Kerîm, Hakîm, Rahîm gibi Allah’ın cemali ve kemali isimleri de mevcudatın güzel bir surette ve olabilecek vaziyetlerin en iyisinde bulunmalarını ister.
- Yine Allah’ın o güzel isimleri, melâike, ruhanî, cin ve insin nazarında güzelliklerini, mevcudatın güzel vaziyetleriyle ve güzel edepleriyle göstermek isterler. Allah, insanları, melek, cin, ruhani gibi diğer varlıklarına güzel göstermek istiyor. (bk. Nursi, Lemalar, On Birinci Lem'a)
- Namaz kılarken, dışarıda giyilen kalın elbiseleri giymeye gerek yoktur. Bedeni örtecek, teni göstermeyecek ince, uzun bir etek, uygun bir gömlek ve başörtüsü yeterlidir. Cennet kapısını aralamak için beş dakikalığına bunları giyip namazı kılmak zor olmasa gerektir.
- İstikameti tayin eden şaşırmaz ve şaşırtmaz pusula olan “Emr olunduğun şekilde istikametini tayin et.” (Hûd, 11/112; Şûrâ, 42/15) mealindeki ayetin çizdiği rotayı takip etmek, kulluğun en belirgin nişanesidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Cinler meleklerden haber çaldıklarına göre, meleklerin varlığını biliyorlar demektir. Öyle ise neden cinlerin çoğu inanmıyor?
- Bu yaratılış sistemi neden?
- Dua, plasebo etkisine mi bağlıdır?
- Her şey zıttı ile bilinirse, Allah’ın zıttı olmadığına göre, insan Allah’ı nasıl bilebilir?
- Allah insanı, O'na kulluk etmesi, kendi sanatını ona göstermesi için yaratmıştır. Bu ifade mantığa pek uymamaktadır. Başka bir açıklaması yok mudur?
- Gurur ve kibir gibi duyguların geçerli olduğu yer var mıdır, ne yapmalıyım?
- Peygamber Efendimizi kadın düşkünü biri miydi?
- İnsanlığın cinlerin de varlığını bilmesine ne lüzum vardı?
- Ayetlerin sonunun nun ve mim ile bitmesinin hikmeti nedir?
- Kusursuz bir eğitimin hapishanelere gerek bırakmayacağı gibi, insan da kusursuz, günah işleme özelliği olmadan yaratılsaydı cehenneme gerek kalmazdı, denilebilir mi?