Namaz kılmayan kâfir olur ne demek?

Tarih: 15.04.2023 - 13:26 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Ali (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) gibi sahabeler namaz kılmayana kâfir demişken bazı alimlerin bunu küfür saymamasının sebebi nedir?
- Hz. Ali (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) namaz kılmayanın küfrüne hükmetmişler midir?
- Namaz kılmamayı küfür saymayan alimlerin delilleri nelerdir?
- İmam-ı Azam namaz kılmayan hakkında ne hüküm vermiştir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, bir Müslüman namazın farz olduğunu inkâr etmediği sürece, namaz kılmadığı için dinden çıkmaz, kâfir olmaz. Çünkü büyük günah işleyen Müslüman kâfir olmaz.

“Kâfir” kelimesi, bilinen küfür anlamında kullanıldığı gibi, Kuran ve hadislerde, nankörlük manasında da kullanılmıştır. Bu nedenle bazı rivayetlerde Müslümanlar için kullanılarn "kâfir" kelimesini, dinden çıkmak anlamında değerlendirmemek gerekir. "Nankörlük" anlamında bu kelimenin tercih edilmesi, işin çirkinliğini göstermeye yönelik bir üslubu gösterir. Ayrıca, yapılan bazı teşbihlerde ve benzetmelerde de bir kötülüğün azamî derecede çirkinliğinin -bir irşat üslubu içerisinde- gösterilmesi hedeflenmiştir.

Şu hâlde namaz kılmayanın küfür üzere olacağı konusu, dinden çıkan kâfir anlamında değildir.

Bu kısa bilgiden sonra soruya gelince:

Hanefîlere, mezhepte tercih edilen görüşe göre Şafiler ile Malikilere ve Hanbelî mezhebinde Ahmed b. Hanbel’den yapılan bir rivayete göre ihmal veya tembellikten dolayı namazı terk eden küfürle itham edilmez.(1)

Bununla beraber, bazı âlimler namaz kılmayanın küfür üzere olacağını söylemişlerdir. Bu görüşlerini de Hz. Peygamber (asm) Efendimizden rivayet edilen;

“Kulla küfür arasında namazı terk etmek vardır.”(2),
“Kişiyle küfür arasında namazın terki vardır.”
“Bizimle onlar arasında namazın terki vardır. Namazı terk eden kâfir olur.”
(3)

gibi hadislerine dayandırmaktadırlar.

Aynı şekilde inandığı hâlde namaz kılmayanın küfre düşeceğini savunanlar, görüşlerini teyit etmek için konu hakkında bazı sahabilerin görüşlerine de yer vermektedirler.(4)

Hz. Ömer’in “Namazı terk edenin İslam’dan hissesi yoktur.” Hz. Ali’nin “Namaz kılmayan kâfirdir.”(5) ve İbn Mesud’un “Namaz kılmayanın dini yoktur.”(6) gibi rivayetler bu görüşü savunanların müracaat ettikleri başlıca örneklerdendir.(7)

Bu hadis-i şerifler ve diğer rivayetlerde geçen küfür kelimesi, ya namazın farz olduğunu kabul etmeyenler hakkında söylenmiştir ya da inandığı hâlde namaz kılmayanları uyarmak için sert ve katı bir tavır sergileyerek bu tür ifadeler kullanılmıştır.(8)

Çünkü bir Müslüman inandığı hâlde namazı kılmamakla kâfir olacak olsaydı, namaz kılmakla da Müslüman olacaktı ve bu durumda inanmadığı hâlde namaz kılanın Müslüman, inandığı hâlde namazı kılmayanın ise kâfir sayılacağını kabul etmek gerekirdi. Dolayısıyla inandığı hâlde namaz kılmayanın kâfir olmayacağı açıktır.(9)

Şu hâlde hadislerde ve diğer rivayetlerde geçen küfür keslime, dinden çıkma anlamında değil, nimetin küfrü yani nankörlük ya da dinden çıkarmayan, inkara götürmeyen küfür كفر دون كفر olarak kabul etmek uygun olacaktır.(10)

Sonuç olarak, hadiste geçen küfür ifadelerinin âlimlerimizin yorumladığı gibi ya namazın farziyetini inkâr ederek terk edenler için geçerli olabileceği ya da bu küfrün kişiyi dinden çıkarmayan ameli, mecazi ve nimet küfrü (nankörlük) olarak anlaşılması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü Kuran ve sünnet şirk dışında kalan tüm günahlar için Allah’ın affedici yönünü ön plana çıkarmakta, günahkâr kimseleri dinin dışına itmek yerine onları Allah’ın rahmetinden ümitlerini kesmemeye ve tövbe etmeye davet etmektedir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Namaz kılmayan dinden mi çıkar?

Kasten namazı terk eden kâfir olur mu? ...

Haram işleyen dinden çıkmıyorsa, namaz kılmayan nasıl kâfir olur?

Dipnotlar:

1) Menbecî, el-Lübâb, 1/155; Şeyhîzâde, Mecmau’l-enhur, 1/146; Cüveynî, Nihâyetü’l-matlab, 2/651; Nevevî, el-Mecmu’, 2/146; Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Abderî İbnü’l-Hâc, el-Medhal (Dâru’t-Turâs, ts.), 1/213; Ebû Muhammed Abdülvehhâb b. Alî b. Nasr et-Tağlibî Kâdı Abdülvehhâb, el-İşrâf ʿalâ nüketi mesâʾili’l-hilâf, thk. Habîb İbn Tâhir (Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1420), 1/352; Zerkeşî, Şerhu’z-Zerkeşî, 2/272-273.
2) Müslim, “Îmân” 35; Ahmed, el-Müsned, 23/365.
3) Ahmed, el-Müsned, 38/20.
4) Konu hakkında sahabe görüşleri için bk. İbn Abdülber, et-Temhîd, 4/225.
5) Abdürrezzâk, el-Musannef, 6/171 (Hadis no: 30436).
6) Abdürrezzâk, el-Musannef, 6/167 (Hadis no: 30397).
7) İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/331; Ebü’l-Ferec, eş-Şerhu’l-kebîr, 1/384; Zerkeşî, Şerhu’z-Zerkeşî, 2/275.
8) Şemseddin Muhammed b. Ebi’l- Abbâs er-Remlî, Nihâyetü’l-muhtâc (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1404), 2/429.
9)  Mâverdî, el-Hâvi’l-kebîr, 2/527.
10) bk. Buhârî, Îmân, 113; Müslim, Îman, 28; İbn Kayyim el-Cevziyye, es-Salât ve ahkâmu târikihâ, (Medine: Mektebetü’s-Sekafe, ts.), 54.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun