II. Mahmut laikliği getirdi, denilir. Fikir ve yorumunuz nedir?

Tarih: 26.03.2012 - 00:15 | Güncelleme:

Soru Detayı
- II. Mahmut devrinde yapılan köklü değişiklikler nelerdir?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Laikliğin hangi anlamını esas alırsak alalım, Sultan II. Mahmud'un yaptığı yeniliklerinin laiklikle hiçbir ilgisi yoktur.

II. Mahmut, 400 senelik Osmanlı idarî teşkilâtını Tanzimat'tan sonra kemalini bulacak olan yeni şekle sokmayı başarmıştır. Ancak Avrupa'yı kuru kuruya taklitten ibaret olan bu rüzgar, şeklî olmaktan öteye geçememiştir. Yaptığı yeniliklerin çoğunluğu Osmanlı Devleti'nin merkez teşkilâtına aittir.

1241/1826 yılında Yeniçeri Ocağını kapattıktan sonra kendisini daha güçlü hisseden II. Mahmut, merkezî teşkilâtta şu önemli değişiklikleri yapmıştır:

Merkezî teşkilâtın çekirdeğini oluşturan Divan-ı Hümayun'un bir şûra meclisi olma özelliğini kaybetmesinden dolayı meşveret usulünü yeniden canlandırmak ve Divan-ı Hümayun'un daha önceleri ifa ettiği icra ve yargı görevini birbirinden ayırmak üzere iki önemli yüksek kurul teşkil edilmiştir:

Birincisi, Divan-ı Hümayun'un yasama yetkisini ve kazaî görevini ifa etmek üzere kurulan Meclis-i Ahkâm-ı Adliye'dir. Bu meclis, Divan-ı Hümayun'un adlî yönünü devam ettirmiştir. Lüzumlu görülen kanunları, memleketin ihtiyaç duyduğu çeşitli idarî, adlî ve malî konularda gerekli düzenlemeleri yapma görevi bu meclise verilmiştir.

İkincisi ise, yürütmenin yüksek bir kurulu mahiyetinde bulunan Dâr-ı Şûrây-ı Bâb-ı Ali'dir. Devletin idarî fonksiyonunu icra görevi tamamen bu müesseseye devredilmiştir.

11 Muharrem 1254/1837'de kurulan bu müesseseler, eski Divan-ı Hümayun'un görevlerini üstlenmiş ve başta yeni ihdas edilen nezâretlerin reisleri olmak üzere büyük devlet adamları bu kurulların üyesi olarak toplantılarına katılmışlardır. Yani her iki kurul da yasama ve yürütme organı olarak görev yapmışlardır.

Divan-ı Hümâyûn fonksiyonunu kaybedince onu teşkil eden idarî birimler de önemlerini yitirmişler ve bu gün de devam eden nezâret usulü (bakanlar ve bakanlar kurulu şekli) benimsenmeye başlanmıştır. Yani devletin yürütme fonksiyonu çeşitli bakanlıklar arasında paylaşılma yoluna gidilmiştir..

Şeyhülislâmlığın da bir nezâret gibi kabul edilmesinden sonra, 1254/1838 tarihinde sadrazam ve sadâret tabirlerinin yerine başvekil ve başvekâlet ifâdeleri ikâme edilmiştir.

Bütün nazırlardan meydana gelen kurula da bakanlar kurulu anlamında meclis-i vükelâ ve heyet-i vekile denmiştir.

Üzülerek ifade edelim ki, II. Mahmûd zamanındaki ıslâhat bir iki mesele dışında öze değil, şekle yönelik olarak yapılmıştır. Avrupa'nın ilim, fen ve teknolojisi alınacak yerde, giyim, kuşam ve diğer pek de güzel olmayan âdetleri taklid edilir hale gelmiştir. Bu yüzden yapılan ıslâhat, halk tarafından beğenilmemiştir. Devlet dairelerinde II. Mahmûd'un resimlerinin asılması, setre, pantolon ve fes giyilmesinin mecburi hale getirilmesi, hatta sadece yeniçeriler kullandı diye mehterin ve mehterhanenin ilga olunması ve en önemlisi de sadâret ve sadrazam tabirleri yerine başvekâlet ve başvekil tabirlerinin kullanılmaya başlanması, bu basit ve öze yönelik olmayan batılılaşma örneklerindendir.

Bu sebepledir ki, bütün ıslâhat hareketlerine rağmen, II. Mahmûd dönemi başarılar ve zaferler devri değil, tam manasıyla bir çöküş ve yıkılış devri olmuştur. Halbuki akıllı ıslâhat yapılsaydı ve halkın inançlarına aykırı hareketlere gidilmeseydi, hem yapılanları halk destekleyecek idi ve hem de Kavalalı oğlu İbrahim Paşa Kütahya'ya kadar geldiğinde, halk onu alkışlamayacaktı.

Kısaca Osmanlı Devleti, II. Mahmûd döneminde kendi yürüyüşünü terk etti; ama başkasının yürüyüşünü de öğrenemedi.(1)

Dipnotlar:

1. Cevdet Paşa, Tarih, XII/193 vd., 205-216, 277-278, 297-306, 311-322; Ahmed Lütfi, Tarih, I/253-259; III/142-146; 156-160; Uzunçarşılı, Merkez Teşkilâtı, s. 177-179, 374-375.

(bk. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve Doç. Dr. Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, s, 241-243.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun