Ayetler, insanoğluna bir lütuf mudur?
Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetin meali:
“Ey Ehl-i kitap! Resullerin gelmesinin kesintiye uğradığı bir sırada, ileride 'Bize ne müjdeleyen ne de uyaran hiçbir peygamber gelmedi.' demeyesiniz diye size, müjdeleyici ve uyarıcı Elçimiz, her şeyi beyan etmek üzere geldi. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.”(Maide, 5/19).
Evvela, bu ve benzeri ayetlerde bir lütuftan ziyade bir adalete vurgu yapılmıştır. Adalet ise, âdil bir imtihanın olmazsa olmaz şartıdır.
İkinci olarak, bir yandan kendi yaratıcılarını bilmeleri için insanlara aklı veren Allah, öbür taraftan bu aklı destekleyen ve onun önündeki karanlık yolları aydınlatan ikinci bir rehber olarak peygamberleri göndermiştir. İnsanoğlu için en büyük mesele, nereden geldiği, niçin geldiği ve bundan sonra nereye gideceğine dair bilgi sahibi olmaktır. Eskiden beri bütün akıllı insanların zihnini meşgul eden bu sorularla felsefeciler de tarih boyu meşgul olmuşlardır. Ancak, bu sorulara aklı ve ruhu ayıdnlatan ve de doğru cevabı veren başta Kur’an- ı hakim olarak semavî kitaplardır. Bu ise Allah’ın insanlara en büyük bir lütfüdür. Dolayısıyla, bu gibi ayetlerde yer alan ifadelerden lütuf ve ikramı anlamak da önemli bir idrak fonksiyonudur.
Üçüncü olarak; İmandan daha büyük, cennete girmekten daha güzel, ebedi saadete mazhar olmaktan daha çekici bir lütuf olur mu? Ayette bu lütuf ve ihsana işaret edilmiştir. Çünkü, cennete girmek için imtihan şarttır. Yoksa, cahillerle bilenleri, isyan edenlerle itaat edenleri, katillerle maktulleri, zalimlerle mazlumları, kötülerle iyileri aynı kefeye koymak gibi dehşetli bir zulüm ve haksızlık söz konusu olur. O halde, ebedi saadeti kazandıracak yolu gösteren peygamberlerin gönderilmesi kadar bir iyilik düşünülebilir mi?
Haksızlık olmasın diye, bütün dünyada ilkokuldan ta profesörlüğe kadar onlarca imtihanın yapılması, imtihanda adaletin, bilenlerle bilmeyenleri aynı kefeye koymamanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaldı ki, Allah bilmece gibi soruları sormaz. Sorduğu bütün soruları peygamberler vasıtasıyla açıklamıştır. İnsanların imtihanda hata yapmamaları için, bu peygamberler vasıtasıyla, tek tek yanlışların altını çizerek uyarıda bulunmuş, doğru yapmalarına katkı sağlamak için de tek tek doğruları salık vermiş ve üstelik bu soruların ödüllü olduğu müjdesini de vermiştir. Tek kelimeyle, soruların kopyası da verilmiştir. Bundan daha güzel bir lütuf olur mu?
Dördüncü olarak; tefsircilerin beyanına göre, bu ayetin iniş sebebi, “ehl-i kitaptan bir kısım insanların bize Musa’dan sonra veya İsa’dan sonra uyaran ve müjdeleyen bir peygamber gelmemiştir. Onun için bizim artık yanlışlarımızdan sorumlu olmamamız gerekir. Veya Hz. Muhammed’e iman etmemiz gerekmez” manasına gelen bazı bahanelerin arkasına sığınarak İslam dinine girmekten kaçınmalarıdır. Bu ayette, bunları “İşte size uyarıcı ve müjdeleyici bir peygamber gelmiştir! Artık iman etmemeniz, Allah’ın emirlerine uygun hareket etmemeniz için hiç bir mazeretiniz kalmamıştır.” cevabı verilmiştir. (krş. Taberi; İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hud suresi 2. ayette geçen "Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim." sözü Peygamber Efendimize mi aittir?
- “Biz her millete bir peygamber gönderdik.” (Nahl, 16/36) ayeti ile “Eğer isteseydik her şehre bir uyarıcı peygamber gönderirdik.”(Furkan, 25/51) ayetinde bir çelişki varmış gibi görünüyor?
- Kuran’da Allah mı yoksa Muhammed mi konuşuyor belli değildir?
- "Her ümmetin bir peygamberi vardır..." (Yunus, 10/47) ayetine göre, fetret devrinde ümmetlere peygamberlerin gelmemesi çelişki olmaz mı?
- Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve (Allah azabıyla) korkutucu olarak gönderdik. (Sebe, 34/28) Ayette geçen müjdeleyici ifadesini açıklar mısnız?
- İNZÂR
- Allah dini neden illaki Arap yarımadasına yollamaya kafayı takmıştır?
- Peygamberimiz, babaları uyarılmamış bir topluluğa mı gönderildi?
- Mucize var mı?
- BEŞÎR