Kur'an yeterince açık değil mi?
- Tarık Suresi'nde "Tarık"ın "necm-i sâkıb" olduğu bildirilmekte, ancak bunun ne olduğu açıklanmamaktadır.
- Bu konuda müfessirlerin fikir birliğinin olmaması, Kur'an'ın yeterince apaçık olmamasından olamaz mı?
Değerli kardeşimiz,
- Soruda yer alan tespitler için bk. Taberî, ilgili yer.
- Kur’an’ın ders vermek istediği, kendine mahsus maksatları vardır. Bunlar da bilindiği üzere, Allah’a, ahiret gününe, peygamberlere iman gibi inanç esaslarının ispatı ile insanlık camiasında adalet ve kulluk şuurunu yerleştirmektir. Diğer bütün konular, aslî maksat olan konuların anlaşılmasına yardımcı olsun diye zikredilmektedir. Bu sebeple, söz konusu yardımcı unsurlardan bahsederken, anlamı daraltan nokta vuruşlu metot yerine, anlama genişlik kazandıran, ilgili konunun kapsam alanı içerisine girebilen ihtimallere açık kapı bırakan îcaz/veciz metot kullanılmaktadır. Bu îcaz metodu, Kur’an’da görülen i’caz /mucize parıltılarının başında gelen bir yansımadır.
Örneğin Kur’an’ın ilk inen ayeti “Rabbinin adıyla oku” mealindedir. Burada “Oku” anlamına gelen “İkra’” filinin mefulü/tümleci/nesnesi kullanılmamıştır. Yani neyin okunacağı söylenmemiştir. Bunun kullanılmaması, ilk etapta -zahiren- konuyu kapalı bir hale soktuğu imajını verebilir. Oysa, durum bunun tam aksinedir; yalnız bir konuyu belirtmemiş olmakla, bir çok konuyu muhatabın zihninde belirlemiştir. Bunun içindir ki ayetten, sadece; “hadis oku, tefsir oku, tarih oku” şeklinde dar bir anlamı değil, “faydalı her şeyi, her ilmi oku” şeklinde geniş bir anlamı algılıyoruz.
- Tarık Suresi'nin ilgili ayeti için de aynı şey geçerlidir. Bu surenin söz konusu ifadelerini, yukarıda verilen bilgiler ışığında birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:
a. Bu sure, kasem/yemin üslubuyla başlamıştır. Üzerine yemin edilen şey ile, yeminle pekiştirilmek istenen şey (cevab-ı kasem) arasında bir ilişki ve alakanın bulunması, belagat açısından çok önemlidir. Burada, üzerine yemin edilen varlık, “Sema” ve “Tarık”tır. Yemin konusu olan varlık ise insandır. Aralarındaki münasebet ise, her iki varlığın da bir doğup bir kaybolmasıdır. Söz konusu edilen insan bir fert değil, bir nevi olduğu gibi, “Tarık” denilen varlığın da bir tek yıldız olarak tayin edilmeyip, bütün yıldızları çağrıştıracak şekilde ifade edilmiş olması, kasem ile cevab-ı kasem arasındaki alakanın bir ortak paydada gösterilmiş olması, edebî bir üslup olduğu kadar, muhataba geniş bir ufuk, bir kapsama alanı temin etmiştir.
b. “Tarık” kelimesini açıklayan “e’n-necmu’s-sakıb” ifadesi, belli bir yıldız için kullanılabildiği gibi, “gündüzleri kaybolup gizlenen, geceleri ortaya çıkıp ışıklarıyla karanlığı delip geçen gökteki bütün yıldızlar” için de kullanılabilir. Yani, “el-necm” kelimesinin başındaki “el” takısı, belli bir yıldızı gösteren “ahd-ı haricî” anlamına geldiği gibi, bütün yıldızları gösteren “ahd-ı cinsî” anlamına da gelebilir. (krş. Razî, Ebu’s-Suud, Şevkânî, İbn Aşur; ilgili ayetin tefsiri).
Kuşkususz, bir tek yıldızı tasavvur etmekten gelen dar bir perspektiften insanın konumuna bakmak ile, bütün yıldızları içine alacak şekilde geniş bir tasavvurla insanın konumuna bakmak arasında, yerden göğe fark vardır. İşte Kur’an-ı Hakim, muhataplarına bu geniş perspektifi kazandırmak için, bir çok manaya gelebilen “e’n-necmu’s-sakıb” ifadesini tercih etmiştir.
c. Yemine konu olan ayetin meali şöyledir:
“Hiçbir kimse yoktur ki onun için bir koruyucu bulunmuş olmasın.” (Tarık, 86/4).
Burada vurgulanan husus, her insanı koruyup kollayan, onu kontrol eden bir koruyucunun, bir kontrolörün olmasıdır. Bu gerçek, bir yeminle pekiştirilmiştir. O da herkesin açıkça görüp anladığı yıldızın doğup batması, görünüp gizlenmesidir. Bunun açılımı şudur: Yıldızların belli bir düzen içerisinde, belli periyotlarla görünüp gizlenmeleri, açıkça, onları bilen, koruyup kollayan, dizginlerini elinde tutan bir koruyucunun varlığını göstermektedir ki, o da Allah’tır. (Koruyucu, -sebepler dairesinde iş yapan- melekler de olsa, sonuç itibariyle Allah’ın memurları olduklarına göre, onların koruyuculuğu da yine Allah’ın izni, bilgisi, emri dairsinde cereyan etmektedir).
Yıldızlar gibi cansız varlıkların hareketlerini kontrol eden Yüce Yaratıcı, insan gibi imtihana tabi tutulmuş bir varlığı başı boş bırakır mı? Burada verilen bu mesajın geniş bir perspektiften müşahede edilmesi için, -belli bazı yıldız fertlerinden, gökteki bütün yıldızlara kadar- değişik ihtimalleri haiz olan “e’n-necmu’s-sakıb” ifadesinin tercih edilmesi, gerçekten çok hikmetli düşmüştür.
d. Bütün semavî dinlerde olduğu gibi, Kur’an’da da en önemli mevzu, özellikle insanların şuurlu bir hayat ile canlandırılması ve varacağı son durağının nazara verilmesi, bir de son durakta karşılaştığı ölümden sonra, yeniden tekrar dirilmesi konusudur. Bu açıdan konuya baktığımızda, yine de “Tarık” ile “insan oğlu” arasında önemli bir hareket benzerliğinin var olduğunu görürüz. Şöyle ki;
Gündüz kaybolup gece ortaya çıkan, her gizliliğe büründüğü periyottan sonra, yeniden bir doğuş periyoduyla insanlara tebessüm eden yıldızların bu durumu, sonsuz bir ilim ve kudret sahibi tarafından yakından takip edilip kontrol edildiğini gösterir. Yıldızların bu durumlarını çağrıştıran -ve tersine işleyen- bir benzerlikle, insanlar da her gece uykuyla -bir nevi ölümle-, hayattan paydos deyip, kayıplara karışır ve her sabah yeniden hayata merhaba diyerek dirilirler. Bu durum ise, “her geceden sonra bir sabah, her kıştan sonra bir bahar olduğu gibi, her ölüm sabahından sonra bir mahşer sabahı, her kıyamet kışından sonra bir mahşer baharının olduğunu” çağrıştırmaktadır.
Böyle bir çağrıştırmanın güçlü olması, kuşkusuz verilen mesajın, zihinlerde kuvvetli bir şekilde yer etmesine bağlıdır. Bu ise, dar anlamda belli bir yıldızdan ziyade, gökyüzündeki bütün yıldızları göz önüne aldıracak geniş perspektif kazandıracak bir ifadeyle mümkündür. Bu da “e’n-necmu’s-sakıb” ifadesinin tercih edilmesiyle gerçekleştirilmiştir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Kur'an-ı Kerim'in bizler tarafından anlaşılamayacağını iddia edenlere cevap.
- Müteşabih ayetlerin hikmetleri konusunda bilgi.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de neden yıldızlarla yemin etmektedir?
- Allah’a yardım etmek ne demekti?
- Fatiha suresi Besmele ile başlayıp hep dua ile gidiyor; Allah hiç besmele çeker mi?
- "Yıldızların kayıp düşme yerlerine yemin ederim." (Vakıa, 56/75) meali doğru mudur, nasıl anlamalıyız?
- Tarık suresinde, "Tarık" diye ifade idilen yıldız hakkında bilgi verir misiniz?
- Rahman ve Mearic sûrelerinde "Allah iki doğunun ve iki batının Rabbidir." diye bir âyet var. İki doğu ve iki batıdan kasıt nedir?
- Hicr suresi 66. ayet, sabah olunca onların arkası kesilecek, diye tercüme edilebilir mi?
- MÜNECCİM
- Kur'an daha vahyedilmediği halde, Müzzemmil suresi 4. ayette neden Kur’an okuması emredilmiş?
- Tarık ismi verilen bir sure var mı?