Haram işleyen dinden çıkmıyorsa, namaz kılmayan nasıl kafir olur?

Tarih: 30.09.2014 - 00:52 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir insan bir kötülüğü, bunun haram olduğunu bile bile yaparsa dinden çıkmaz, diye bir hadis var. (Yanlışsam düzeltin)
- Başka bir hadiste, bir vakit namazı, bile bile kılmayan insan kafir olur diyordu. Bu ikinci hadis, birinci hadisle çelişmiyor mu? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Şu muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, ama bunun altındaki / dışındaki diğer günahları dilediği kimse hakkında affeder.” (Nisa, 4/48)

mealindeki ayette şirkin dışında (müşrik-kâfir olarak ölenlerin dışında) her türlü günahın af kapsamına girebileceği ifade edilmiştir.

Ehl-i sünnete bağlı İslam alimleri, bu gibi ayetlere bakarak büyük günah işleyenlerin de kâfir olmadığını belirtmişlerdir.

"Affedilmeyen şirk"ten maksat ondan dönülmeyen, tövbe edilmeyen şirk demektir. Yoksa küfürden, şirkten dönenlerin de affedileceği bilinen bir gerçektir. Nitekim birçok sahabî şirkten dönmüştür.

“Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır...” (Enfal, 8/38)

mealindeki ayette bu hakikate vurgu yapılmıştır.

Demek ki tövbe edildiği zaman şirk, küfür ve her türlü günah af kapsamındadır. Tövbe edilmediği, şirk / küfür üzere ölündüğü takdirde bu şirk ve küfür asla affedilmeyecektir. Onlar ebedi olarak cehennemde kalacaklardır. Bunun dışında kalan günahlar ise af kapsamına girebilir. Allah dilediğini cezalandırır, dilediğini bağışlar.

Bununla beraber günahların şekli ne olursa olsun, imanla kabre girdikten sonra bunlar cehenneme de gitseler, netice itibariyle bir gün cehennemden kurtulup cennete gidecektir.

“Zina eden ve hırsızlık yapanın da -imanla kabre girmesi durumunda-(affedilerek veya cezasını çektikten sonra) cennete gireceğine” dair sahih hadisler vardır.(bk. Buhari, Cenaiz,1, Bed’u’l-halk,6)

“Kim bilerek namazı terk ederse açıkça kâfir olur.” manasına gelen hadisi nakleden Taberani, rivayetin zayıf olduğuna işaret etmiştir.(bk. Taberani, Evsat, 3/343/h. no:3348)

Ancak bu manaya gelen sahih hadisler de vardır. Örneğin, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve İbn Mace’de şöyle bir rivayet vardır:

“Kişi ile küfür arasında namazın terk edilmesi vardır.” (Neylu’l-Evtar, 1/291)

Yine Buhari dışındaki kütübü sitte kaynaklarında şöyle bir rivayet vardır:

“Bizimle sizin arasındaki ahit namazdır. Kim namazı terk ederse kâfir olur.” (bk. age., 1/293)

İşte namazı terk etmekle ilgili bu farklı rivayetlerden ötürü alimler arasında da farklı görüşler meydana gelmiştir.

Hanefi, Maliki ve Şafii alimlerine göre namazı terk etmek büyük bir günah olmakla beraber küfrü gerektirmez. Bunların delilleri yukarıda arz ettiğimiz ayet, hadis ve benzeri ilahi ve nebevi beyanlardır.

Bu alimlere göre, “Namazı terk etmenin küfür olduğunu belirten hadislerden maksat, namazın farziyetine inanmayanlar içindir. Aksi takdirde sahih pek çok hadis ve ayetlerin açık beyanıyla çelişki söz konusu olur.”

Hanbeliler ise, -biraz zahiri oldukları için- bu son rivayet ve benzerlerindeki zahir ifadelerine dayanarak namazı özürsüz terk edenin kâfir olacağını belirtmişlerdir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 1/502-505)

Sonuç olarak, hadiste geçen küfür ifadelerinin alimlerimizin yorumladığı gibi ya namazın farziyetini inkâr ederek terk edenler için geçerli olabileceği, ya da bu küfrün kişiyi dinden çıkarmayan ameli, mecazi ve nimet küfrü (nankörlük) olarak anlaşılması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü Kur'an ve sünnet şirk dışında kalan tüm günahlar için Allah’ın affedici yönünü ön plana çıkarmakta, günahkar kimseleri dinin dışına itmek yerine onları Allah’ın rahmetinden ümitlerini kesmemeye ve tövbe etmeye davet etmektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun