Namaz kılarken gözlerimin yaşarması, kalbimin hüzünlenmesi, kalbimin yumuşaması için neler yapmalıyım?
- Bu idealime ulaşmama neler engel olabilir?
Değerli kardeşimiz,
Önce şunu belirtelim ki, gözyaşları dökmek kişiden kişiye değişir. Bazıları daha duygusaldır, az bir tesirle ağlayabilir.
Bu sebeple, önemli olan gözyaşı değil, kalbin hüznüdür, kalbin ağlamasıdır. Onun için, namazda -elimizde olmayan- gözyaşları döküp ağlamaya kendimizi zorlayacağımıza, Allah’ın huzurunda olduğumuzu, bizi yoktan var eden Rabbimize kulluk etmekte, divan durmakta olduğumuzu düşünmemiz ve bu uyanık şuurla ibadetimizi yapmaya çalışmamız, çok daha ihlaslı ve samimi olur.
Kalbin müteessir olup olmaması, kendi tercihine göredir. Kalbin tercihi ise, gördüğü hüzünlü manzaralara göre kendini gösterir. Eğer kalp, sevdiği, hoş gördüğü bir manzarayla karşılaşırsa, -sahibin iradesine bağlı kalmaksızın- kendi tercihini sevinç yönünde kullanır. Şayet karşılaştığı manzarayı hüzünlü, sıkıntılı görürse, -yine otomatikman- kendi tercihini üzüntü ve sıkıntı yönünde kullanır. Şuurumuz ersin ermesin, bu kural her zaman geçerlidir.
O hâlde, eğer kalbimizin üzülmesini istiyorsak, onu üzüntülü manzaralarla, tasavvurlarla karşılaştırmamız gerekir.
Bu konuda bize düşen, namaza başlamadan birkaç dakika önce de olsa kusurlarımızı, günahlarımızı, bize bin bir nimetini lütfeden Rabbimize karşı yaptığımız saygısızlıklarımızı hatırlamaya çalışmaktır.
Tabii ki, Allah’a karşı saygısızlığın ne anlama geldiğini kavramak için de öncelikle Allah’ı çok iyi tanımak lazımdır.
“Hikmetin başı Allah korkusudur.” (El-Münâvî, Feyzü’l-Kadir, III, 574)
manasındaki hikmet düsturu bu konuda çok şey anlatıyor.
“...Allah’tan gereği gibi korkanlar ancak alimlerdir...” (Fatır, 35/28)
mealindeki ayetten de Allah’ı tanımanın ne büyük bir ilim hazinesi olduğunu anlamak mümkündür.
Önemli bir nokta da şudur ki; hadiste “Allah korkusundan gözyaşı döken...” (Kenzu’l-ummal, h. no: 5874) kimseleri öven hadiste vurgulanan husus, gözyaşından önce Allah korkusudur. gözyaşı Allah korkusunun bir alameti olduğu cihetle önem taşır. Yoksa, Allah korkusu olmadan ağlayan bir gözün hiçbir değeri yoktur. Allah’a karşı saygı, korku hissetmeden, azameti karşısında mehabet ve haşyet duymadan, marifetullahtan kaynaklanan bir zillet, bir tevazu, bir ürperti refleksinin kıvamına ermeden, zoraki bir ağlayışın ne kıymet-i harbiyesi var ki!..
Allah korkusu, O’nun emir ve yasaklarına riayet etmekle kendini gösterir. Buna riayet edenlerde Allah’a karşı mutlaka bir saygı, sevgi, korku ve kalbin gözyaşları söz konusudur.
Her bir günah kalpte bir leke oluşturur. Her bir leke, kalbin Allah’a karşı göstermesi gereken duygulardan bazılarının irtibat pencerelerini kapatır. Bu pencerelerin kapanması ile saygı, sevgi, haya, korku, mehabet, haşyet gibi duygular köreltilmiş olur.
Bu sebeple, kalbin ve gözün ağlaması için, her şeyden önce, sözlü, fiilî, hayalî her türlü gayrimeşru tasavvurlardan ve haramdan kaçınmak gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Yıllarca küfrün yolunda yürümüş kişiler iman ettiklerinde, kul hakkı dahil tüm günahları affedilir mi?
- Suyun yeryüzüne, insanın onu kullanabileceği şekilde indirildiği için niye şükür gereksin ki?
- "Allah(cc) Alim’dir, her şey bilir." demek kadere iman etmek için yeterli midir?
- Hz. Peygamber (sav) kimlere şefaat edecektir? Şefaat şartları nelerdir?
- Çeşitli törenlerde saygı duruşunda bulunmak caiz midir?
- "Hüzne yapışın. Zira hüzün, kalbin anahtarıdır." rivayetini nasıl anlamalıyız?
- Allah'tan korkmak nasıl olmalıdır?
- KORKU ve ÜMİT
- İnsana zaman zaman arız olan "kabz ve bast hâlleri" neyi ifade ederler?
- Teberrük 4- Safa ve Merve Allah’ın şiarlarındandır